DENETİM FAALİYETLERİNİN BİR YIL SÜRE İLE GEÇİCİ OLARAK DURDURULMASINA İLİŞKİN İDARE İŞLEMLERİNİN İPTALİ İSTEMİ - YAPI DENETİM ŞİRKETİNİN ORTAĞI OLMA - KANUNİ BİR DAYANAĞI OLMAKSIZIN ÇALIŞMA HÜRRİYETİNİN SINIRLANDIRILMASI

DENETİM FAALİYETLERİNİN BİR YIL SÜRE İLE GEÇİCİ OLARAK DURDURULMASINA İLİŞKİN İDARE İŞLEMLERİNİN İPTALİ İSTEMİ - YAPI DENETİM ŞİRKETİNİN ORTAĞI OLMA - KANUNİ BİR DAYANAĞI OLMAKSIZIN ÇALIŞMA HÜRRİYETİNİN SINIRLANDIRILMASI

T.C.
DANIŞTAY
6. DAİRE
2015/752 E.
2020/50 K.
6.1.2020 T.

DENETİM FAALİYETLERİNİN BİR YIL SÜRE İLE GEÇİCİ OLARAK DURDURULMASINA İLİŞKİN İDARE İŞLEMLERİNİN İPTALİ İSTEMİ ( Olayda Dava Konusu İşlemi Kanunilik İlkesi Açısından Ele Aldığımızda İşlemin Tesis Edilmesine Dayanak Olarak Gösterilen 4708 Sayılı Kanunun İşlem Tarihinde Yürürlükte Bulunan 8.Maddesinde Yapı Denetim Şirketinin Yapıya İlişkin Denetim Görevini Üstlenmeyen Ortaklarına Sadece Ortak Olmalarından Ötürü Faaliyetin Durdurulması ve İzin Belgesinin İptaline Yönelik Yaptırımın Uygulanabileceğine İlişkin Bir Düzenlemenin Yer Almadığı - Davacı Hakkında Tesis Edilen İşlemde Hukuka Uyarlık Bulunmadığı )

YAPI DENETİM ŞİRKETİNİN ORTAĞI OLMA ( Kanunda Yapı Denetim Şirketlerinin Ortak veya Yetkilileri Hakkında Kanuna Aykırı Davranışlarından Ötürü Uygulanacak Yaptırımların Türü Süresi ve Miktarının Gösterilmediğinin Anlaşıldığı - Sadece Yapı Denetim Şirketinin Ortağı Olmasından Dolayı Davacı Hakkında Tesis Edilen İşlemde Hukuka Uyarlık Bulunmadığı/Ayrıca Bir İdari Yaptırım Türü Olan Dava Konusu İşlemin Ayrıca Davacının Çalışma Hürriyetinin Sınırlandırılmasının Hatalı Olduğu )

TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİN SINIRLANDIRILMASI ( Özlerine Dokunulmaksızın Yalnızca Anayasanın İlgili Maddelerinde Belirtilen Sebeplere Bağlı Olarak ve Ancak Kanunla Sınırlanabileceği - Herkesin Dilediği Alanda Çalışma ve Sözleşme Hürriyetlerine Sahip Olduğu/Dolayısıyla Temel Hak ve Hürriyetlerden Olan Çalışma Hürriyetinin de Ancak Kanunla Sınırlanabileceğinin Açık Olduğu )

KANUNİ BİR DAYANAĞI OLMAKSIZIN ÇALIŞMA HÜRRİYETİNİN SINIRLANDIRILMASI ( Bu Şekilde Bir Sınırlandırma Yapan Bir İdari İşlemin de Tesis Edilemeyeceğinde Tereddüt Bulunmadığı - Davanın Reddine İlişkin Temyize Konu İdare Mahkemesi Kararında İsabet Bulunmayıp Davacıların Temyiz İsteminin Kabulüne Karar Verilmesi Gerektiği )

2709/m. 13, 48

5237/m. 7

4708/m. 2/4, 8

ÖZET : Dava, denetim faaliyetlerinin bir(1) yıl süre ile geçici olarak durdurulmasına ilişkin idare işlemlerinin iptali istemine ilişkindir. Olayda, dava konusu işlemi kanunilik ilkesi açısından ele aldığımızda, işlemin tesis edilmesine dayanak olarak gösterilen 4708 sayılı Kanunun işlem tarihinde yürürlükte bulunan 8.maddesinde yapı denetim şirketinin yapıya ilişkin denetim görevini üstlenmeyen ortaklarına, sadece ortak olmalarından ötürü faaliyetin durdurulması ve izin belgesinin iptaline yönelik yaptırımın uygulanabileceğine ilişkin bir düzenlemenin yer almadığı anlaşılmıştır.

Diğer bir ifade ile kanunda yapı denetim şirketlerinin ortak veya yetkilileri hakkında kanuna aykırı davranışlarından ötürü uygulanacak yaptırımların türü, süresi ve miktarının gösterilmediği anlaşıldığından, sadece yapı denetim şirketinin ortağı olmasından dolayı davacı hakkında tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır. Ayrıca, bir idari yaptırım türü olan dava konusu işlemin ayrıca davacının çalışma hürriyetini sınırlandırdığı da görülmektedir.

Temel hak ve hürriyetlerin, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilecektir. Herkesin, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir. Dolayısıyla, temel hak ve hürriyetlerden olan çalışma hürriyetinin de ancak kanunla sınırlanabileceği açıktır.

Açıklanan nedenlerle; kanuni bir dayanağı olmaksızın çalışma hürriyetini sınırlandıran bir idari işlemin de tesis edilemeyeceğinde tereddüt bulunmadığından davanın reddine ilişkin temyize konu İdare Mahkemesi kararında isabet bulunmayıp davacıların temyiz isteminin kabulüne karar verilmesi gerekir.

