KANSER HASTASININ KREDİ ÇEKMESİ VE HUKUKİ SORUMLULUĞU

KANSER HASTASININ  KREDİ ÇEKMESİ VE HUKUKİ SORUMLULUĞU

          Kredi çekecek kişiler malumunuz üzere bankalara başvurarak şartları taşıması halinde kredi kullanabilmektedir. Kredi kullanan kişilere, rizikoları minimuma indirmek için kredi veren kamu kurumları tarafından hayat sigortası yapılmaktadır. Kredi kullanan kişilerin kanser hastası olması halinde banka kurumlarından hastalığını saklaması ve vefat etmesi durumunda sigorta firması bankanın zararını karşılar mı?

          6102 Sayılı TTK'nun 1435. maddesiyle sigorta sözleşmesinin kurulması sırasındaki sigortalının doğru bilgi verme (beyan) yükümlülüğü, "sigorta ettiren sözleşmenin yapılması sırasında bildiği veya bilmesi gereken tüm önemli hususları sigortacıya bildirmekle yükümlüdür. Sigortacıya bildirilmeyen, eksik veya yanlış bildirilen hususlar, sözleşmenin yapılmamasını veya değişik şartlarda yapılmasını gerektirecek nitelikte ise, önemli kabul edilir. Sigortacı tarafından yazılı veya sözlü olarak sorulan hususlar, aksi ispat edilinceye kadar önemli sayılır" denilmek suretiyle düzenlenmiş ve bu yükümlülüğün kapsamı belirlenmiştir.

          TTK'nın 1435. Maddesine göre; sigorta şirketinin sorusu üzerine veya her hangi bir soru sorulmadan (dolayısı ile buna ilişkin bir form doldurulmadan) sigortalı, sözleşmenin yapılması sırasında kendisinin bildiği ve sigortacının sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek bütün halleri sigortacıya bildirmekle yükümlüdür.

           Sigorta sözleşmesinin kurulması sırasındaki beyan yükümlülüğüne uymamanın sonuçları ise, TTK'nın 1439. maddesinde "(1) Sigortacı için önemli olan bir husus bildirilmemiş veya yanlış bildirilmiş olduğu takdirde, sigortacı 1440. maddede belirtilen süre içinde sözleşmeden cayabilir veya prim farkı isteyebilir. İstenilen prim farkının on gün içinde kabul edilmemesi hâlinde, sözleşmeden cayılmış kabul olunur. Önemli olan bir hususun sigorta ettirenin kusuru sonucu öğrenilememiş olması veya sigorta ettiren tarafından önemli sayılmaması durumu değiştirmez. 1439/2. fıkrasında ise "Rizikonun gerçekleşmesinden sonra, sigorta ettirenin ihmali ile beyan yükümlülüğü ihlal edildiği takdirde, bu ihlal tazminatın veya bedelin miktarına yahut rizikonun gerçekleşmesine etki edebilecek nitelikte ise, ihmalin derecesine göre tazminattan indirim yapılır. Sigorta ettirenin kusuru kast derecesinde ise beyan yükümlülüğünün ihlali ile gerçekleşen riziko arasında bağlantı varsa, sigortacının tazminat veya bedel ödeme borcu ortadan kalkar; bağlantı yoksa, sigortacı ödenen primle ödenmesi gereken prim arasındaki oranı dikkate alarak sigorta tazminatını veya bedelini öder" şeklinde düzenlenmiştir.

          Poliçenin düzenlenmesi sırasında sigortalının, doğru beyan yükümlülüğüne aykırı hareket ettiğinin ve sigortacının TTK'nın 1435 ve 1439. maddedeki hükümlerin uygulanabilmesi için de sigortalının gizlediği iddia olunan hastalık ile riziko (ölüm) arasında illiyet bağının bulunması gerekmektedir. Anılan bu tespit ve değerlendirmenin yapılması da, tıbbi ve teknik bilgiyi gerektiren bir iştir. Kaldı ki; sigorta ettiren kişiye sigorta poliçesi doldurulur iken bir çok poliçede "Sigorta öncesinden gelen kanser hastalığının teminat kapsamı dışında tutulduğu" belirtilir ve  sigorta şirketi tarafından düzenlenmiş poliçeye ilişkin sağlık beyan formunda sigorta ettirilen kişiye kanser hastalığı olup olmadığı, kanser şüphesi ile tetkik yaptırıp yaptırmadığı sorularına kendi el yazısı ile cevap vermesi istenir. Buradaki amaç kredi kullanan kişilerin veya mirasçılarının haksız bir kazanç elde etmesinin önüne geçilmesidir.

