CORONA VİRÜSÜNE BAĞLI OLARAK ARTAN İŞSİZLİK VE İŞÇİLERİN HUKUKİ HAKLARI-AV.YUSUF KARATAŞLI'NIN KALEMİNDEN

CORONA VİRÜSÜNE BAĞLI OLARAK ARTAN İŞSİZLİK VE İŞÇİLERİN HUKUKİ HAKLARI-AV.YUSUF KARATAŞLI'NIN KALEMİNDEN

CORONA VİRÜSÜNE BAĞLI OLARAK ARTAN İŞSİZLİK VE İŞÇİLERİN HUKUKİ HAKLARI

Corona virüsü ile mücadele kapsamında dünyada olduğu gibi ülkemizde de bir dizi genelgeler ile yaptırımlar söz konusu olmuştur. Bu yaptırımlar neticesinde birçok işçinin ücretsiz izin adı altında işyeri ile bağı kesilmekte ve işsiz bırakılmaktadır. Çevremde incelediğim üzere işverenlerin, işçiler yönündeki ücretsiz izne ayırmaya yönelik talebini işçi tarafın güçsüz olması sebebi ile kabul etmekten başka çaresi kalmayarak önüne konulan yazılı belgeleri imzalamak zorunda kalmaktadırlar.

İşveren taraflar çıkarılan genelgeler ile işyerlerinin işçi sayılarını düşürmeye gitmiş, bir kısmı ise işyerlerini tamamen kapatmıştır. Fakat bilinmelidir ki işverenler işten çıkartmak istedikleri işçilerini öncelikle ücretsiz izin belgelerini işçilerine imzalatıp bir hafta geçtikten sonra İş Kanunu’nun 25/3-e maddesince zorlayıcı sebepler hukuki dayanağını dikkate alarak işçinin iş sözleşmesini haksız olarak feshetmektedirler. Bilinmelidir ki salgın hastalığın olmuş olması işçinin işveren tarafından işten çıkarılma sebebini kanunen doğurmaz. Az önce belirtmiş olduğumuz İş Kanunu’nun 25/3-e maddesi her ne kadar işverene işçinin sözleşmesini haklı neden ile fesih hakkı tanısa da ilgili madde de anlatılmak istenen işçinin kendisinden kaynaklı bir sebep ile işyerine gelememesinden dolayı işverene tanımış olduğu haklı fesih dayanağıdır. Örneğin, bir işyerinde şoför kadrosunda çalışan işçinin alkollü olarak araç kullanırken ehliyetine el konulması neticesinde işyerindeki şoförlük görevini yapamayacağından dolayı işverence iş sözleşmesinin haklı olarak fesih edilmesine sebebiyet verilmesi gibi.  Bir başka örnek vermek gerekir ise; 5 yıl geçerli olan güvenlik sertifikası ile güvenlik kadrosunda çalışan işçinin, 5 yıl dolduktan sonra sertifikasını yenilememesinden dolayı görevini yerine getirememesi durumunda işverence, işçinin iş akdini haklı neden ile feshedilebilir. Bu örnekler çoğaltılabilir fakat şuanda Türkiye’deki birçok işçi bu maddenin işverenler tarafından yanlış tatbik edilmiş olması neticesinde hukuksuz ve haksız olarak işsiz kalmaktadır.

Bu dönem corona virüsü gerekçe gösterilerek işsizlik sayısında patlama yaşanılacak bir dönemdir. Bu sebep ile işsiz kalacak kişilerin durumuna değinecek olursak; öncelikle ücretsiz izin adı altında işçilere imzalatılan belgelerin geçersiz olduğunu işten çıkarılan işçilerin bilmesini isterim. İşveren bu belgeleri imzalatırken hukuka aykırı hareket edecektir. İş Kanunu’na göre işverenlerin işçiyi kendi inisiyatiflerine göre ücretsiz izne çıkarma gibi bir hakları yoktur. Ücretsiz izin konusunda karar vermek işçinin inisiyatifindedir. İşçi, işverenin bu talebini kabul etmek zorunda değildir.  Şayet işveren tarafından işçilere zorla belge imzalatılması söz konusu olur ise belgeler hukuk karşısında hiçbir sonuç doğurmaz. Bu durum mahkemelere yansıdığı takdirde ücretsiz izin belgelerinin işverence, işçiden zorla alındığı mahkeme tarafından tespit edilmesi durumunda işçi çalışmadığı gün süresinin karşılığını işverenden talep edebilir. 

İşveren tarafından işçiye teklif edilen ücretsiz izin müessesesi işçi tarafından rızası ile kabul edildiği takdirde işçinin izne ayrılmasından sonraki bir haftanın sonunda İş Kanunu 24/3 maddesi gereğince işveren ile olan iş sözleşmesini haklı nedene dayanarak feshedebilir. İşçinin bu haklı feshi sonrası işveren işçinin kıdem ve ihbar tazminatını ödemek zorundadır. Her ne kadar işveren pozisyonunda olan kişiler corona virüsü gibi bir salgın hastalığının olduğunu ve ülkemizi de bu salgın hastalığın sarmasından dolayı işten ayrılan işçiye tazminatını mücbir sebep ile ödememe gibi bir fikir oluşsa da kanun bu tür durumlarda dahi güçsüz olan işçinin yanında durarak işçinin haklarını en üst mertebede korumaktadır.

İşverenler, bu tarz bir salgın hastalığı fırsattan istifade ederek işçileri ücretsiz izin adı altında işten çıkarmaya yeltendikleri takdirde işçilerin açacağı davalarda kötü niyet tazminatına da mahkûm edileceği aşikârdır. Bu neden ile işverenin yapması gereken en önemli şey işçisi ile bir konsensüs sağlayarak bu şekilde hareket etmesi olacaktır. Orta yolu bulmayan işveren, mahkemeler karşısında işçisi ile olan uyuşmazlıklarında muhtemel olan davayı kaybedeceğidir. Fakat işçi alacakları hususunda açılacak davaların sonuçlandırılması 1,5-2 yıl gibi bir zamanı alacaktır.

Yukarıda anlatılan tüm bu durumlar ile ilgili haksızlık yaşayan işçilerin dava açmadan önce dava şartı olan arabulucuya başvurmaları zorunludur. Kişinin, arabulucuya başvurması durumunda işçi alacağına yönelik taleplerini kalem kalem belirtmesi gerekmektedir. Tüm bu anlatılanlar neticesinde işçilerimizin yanlarında olduğumuzu belirterek hukuksuzluklar ile karşılaşan işçilerimizin profesyonel destek alması gerekmektedir. Yapılacak en ufak hatanın iş hukukunda geri dönüşü olmayan mağduriyetlere de sebebiyet vereceğini hatırlatmak isterim.

AV.YUSUF KARATAŞLI