İSTEMİN KONUSU : Ankara 1. İdare Mahkemesinin 17/10/2014 tarih ve E:2014/528, K:2014/1637 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:

Dava konusu istem: .... İli, .... İlçesi, 20L 3 pafta, 91 ada, 30 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan 855439 ve 855447 YİBF yapıların denetimini üstlenmiş olan davacıların, denetim faaliyetlerini 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanunun 2. maddesinin dördüncü fıkrasının (g) bendine uygun yerine getirmediğinden bahisle aynı Kanunun 8. maddesi uyarınca denetim faaliyetlerinin bir(1) yıl süre ile geçici olarak durdurulmasına ilişkin 13.03.2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan davalı idarenin 1924/14/1-1 sayılı ve 1924/15/1-1 sayılı işlemlerinin iptali istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Temyize konu kararda; dava konusu işlemlere dayanak alınan aykırılıkların (kot mesafesinin 1 kat artırılması) nevi ve tespitin yapıldığı an itibariyle yapının durumu (toplam 8 katın çıkıldığı) dikkate alındığında, davacılar tarafından 4708 sayılı Kanunun 2. maddesinin 4.fıkrasının (g) bendinde belirtilen yükümlülüğün yerine getirilmediği, Çorum Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünce yapılan tespitten sonra 29.11.2013 tarihli yapı ruhsatlarının fiili duruma cevaz verir mahiyette tadil edilmesinin davacıların 4708 sayılı Kanuna göre sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı, denetimini üstlendikleri yapının ruhsat ve eki projelere uygun yapılması görevini yerine getirmedikleri hususu sabit olan davacıların bir (1) yıl süre ile geçici olarak denetim faaliyetlerinin durdurulmasına ilişkin dava konsu işlemlerde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

Belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Temyize konu kararın, usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI :Temyiz edilen kararda bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, usul ve kanuna uygun olan kararın onanması gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

KARAR : İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY :

... ili, .. ilçesi, 20L 3 pafta, 91 ada, 30 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan 855439 ve 855447 YİBF numaralı yapılarla ilgili olarak .... Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü elemanlarınca yapılan denetim ve inceleme sonucunda yapıda imar planına, ruhsat ve eki projelerine aykırılıklar tespit edildiği ve davacıların ve davacıların ortağı olduğu yapı denetim şirketinin denetim faaliyetini 4708 sayılı Kanunun 2. maddesinin 4.fıkrasının (g) bendinde öngörülen esaslara göre denetlenmediğinden bahisle anılan şirketin ve şirketin ortağı ve yetkilisi olan davacıların denetim faaliyetinin aynı Kanunun 8. maddesi uyarınca 1 (bir) yıl süre ile durdurulmasına ilişkin 13.03.2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan davalı idarenin 1924/14/1-1 sayılı ve 1924/15/1-1 sayılı işlemleri tesis edilmiştir.

Bunun üzerine bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın "Cumhuriyetin nitelikleri" başlıklı 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk Devleti olduğu vurgulanmış, "Suç ve cezalara ilişkin esaslar" başlıklı 38. maddesinde ise, kimsenin, işlediği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamayacağı, kimseye suç işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan dağa ağır bir ceza verilemeyeceği, ceza mahkumiyetinin sonuçları konusunda da bu kuralın uygulanacağı hükmüne yer vermiştir.

26/09/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun "Zaman bakımından uygulama" başlıklı 7. maddesinde;

"(1) İşlendiği zaman yürürlükte bulunan kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. İşlendikten sonra yürürlüğe giren kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı da kimse cezalandırılamaz ve hakkında güvenlik tedbiri uygulanamaz. Böyle bir ceza veya güvenlik tedbiri hükmolunmuşsa infazı ve kanuni neticeleri kendiliğinden kalkar.

(2) Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.

(3) Hapis cezasının ertelenmesi, koşullu salıverilme ve tekerrürle ilgili olanlar hariç; infaz rejimine ilişkin hükümler, derhal uygulanır.

(4) Geçici veya süreli kanunların, yürürlükte bulundukları süre içinde işlenmiş olan suçlar hakkında uygulanmasına devam edilir." hükümleri yer almıştır.

İdari yaptırımlar açısından genel kanun niteliğinde olan 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 2. maddesinde, kabahatin Kanunun karşılığında idari yaptırım uygulanmasını öngördüğü haksızlık anlamına geldiği belirtilmiş, aynı Kanunun "Genel Kanun Niteliği" başlıklı değişik 3. maddesinde, bu Kanunun, idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde, diğer genel hükümlerinin, idari para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında uygulanacağı, hükmüne "Zaman Bakımından Uygulama" başlıklı 5. maddesinin 1.fıkrasında, "26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun zaman bakımından uygulamaya ilişkin hükümleri kabahatler bakımından da uygulanır. Ancak, kabahatler karşılığında öngörülen idarî yaptırımlara ilişkin kararların yerine getirilmesi bakımından derhal uygulama kuralı geçerlidir." hükmüne, 2.fıkrasında, "Kabahat, failin icraî veya ihmali davranışı gerçekleştirdiği zaman işlenmiş sayılır. Neticenin oluştuğu zaman, bu bakımdan dikkate alınmaz." hükmüne yer verilmiştir.

4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanunun "Yapı denetim kuruluşları ve görevleri" başlıklı 2. maddesinin dördüncü fıkrasının (a) bendinde; "Proje müelliflerince hazırlanan, yapının inşa edileceği arsa veya arazinin zemin ve temel raporları ile uygulama projelerini ilgili mevzuata göre incelemek, proje müelliflerince hazırlanarak doğrudan kendilerine teslim edilen uygulama projesi ve hesaplarını kontrol ederek, ilgili idareler dışında başka bir kurum veya kuruluşun vize veya onayına tabi tutulmadan, ilgili idareye uygunluk görüşünü bildirmek" (c) bendinde; "Yapının, ruhsat ve ekleri ile mevzuata uygun olarak yapılmasını denetlemek" ve (g) bendinde; "Ruhsat ve eklerine aykırı uygulama yapılması halinde durumu üç iş günü içinde ilgili idareye bildirmek" yapı denetim kuruluşlarının görevleri arasında sayılmıştır.