          Kanser hastası olduğunu sigorta firmasından saklayarak bankadan kredi çeken kişinin sigorta poliçe süresi içinde vefat etmesi halinde banka, kredi borcunun sigorta teminatından karşılanması için öncelikle sigorta firmasına başvurması gerekmektedir. Şayet sigorta firması kredi borçlusunun kanser hastası olduğunu saklamasından dolayı bankaya teminat ödemesi yapmayacağını bildirmesi halinde banka akabinde kredi borçlusu kişiye icra takibine başlamadan önce  sigorta şirketi aleyhine hukuki yollara başvurması ve bu yolları tükettikten sonra kredi borçlusuna veya mirasçılara başvurarak tahsilat işlemi başlatmalıdır. (Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 25.06.2020 tarihli, 2020/1167 E. Ve  2020/5321 K. Sayılı kararı)

          İlgili Yargıtay Kararları

          Açıklanan hukuki ve maddi vakıalar karşısında mahkemece; sigorta sözleşmelerinin karşılıklı iyiniyet ve güven esasına dayalı olarak kurulan sözleşmeler olduğu; güven ve iyiniyet ilkesi ile yasal düzenlemeler (TTK 1435 ve devamı madde - eski TTK.1290 md.) gereği, sigorta yaptıranın önemli tüm hususları poliçenin tanzimi sırasında sigortacıya bildirmekle yükümlü olduğu; davacılar murisi sigortalının poliçe tanziminden sonra ve yenilenen poliçe sırasında ölüme sebep olan hastalığının sigortacıya bildirmeyerek beyan yükümlülüğüne aykırı davrandığı hususları dikkate alınmak ve değerlendirmek suretiyle, karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ve hatalı gerekçeyle, yazılı olduğu biçimde hüküm tesisi doğru görülmemiştir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 17.6.2020 tarihli, 2019/959 E. Ve 2020/3576 K. Sayılı kararı)

          Bölge adliye mahkemesince, dosya kapsamından davalı sigorta şirketi ile dava dışı T.C. Ziraat Bankası A.Ş. arasında, dava dışı T.C. Ziraat Bankası A.Ş.'den tüketici kredisi kullanan gerçek kişilerinin ölümleri halinde bankanın kredi riskinin teminatı altına alınması amacıyla grup hayat sigorta sözleşmesi akdedildiği, davacılar murisinin dava dışı T.C. Ziraat Bankası A.Ş.'den tüketici kredisi kullanması nedeni ile grup hayat sigortası kapsamında hayat sigortası teminatına dâhil olduğu sigorta başlangıcının 19.03.2013 tarihi olduğu, söz konusu sertifikada sigorta öncesinden gelen kanser hastalığının teminat kapsamı dışında kalacağı, aynı tarihte imzalanmış olan bilgilendirme formunda da sigorta öncesinden gelen kanser hastalığının teminat kapsamı dışında bırakıldığı, bunların yanında aynı tarihli sağlık beyan formunda sigortalıya sorulan sorulardan olan “teşhis edilmiş kanser hastalığınız var mı?” yönündeki soruya “hayır” cevabının yazılı olduğu ve bu beyan formunun da davacılar murisi tarafından imzalanmış olduğunun görüldüğü, kanser hastalığının sigortanın başlangıcı olan 19.03.2013 tarihinden önce 31.08.2012 tarihinde teşhis edilmiş olmasına karşın müteveffanın ihbar yükümlülüğüne aykırı davranmış olduğu nazara alınarak hayat sigortası teminatı dışında kalan vefat sonucu tazminata hak kazanamayacakları gerekçesiyle davanın reddinde usul ve esasa aykırılık bulunmadığı gerekçeleriyle davacılar vekilinin ilk derece mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. (Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 15.6.2020 tarihli, 2018/1345 E. Ve  2020/1030 K. Sayılı kararı)

          Davacıların murisi 2008 yılından beri KOAH hastalığı ve akciğer yetmezliği ve başkaca rahatsızlıkları sebebi ile ilgili takipte olup, TTK 1435, 1439 ve 1440. maddelere göre beyan yükümlülüğüne aykırı davranıp davranmadığının karar yerinde tartışılması gerekmektedir. Tüm dosya kapsamına göre murisin kullanmış olduğu ilaçlar arasında kanser ilacı bulunmadığı, kanser hastası olduğuna dair teşhis konulmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre Mahkemece Adli Tıp Kurumu'ndan muris tarafından beyan edilmeyen diğer rahatsızlıkları ile ölüm sebebi arasında illiyet bağı olup olmadığı hususunda ayrıntılı ve denetime elverişli rapor alınmalı, illiyet bağı varsa davanın reddine, illiyet bağı yoksa TTK 1439. maddesinin değerlendirilerek gerekirse proporsiyon hesabı yapılmak suretiyle, karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 4.6.2020 tarihli, 2019/5902 E. Ve 2020/3194 K. Sayılı kararı)

Av. Yusuf KARATAŞLI

"Bu makalenin telif hakları, Av. Yusuf Karataşlı'ya ait olup makalenin tümü veya içerisindeki cümlelerin kaynak gösterilmeden kullanılması halinde yasal işlem başlatılacaktır."