Salgınla mücadelede yerel yönetimler

Salgınla mücadelede yerel yönetimler

Tüm dünyayı saran salgın hastalık,  etkisini yitirmeksizin hem günlük yaşantımızı hem  de  sosyo-ekonomik yapımızı olumsuz yönde etkilemeye devam ediyor. Neredeyse durma noktasına gelen ekonomik hayat , işten çıkarmalar ve bununla aynı kapıya çıkan “kısa çalışma” , “ücretsiz izin”, “iş durdurma” gibi uygulamalar özellikle emeğiyle çalışan , “gün bulup gün yiyen” , birikimi /sermayesi /malvarlığı olmayan milyonlarca emekçiyi destek almadan yaşamını sürdüremeyecek bir noktaya getirdi.

1982 Anayasası’na göre bir “Sosyal Devlet” olan Türkiye Cumhuriyetinde bu sosyal desteği yapmakla görevlendirilen yetkili kuruluşlar kanunlarla düzenlenmiştir. Ülke çapında eğitim, adalet, sağlık ve güvenlik gibi milli kamu hizmetleri merkezi idare diye de adlandırdığımız, Cumhurbaşkanı tarafından temsil ve idare olunan devlet tüzel kişiliği eliyle yürütülmektedir.

Genel İdare Hukuku teorisinde biliriz ki merkezden yönetimin bazı sakıncaları da bulunmaktadır. 

1 - Hizmetlerin hızlı , etkin ve verimli yürütülmesine engel olan ve geciktiren bürokratik yapı, 

 2- Tüm kararların Ankara’da oturan bürokratlarca alınması nedeniyle yerel ihtiyaçlara uygun hizmet üretilememesi 

3 – Bürokrasinin demokratik esaslara uygun olmaması başlıca unsurlardan sayılabilir.

Maske dağıtımı işi bile yılan hikayesine dönmüş ve becerilememiştir. Aynı makamlar aynı günlerde birbirinden faklı kararlar almışlar,  önce PTT kanalıyla  satış , sonra PTT eliyle dağıtım uygulanmaya çalışılmış ardından eczanelerde barkot sistemiyle dağıtıma geçilmiş ama hala maske dağıtımı sorunu çözülememiştir. Oysa İzmir Büyükşehir Belediyesi “maske otomatı” uygulamasıyla ve diğer belediyeler Pazar yerinde maske dağıtımı yaparak sorunu  hafifletmişlerdir. Bu ve benzeri örnekler göstermektedir ki yerel yönetimler yörede bulunan vatandaşların ihtiyaçlarını daha hızlı , etkin ve verimli bir şekilde çözmek üzere kurulmuş ve techiz edilmişlerdir.

Bütün bu saydıklarımız bilinmesine rağmen İstanbul, Ankara ve İzmir Büyükşehir Belediyelerinin yardım kampanyalarının nasıl durdurulduğunu biliyoruz. Oysa belediyelerin bağış kabul etme yetkileri açıkça büyükşehir belediye kanununda ve belediye kanununda belirtilmiştir. Bağış toplayabilme yetkisinin varlığı,  kampanya ve benzeri faaliyetleri  koordine yetkisini de içerir. Hukuka aykırı olarak verilen bu kararın niteliğini 2 Nisan 2020 tarihinde “Gerçek Gündem” de ele almıştık. 

Salgın hastalıkla mücadele ederken yaratılan sosyo-ekonomik dengesizliklerin çözülmesinde Belediye teşkilatlarını etkisizleştiren ve bu teşkilatın özerk ve dinamik yapısından yararlanmayan merkezi idarenin, sorunları çözmek bir yana daha da karmaşıklaştıracağı açıktır.

1982 Anayasasının 127. Maddesi mahalli müşterek ihtiyaçların karşılanması sorununu çözme yetkisini açıkça yerel yönetimlere vermiştir.

5216 Sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununda belediyelerin yetkileri incelendiğinde ;