Dava konusu işlem tarihinde yürürlükte olan 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanunun "Denetim faaliyetinin durdurulması ve izin belgesinin iptali" başlıklı 8. maddesinde; "Yapı denetim kuruluşlarından, bu Kanunda öngörülen esaslara göre denetim görevini yerine getirmedikleri anlaşılanların veya son üç yıl içerisinde üç defa olumsuz sicil alanların veyahut 3 üncü maddenin son fıkrası ile 6 ncı maddenin birinci fıkrası hükümlerine aykırı hareket ettiği belirlenenlerin denetim faaliyeti, yapı denetim komisyonunun teklifi üzerine Bakanlıkça bir yıla kadar durdurulur ve belgesi geçici olarak geri alınır. Durdurma kararı, Resmî Gazetede ilan edilir ve sicillerine işlenir. Denetim faaliyetinin geçici olarak durdurulmasına neden olan yapı denetim kuruluşunun mimar ve mühendisleri, bu süre içerisinde başka ad altında dahi olsa hiçbir denetim faaliyetinde bulunamaz. Geçici durdurmaya neden olan mimar ve mühendisler Bakanlıkça ilgili meslek odasına bildirilir. Meslek odaları, bu kişiler hakkında kendi mevzuatına göre işlem yapar.

Faaliyeti üç defa durdurulan yapı denetim kuruluşunun denetim faaliyetine son verilir ve izin belgesi Bakanlıkça iptal edilir.

İzin belgesi iptal edilen yapı denetim kuruluşunun, kusurları mahkeme kararı ile kesinleşen mimar ve mühendisleri başka bir yapı denetim kuruluşunda görev almaları halinde, görev aldıkları bu kuruluşa izin belgesi verilmez, verilmişse iptal edilir.

Denetim faaliyeti geçici olarak durdurulan veya izin belgesi iptal edilen yapı denetim kuruluşu hakkındaki bu karar ilgili idareye bildirilir ve denetimini üstlendiği yapıların devamına izin verilmez. Bu durumda, yapım faaliyetine devam edilebilmesi için yapı sahibince başka bir yapı denetim kuruluşunun görevlendirilmesi zorunludur." hükmüne yer verilmiştir.

23/04/2015 tarih ve 29335 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürülüğe giren 6645 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 32. maddesi ile 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun'un 8. maddesinde değişiklik yapılmış, madde başlığı "İdari müeyyideler ve teminat" olarak değiştirilirken madde metni ise;

"Yapı denetim kuruluşlarından bu Kanunda ve ilgili mevzuatta öngörülen esaslara göre denetim görevini yerine getirmedikleri tespit edilenlere, tespit edilen fiil ve hâllerin durumuna göre, aşağıdaki idari yaptırımlar uygulanır.

a) Denetim personelinin görevi başında bulunmaması veya yapı denetim kuruluşunun denetim personeline görevi ile ilgili yazılı olarak bilgi vermediğinin anlaşılması,

b) Mevzuatın öngördüğü evrakın tanziminde eksiklik veya kusur bulunması,

c) 2 nci maddenin dördüncü fıkrasının (b) veya (f) bendinde belirtilen görevlerin yerine getirilmemesi,

hâllerinde, tespite konu yapının yapı denetimi hizmet sözleşmesi bedelinin %10’u kadar idari para cezası,

ç) Hataların yapının taşıyıcı sistemini etkilememesi kaydı ile, 2 nci maddenin dördüncü fıkrasının (a) veya (c) ile (g) bentlerinde belirtilen görevlerin yerine getirilmediğinin tespiti hâlinde, tespite konu olan yapı denetimi hizmet sözleşmesi bedelinin %20’si kadar idari para cezası verilir.

d) 2 nci maddenin dördüncü fıkrasının (d) veya (e) veya (h) veya (ı) bentlerinde belirtilen görevlerin yerine getirilmediğinin tespiti hâlinde, tespite konu yapının yapı denetimi hizmet sözleşmesi bedelinin %30’u kadar idari para cezası verilir.

Yapı denetim kuruluşlarına denetim sorumluluğunu üstlendiği bir işe yönelik yapılacak tespitler doğrultusunda yukarıdaki bentlerde belirtilen idari müeyyidelerden birden fazla cezanın verilmesinin gerekmesi hâlinde o işe ait yapı denetim hizmet sözleşmesinin en fazla %50’si kadar idari para cezası verilir.

e) Aşağıda belirtilen;

1) Denetim hizmetinin bu Kanunda yazılı asgari hizmet bedelinden düşük bir bedel ile üstlenildiğinin tespit edilmesi,

2) Yapı sahibinden veya vekilinden, yapı denetim hesabına yatırılmaksızın yapı denetimi hizmet bedeli alındığının tespit edilmesi,

hâllerinde, üstlenilen denetim işlerinin tamamına ait yapı denetimi hizmet sözleşmesi bedelleri toplamının %3’ü kadar idari para cezası verilir.

f) 6 ncı maddenin birinci fıkrası hükmüne aykırı hareket edilmesi hâlinde üstlenilen denetim işlerinin tamamına ait yapı denetimi hizmet sözleşmesi bedelleri toplamının %2’si kadar idari para cezası verilir.

g) Aşağıda belirtilen;

1) Hataların yapının taşıyıcı sistemini etkilemesi hâlinde 2 nci maddenin dördüncü fıkrasının (a) veya (c) ile (g) bentlerinde belirtilen görevlerin yerine getirilmemesi,

2) 3 üncü maddenin beşinci fıkrasının birinci cümlesi hükmüne aykırı hareket edilmesi,

3) Yapı denetim kuruluşuna son bir yıl içinde üç defa idari para cezası uygulanması,

hâllerinde, cezayı gerektiren fiil ve hâlin, yetkililer tarafından yapılan inceleme ve denetimlerle tespit edilip öğrenilmesinden veya son idari para cezasının tebliğinden itibaren İl Yapı Denetim Komisyonunun teklifi üzerine Bakanlıkça bir yıl yeni iş almaktan men cezası verilir.

h) Yeni iş almaktan men yönünde verilen ilk cezanın ilan edilmesinden sonra, yeni iş almaktan men yönünde cezayı gerektiren ikinci bir fiilin işlenmesi ve bundan dolayı ceza verilip ilan edilmesinden sonra üçüncü defa yeni iş almaktan men yönünde ceza vermeyi gerektiren bir fiilin işlenmesi ve bundan dolayı da ceza verilip ilan edilmesi hâlinde, son ilan tarihinden itibaren Merkez Yapı Denetim Komisyonunun teklifi üzerine Bakanlıkça yapı denetim kuruluşunun izin belgesi iptal edilerek faaliyetine son verilir ve teminatı irat kaydolunur.

Yapı denetim kuruluşunun, 3 üncü maddenin beşinci fıkrasının ikinci cümlesi hükmüne aykırı hareket eden veya yapı denetim kuruluşunda görevli iken laboratuvar kuruluşlarında da görev alan mimar ve mühendislerine İl Yapı Denetim Komisyonunun teklifi üzerine Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünce 5.000 Türk Lirası idari para cezası verilir.

İdari para cezası, cezayı gerektiren fiil ve hâlin, yetkililer tarafından yapılan inceleme ve denetimlerle tespit edilmesini müteakip yapı denetim kuruluşunun ve ilgililerin savunmaları alınarak verilir ve yazılı olarak tebliğ edilir.

İdari para cezasına karşı on beş gün içinde yetkili idare mahkemesine itiraz edilebilir. Bu süre içinde itiraz yoluna başvurulmaması hâlinde idari para cezası kesinleşir. İtirazlar, zaruret olmayan hâllerde evrak üzerinde incelenerek en kısa süre içinde karara bağlanır. İtiraz üzerine verilen mahkeme kararları kesindir.

Yeni iş almaktan men ve faaliyetine son verme cezalarına dair işlemler, Resmî Gazete’de ilan edilir.

Yeni iş almaktan men cezası, yapı denetim kuruluşunun denetimindeki diğer işlerin devamına mani değildir. Ancak, yapı denetim kuruluşuna yeni iş almaktan men cezası verilmesine esas olan yapım işinin devam edebilmesi için, yapı sahibi tarafından başka bir yapı denetim kuruluşu görevlendirilmedikçe, ilgili idare tarafından işin devamına izin verilmez. Faaliyete son verme cezası verilen hâllerde de, yapı denetim kuruluşunun denetimini üstlendiği yapıların devamına, yeni yapı denetim kuruluşu görevlendirilmedikçe ilgili idare tarafından izin verilmez.

Yeni iş almaktan men cezası alan yapı denetim kuruluşunun ortakları, ceza süresi içinde; faaliyete son verme cezası alan yapı denetim kuruluşunun ortakları ise, üç yıl süre içinde herhangi bir yapı denetim veya laboratuvar kuruluşunda idari veya teknik bir görev alamaz ve başka bir yapı denetim veya laboratuvar kuruluşunun ortağı da olamaz.

Yapı denetim kuruluşuna üç defa idari para cezası verilmesine sebep olduğu anlaşılan denetçi mimar ve denetçi mühendislerin belgeleri, Merkez Yapı Denetim Komisyonunun kararı ile iptal edilir. Bu suretle belgesi iptal edilen denetçi mimar ve denetçi mühendisler, üç yıl süre ile herhangi bir yapı denetim veya laboratuvar kuruluşunda idari veya teknik bir görev alamaz ve başka bir yapı denetim veya laboratuvar kuruluşunun ortağı da olamaz.

Yapı denetim kuruluşuna üç defa idari para cezası verilmesine sebep olduğu anlaşılan teknik personel, üç yıl süre ile herhangi bir yapı denetim veya laboratuvar kuruluşunda idari veya teknik bir görev alamaz ve başka bir yapı denetim veya laboratuvar kuruluşunun ortağı da olamaz..." şeklinde yeniden düzenlenmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

... Yapı Denetim Ltd.Şti.'ne verilen bir yıl durdurma cezası bakımından;

Kural olarak idari işlemlerin yargısal denetimi, tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mevzuata göre yapılmaktadır. Bu anlamda idari işlem niteliğindeki idari yaptırımların da tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mevzuata göre yargısal denetiminin yapılması gerekmektedir.

Olayda, öncelikle işlem tarihinde yürürlükte olan Kanun hükmüne göre bir yıl denetim faaliyetinin durdurulması yaptırımının tesis edilmesi için gerekli şartlarının oluşup oluşmadığının irdelenmesi gerekmektedir.

Dosyanın incelenmesinden, davacı hakkında tesis edilen söz konusu yaptırımın uygulanmasına neden olan eylemlerin gerçekleştiği, diğer bir ifade ile davacının denetim sorumluluğunu Kanunda öngörülen esaslara uygun olarak yerine getirmediği anlaşıldığından, davacıların eylemine karşılık işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mevzuata göre faaliyetin durdurulması yaptırımına yönelik tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Nitekim idare mahkemesince de dava konusu yaptırımın işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mevzuata göre incelemesi yapılmış ve işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.

Ancak, dayanağını Anayasadan alan suç ve cezada lehe olan hükmün uygulanması ilkesi, işlendiği tarihte yürürlükte olan kanun hükmü uyarınca suç sayılan bir fiil daha sonra yürürlüğe giren bir kanun hükmü ile suç olmaktan çıkarılmışsa veya sonradan yürürlüğe giren kanun hükmü suçun işlendiği zaman yürürlükte olan kanun hükmüne göre suçlunun lehine bir düzenleme getiriyorsa, sonradan yürürlüğe giren kanun hükmünün daha önce işlenmiş olan suç sayılan fiillere uygulanmasını öngörmektedir.

Kabahatler Kanununda da idari yaptırımlar yönünden lehe olan hükmün uygulanması ilkesi benimsenerek bu konuda Türk Ceza Kanununun ilgili hükümlerine atıf yapılmıştır. Nitekim Anayasa Mahkemesi de daha önceki bir kararında (AYM, E.2007/115, K.2009/80, 11/6/2009) kabahatlerin suç niteliğinde olduğunu açıklamıştır. Dolayısıyla Türk Ceza Kanununun zaman bakımından uygulanmasına ilişkin hükümler kabahatler için de aynı şekilde uygulanacak, kabahatin işlendiği zamanı belirlemek içinse neticenin meydana geldiği zaman değil eylemin gerçekleştiği zaman dikkate alınacaktır.

Kabahatler Kanunda sözedilen derhal uygulama kuralı, yaptırım kurallarının yürürlüğe girdiği andan itibaren meydana gelen olaylara uygulanmasıdır. Ancak infaz aşamasında da olsa fiilin unsurlarına veya yaptırımlarına yönelik lehe kanun değişikliği olmuşsa lehe olan kanun hükmünün derhal uygulanması yani lehe kanun hükmünün geriye yürütülmesi gerekir.

Bu durum Anayasa Mahkemesinin 17/12/2014 tarihli, 29208 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 15/10/2014 tarihli, B.No:2012/731 sayılı kararında,

"5326 sayılı Kanunun 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre, Türk Ceza Kanunu'nun zaman bakımından uygulamaya ilişkin hükümleri kabahatler açısından da uygulanacak, ancak, kabahatler karşılığında öngörülen idari yaptırımlara ilişkin kararların yerine getirilmesi bakımından derhal uygulama kuralı geçerli olacaktır. Anılan maddede öngörülen "derhal uygulama" kuralı, idari yaptırım kararının infazı yöntemiyle ilgilidir. Dolayısıyla, infaz aşamasında da olsa, kabahat fiilinin unsurlarına veya yaptırımına yönelik lehe kanun değişikliklerinde, Anayasa'nın 38/1. maddesinde düzenlenen "kanunilik ilkesi"nin sonuçlarından biri olarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 7/2. maddesinde yer alan "lehe kanunun geriye yürümesi" kuralının uygulanması gerekir.

Başvuruya konu olayda, kabahat nedeniyle başvurucuya bir yaptırım uygulanmış, ancak henüz bu yaptırım kararı yerine getirilmeden, sonradan yürürlüğe giren kanunla, isnat edilen suçun unsurlarında ve cezasında lehe olacak şekilde değişiklik yapılmıştır. Bu değişiklik, suçun içeriği, diğer bir ifadeyle maddi yapısıyla ilgili olup, kararların yerine getirilme şekli ile ilgili değildir. Buna göre, yukarıdaki hükümler (§§ 16-19) gözetildiğinde, lehe kanun değerlendirmesinde maddi ceza hukukuna ilişkin zaman bakımından uygulama kurallarının geçerli olması ve Mahkemece, cezası henüz infaz edilmemiş olan başvurucu hakkında lehe kanun uygulamasının yapılması gerektiği anlaşılmaktadır.

Bu açıklamalara göre, başvurucunun eylemine uyan kanun hükmünde yapılan lehe değişikliğin başvurucuya uygulanması gerekirken, bu yöndeki talebinin reddedilmiş olması Anayasa'nın "Suç ve cezalara ilişkin esaslar" kenar başlıklı 38. maddesinin birinci fırkasında düzenlenen "suçta ve cezada kanunilik ilkesi" ile bağdaşmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, başvurucu hakkında lehe kanun hükmünün uygulanmamasından dolayı Anayasa'nın 38. maddesinin birinci fıkrasının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır." şeklinde açıklanmış olup lehe kanun değişikliğinin idari yaptırımlar açısından da derhal uygulanması gereğine dikkat çekilmiştir.

Aktarılan çerçevede yapı denetim kuruluşlarına 4708 sayılı Kanuna aykırı davranışlarından ötürü uygulanacak idari müeyyideleri düzenleyen aynı Kanunun 8.maddesinde yapılan değişikliğin, değişiklikten önceki haline göre lehe hükümler içerip içermediğinin irdelenmesi gerekmektedir.

4708 sayılı Kanunun söz konusu 8. maddesinin 23/04/2015 tarihli değişiklikten önceki halinde 4708 sayılı Kanuna aykırılık tespit edilmesi halinde yapı denetim kuruluşları için idarece uygulanabilecek yaptırım, yapı denetim kuruluşlarının bir yıla kadar denetim faaliyetinin durdurulması ve belgelerinin geçici olarak alınması biçiminde idi. İdarece takdir yetkisi kullanılarak ama en çok bir yıl faaliyetin durdurulması yönünde idari yaptırım uygulanabilmekte ve yapı denetim kuruluşunun faaliyetinin durdurulduğu süre zarfında başkaca bir denetim faaliyetinde bulunmasına izin verilmemekte idi.

Önceki halinde idari para cezası yaptırımı bulunmadığı gibi Kanunda öngörülen esaslara göre denetim görevini yerine getirmediği anlaşılan yapı denetim kuruşulunun denetim faaliyetinin bir yıla kadar durdurulacağı belirtilirken, uygulanacak yaptırım türünü etkileyen, tespit edilen aykırılıkların yapının taşıyıcı sistemi üzerinde etkisi olup olmadığı yönünde bir ayrıma da gidilmemiş, bu idarenin takdir yetkisine bırakılmıştır.

Söz konusu 8. maddede 23/04/2015 tarih ve 29335 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6645 sayılı Kanunun 32. maddesi ile yapılan değişiklik ile yapı denetim kuruluşlarının kanuna aykırı fiillerine uygulanacak idari yaptırım türlerinin bütünüyle değiştiği görülmektedir. Maddenin yeni halinde, yapı denetim kuruluşlarının belli fiillerinin öncelikle idari para cezası ile, belli fiillerinin ise yeni iş almaktan men cezası ile cezalandırılması, sayılan diğer sebeplere bağlı olarak da yapı denetim izin belgesinin iptal edilerek faaliyetin sona erdirilmesi yaptırımının uygulanması öngörülerek fiiller ve sonucunda uygulanacak yaptırımlar tek tek sıralanmıştır.

Uyuşmazlıkta, davacı yapı denetim kuruluşu hakkında, denetim görevini 4708 sayılı Kanunun 2. maddesinin dördüncü fıkrasının (g) bendine uygun yerine getirmediğinden bahisle aynı Kanunun 8. maddesi uyarınca 1 yıl denetim faaliyetinin durdurulmasına ilişkin işlem tesis edilmiştir.

Söz konusu 8.maddenin yeni halini dava konusu işlemin dayanağı hükümlere özgü incelediğimizde, yapı denetim kuruluşlarına, hataların yapının taşıyıcı sistemini etkilememesi kaydı ile, 2. maddenin dördüncü fıkrasının (a) veya (c) ile (g) bentlerinde belirtilen görevlerin yerine getirilmediğinin tespiti hâlinde, tespite konu olan yapı denetimi hizmet sözleşmesi bedelinin %20’si kadar idari para cezası verileceği düzenlenmiş, son bir (1) yıl içinde üç (3) defa idari para cezası uygulanması hali, denetim faaliyeti dışında başka ticari faaliyetle uğraşılması hali ve yapının taşıyıcı sistemini etkileyen Kanun'un 2. maddesinin 4. fıkrasının (a), (c) ve (g) bentlerindeki görevlere aykırılık halllerinin gerçekleşmesi durumunda bir (1) yıl yeni iş almaktan men cezasının verileceği ve üçüncü defa yeni iş almaktan men cezasının idari anlamda kesinleşmesi halinde yapı denetim kuruluşunun izin belgesinin iptal edilerek faaliyetine son verileceği ve teminatının irat kaydolunacağının belirtildiği görülmektedir.

Kanunun 8. maddesinin işlem tarihinde yürürlükte olan önceki halinde ise, idari para cezası yaptırımı bulunmadığı gibi Kanunda öngörülen esaslara göre denetim görevini yerine getirmediği anlaşılan yapı denetim kuruşulunun denetim faaliyetinin bir yıla kadar durdurulacağı belirtilirken, uygulanacak yaptırım türünü etkileyen, tespit edilen aykırılıkların yapının taşıyıcı sistemi üzerinde etkisi olup olmadığı yönünde bir ayrıma da gidilmediği, bunun idarenin takdir yetkisine bırakıldığı anlaşılmaktadır.

Yapılan değişiklikten sonra ise Kanunun söz konusu 2. maddesinin dördüncü fıkrasının (a), (c) ve (g) bentlerine aykırılığa karşılık uygulanabilecek en ağır yaptırımın hataların yapının taşıyıcı sistemini etkilemesi kaydıyla 1 yıl yeni iş almaktan men cezası olduğu görülmektedir.

Bu bağlamda, 1 yıl faaliyetin durdurulmasına ilişkin yaptırım ile 1 yıl yeni iş almaktan men cezası yaptırımını karşılaştırdığımızda, denetim faaliyetinin 1 yıla kadar durdurulması yaptırımının, yapı denetim kuruluşunun, faaliyetinin durdurulduğu süre zarfında hiçbir denetim faaliyeti yapamaması sonucunu doğurduğu, 1 yıl yeni iş almaktan men cezasının ise, yaptırımın uygulanmasına neden olan yapıya ilişkin yapı denetim görevinin sona ermesi ve cezanın verilmesinden itibaren 1 yıl boyunca yeni yapı denetim işi alamaması sonucunu doğurduğu, dolayısıyla 1 yıl yeni iş almaktan men cezasının yapı denetim kuruluşunun, yaptırımın uygulanmasına neden olan yapı dışındaki mevcut işlerine devam etmesini engellemediği görüldüğünden önceki düzenlemeye göre üst sınır olan 1 yıl süreyle faaliyetin durdurulması yaptırımının, 1 yıl süreyle yeni iş almaktan men cezasına göre, neticesi itibarıyla daha ağır olduğu değerlendirilmektedir. Kanunun yeni halinde 1 yıl süreyle yeni iş almaktan men cezasından daha hafif bir yaptırım olarak öngörülen idari para cezasının ise, evleviyetle, 1 yıl süreyle denetim faaliyetinin durdurulması yaptırımından lehe olduğu açıktır.

Lehe olan yeni Kanun hükmü uygulanmadan önce birincil sırada işlem tarihinde yürürlükte olan Kanun hükmüne göre davacı yapı denetim şirketinin denetim faaliyetinin durdurulması yaptırımının tesis edilmesi için gerekli şartlarının oluşup oluşmadığının irdelenmesi gerektiği açıktır.

Bu kapsamda, davacı hakkında tesis edilen söz konusu yaptırımın uygulanmasına neden olan eylemlerin gerçekleştiği, diğer bir ifade ile davacının denetim sorumluluğunu Kanunda öngörülen esaslara uygun olarak yerine getirmediği dosyadan anlaşıldığından, davacının eylemine karşılık işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mevzuata göre faaliyetin durdurulması yaptırımına yönelik tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Nitekim idare mahkemesince de dava konusu yaptırımın işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mevzuata göre incelemesi yapılmış ve işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.

İkinci olarak lehe hükümlerin uygulanabilmesi için değişiklikten önceki kanun hükmü uyarınca faaliyetin durdurulması yaptırımının uygulanmamış olması gerekmektedir. Bu bakımdan, mahkemece yapılacak araştırma sonucunda idari yaptırımın uygulanıp uygulanmadığının tespiti üzerine şayet davaya konu yaptırım hiç uygulanmamışsa, ya da uygulanması tamamlanmamışsa derhal uygulanma kuralı gereği davacı hakkında lehe hükümler içeren yürürlükteki Kanuna göre işlem tesis edilmesi gerektiğinden dava konusu işlemin iptaline karar verilmelidir. (AYM, 15/10/2014, B. No:2012/731)

İdari yaptırımın tamamen uygulanmış olması halinde ise, yeni düzenleme lehe hükümler içerse bile buna göre yeniden bir idari yaptırım işlemi tesis edilemeyeceğinden, diğer bir ifade ile lehe hükümlerin infazı tamamlanmış yaptırımlara uygulanma imkanı bulunmadığından işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan Kanun hükümlerine göre uyuşmazlığın çözümlenmesi, bu durumda da eyleme karşılık tesis edilen işlem hukuka uygun bulunduğundan davanın reddine karar verilmesi gerekmektedir.

.....t, .... ve ....'e verilen bir yıl durdurma cezası bakımından;

Davacıların hem şirketin ortağı ve yetkilisi hem de anılan taşınmazlara ilişkin denetçi sıfatıyla görev aldıkları ancak dava konusu işlemlerin davacıların şirket ortağı ve yetkilisi sıfatıyla cezalandırılmalarına ilişkin olması sebebiyle davacılar yalnızca şirket ortağı ve yetkilisi olarak değerlendirilmişlerdir. Bu bağlamda;

Bazı kuralların yalnızca kanunlarla düzenlenebileceğini öngören kanunilik ilkesi, ceza hukukunda olduğu gibi idari yaptırımlarda da uygulanması zorunlu olan bir ilkedir. İdari yaptırımlar açısından 5326 sayılı Kabahatler Kanununda da yer alan kanunilik ilkesi gereği, hangi idari yaptırımın hangi fiilin sonucu uygulanabileceği kanunla açık olarak gösterilebileceği gibi kanunun kapsam ve koşullarını belirlediği çerçevede idarenin genel düzenleyici işlemleriyle de içeriğinin doldurulabileceği, yaptımların türü, süresi ve miktarının ancak kanunla belirlenebileceği açıktır.

Anayasa Mahkemesi bu durumu 12/2/2019 tarihli, 30684 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 20/12/2018 tarihli, E:2018/107, K:2018/114 sayılı kararında,

"Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrasında “Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz” denilerek suçun kanuniliği ilkesi; üçüncü fıkrasında ise “Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur” ifadesine yer verilerek cezanın kanuniliği ilkesi getirilmiştir. Anayasa’nın 38. maddesinde yer alan suçta ve cezada kanunilik ilkesi uyarınca hangi eylemlerin yasaklandığı ve bu yasak eylemlere verilecek cezaların hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde kanunda gösterilmesi, kuralın açık, anlaşılır ve sınırlarının belli olması gerekmektedir. Kişilerin yasak eylemleri önceden bilmeleri gerektiği düşüncesine dayanan bu ilkeyle temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması amaçlanmaktadır.

Anayasa’nın 38. maddesinde idari suç ve cezalar ile adli suç ve cezalar arasında bir ayrım yapılmadığından her ikisi de bu maddede öngörülen ilkelere tabidir. Adli ve idari suçlarda davranış normlarına aykırı olan ve haksızlık teşkil eden bir fiil ile kanun koyucunun koruma altına aldığı bir hukuki değerin ihlali söz konusu olup adli ve idari cezaların her ikisi de cebir içermektedir.

Korunan hukuki değer ile ihlalin neden olduğu hukuki sonuçların aynı olmaması ise idari suç ve cezalar ile adli suç ve cezalar arasındaki temel farklılığı oluşturmaktadır. Adli para cezalarından daha yüksek miktarlarda idari para cezalarının verilebilmesine imkân tanıyan düzenlemeler de bulunmakla birlikte adli suçlar için öngörülen cezaların idari suçlar için öngörülen cezalardan genellikle daha ağır olması, hürriyeti bağlayıcı cezaların kural olarak adli suçlar yönünden geçerli olabilmesi, idari suçlarda kanun koyucunun daha az önem atfettiği bir hukuki değerin ihlal edilmesi ve öngörülen yaptırımın da genellikle idari bir makam tarafından idari usuller izlenerek uygulanması nedeniyle Anayasa’nın 38. maddesindeki ilkelerin adli suç ve cezalar ile idari suç ve cezalara aynı kapsam ve düzeyde uygulanması işin mahiyetine uygun düşmemektedir. Bu bağlamda yasama organının ağır işleyen yapısı karşısında ekonomik ve teknik hayatın hızla değişen ve gelişen şartları doğrultusunda idari suç ve cezaların adli suç ve cezalara göre daha sık değiştirilme ihtiyacının belirmesi de suçun ve cezanın kanuniliği ilkesinin idari suçlar yönünden daha esnek uygulanmasını gerektirmektedir.

Buna karşılık suçta ve cezada kanunilik ilkesinin daha esnek uygulandığı idari suçlar yönünden de suç ve cezalara ilişkin olarak kanun metninde yalnızca genel bir atıfla yetinilmesi yeterli değildir. Anayasa Mahkemesinin 14/1/2015 tarihli ve E.2014/100, K.2015/6 sayılı kararında da vurgulandığı üzere idari suç ve cezalara ilişkin düzenlemelerin içerik bakımından da belirli amacı gerçekleştirmeye elverişli olması gerekir. Bu açıdan kanun metni, bireylerin hangi somut fiil ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını belirli bir açıklık ve kesinlikte öngörebilmelerine imkân verecek nitelikte olmalıdır." şeklinde açıklamıştır.

Bu bakımdan idari yaptırımlar konusunda genel kanun niteliğini haiz Kabahatler Kanununda yer alan kanunilik ilkesinde sözü geçen, idari yaptırımların genel düzenleyici işlemlerle içeriğinin doldurulmasına izin verilmesine ilişkin hükmün söz konusu idari yaptırımın kanunda öngörülmeksizin tamamen genel düzenleyici işlemlerde düzenlenebileceği şeklinde yorumlanamayacağı açıktır. Nitekim kanun koyucu yaptımların türü, süresi ve miktarının ancak kanunla belirlenebileceğini kesin olarak belirtmiştir.

Hukuki güvenlik ile belirlilik ilkeleri, hukuk devletinin varlığının ön koşullarındandır. Bireylerin hukuki güvenliğini sağlamayı amaçlayan hukuki güvenlik ilkesi, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerektirir. Belirlilik ilkesi ise yasal düzenlemelerin, bireyler ve idareler yönünden herhangi bir duraksamaya ve şüpheye yer vermeyecek şekilde açık, anlaşılır ve uygulanabilir olmasını, aynı zamanda kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı önlemler içermesini ifade etmektedir. Bu açıdan, kanunlar, bireylerin, gerektiğinde hukuki yardım almak suretiyle, hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını belli bir açıklık ve kesinlikte öngörebilmelerine imkan verecek nitelikte olmalıdır. Bir başka ifade ile, kanunun uygulanmasından önce muhtemel etki ve sonuçlarının yeterli derecede öngörülebilir olması gerekmektedir. (AYM, E.2013/39, K.2013/65, 22/5/2013).

İncelenen dosyada, davacıların ortağı olduğu ... Yapı Denetim Ltd. Şti.'nin denetim sorumluluğu altında bulunan Çorum ili, Sungurlu ilçesi, 20L 3 pafta, 91 ada, 30 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan 855439 ve 855447 YİBF numaralı yapılarla ilgili olarak davalı idarenin teknik elemanlarınca yapılan denetim ve inceleme sonucunda söz konusu yapıda imar planına, bazı ruhsat ve eki projelere aykırı imalatlar tespit edilmiş ve 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun uyarınca bu aykırılıkların giderilmesini sağlama ve süresi içerisinde ilgili idareye bildirimde bulunma görevini yerine getirmediğinden aynı Kanunun 8. maddesi uyarınca davacının anılan şirketin ortağı ve yetkilisi olduğundan bahisle idari yaptırım tesis edilmiştir.

4708 sayılı Kanunun işlem tarihinde yürürlükte bulunan 8. maddesinde, yapı denetim kuruluşların, kanunda öngörülen esaslara uygun olarak denetim faaliyetini yerine getirmemeleri halinde, bir yıla kadar denetim faaliyetinin durdurulmasına karar verilebileceği, denetim faaliyetinin geçici olarak durdurulmasına neden olan yapı denetim kuruluşunun mimar ve mühendislerinin, bu süre içerisinde hiçbir denetim faaliyetinde bulunamayacağı, faaliyeti üç defa durdurulan yapı denetim kuruluşunun denetim faaliyetine son verilip izin belgesinin Bakanlıkça iptal edileceği, izin belgesi iptal edilen yapı denetim kuruluşunun, kusurları mahkeme kararı ile kesinleşen mimar ve mühendislerinin ise başka bir yapı denetim kuruluşunda görev almaları halinde, görev aldıkları bu kuruluşa izin belgesi verilmeyeceği, verilmişse iptal edileceği hükme bağlanmıştır.

Anılan maddede yapı denetim kuruluşlarının ortak ve yetkililerine yönelik denetim faaliyetinin durdurulması yaptırımın uygulanabileceğine ilişkin bir hükme yer verilmediği görülmektedir. Nitekim maddede 23/04/2015 tarihli, 29335 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6645 sayılı Kanunun 32. maddesi ile yapılan değişiklik ile yeni iş almaktan men cezası alan yapı denetim kuruluşunun ortaklarının, ceza süresi içinde; faaliyete son verme cezası alan yapı denetim kuruluşunun ortaklarının ise, üç yıl süre içinde herhangi bir yapı denetim veya laboratuvar kuruluşunda idari veya teknik bir görev alamayacağı ve başka bir yapı denetim veya laboratuvar kuruluşunun ortağı da olamayacağı düzenlenerek bu konuya açıklık getirilmiştir.

Bu durumda, dava konusu işlemi yukarıda aktarılan kanunilik ilkesi açısından ele aldığımızda, işlemin tesis edilmesine dayanak olarak gösterilen 4708 sayılı Kanunun işlem tarihinde yürürlükte bulunan 8.maddesinde yapı denetim şirketinin yapıya ilişkin denetim görevini üstlenmeyen ortaklarına, sadece ortak olmalarından ötürü faaliyetin durdurulması ve izin belgesinin iptaline yönelik yaptırımın uygulanabileceğine ilişkin bir düzenlemenin yer almadığı, diğer bir ifade ile kanunda yapı denetim şirketlerinin ortak veya yetkilileri hakkında kanuna aykırı davranışlarından ötürü uygulanacak yaptırımların türü, süresi ve miktarının gösterilmediği anlaşıldığından, sadece yapı denetim şirketinin ortağı olmasından dolayı davacı hakkında tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

Öte yandan, bir idari yaptırım türü olan dava konusu işlemin ayrıca davacının çalışma hürriyetini sınırlandırdığı da görülmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 13. maddesinin birinci fıkrasında, temel hak ve hürriyetlerin, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği belirtilmiştir. Herkesin, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahip olduğunu düzenleyen "Çalışma ve Sözleşme Hürriyeti" başlıklı 48. maddesinin, Anayasanın "Temel Haklar ve Ödevler" başlıklı ikinci kısmının "Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler" başlıklı üçüncü bölümü içinde düzenlendiği dikkate alındığında, temel hak ve hürriyetlerden olan çalışma hürriyetinin de ancak kanunla sınırlanabileceği açıktır.

Bu bağlamda, kanuni bir dayanağı olmaksızın çalışma hürriyetini sınırlandıran bir idari işlemin de tesis edilemeyeceğinde tereddüt bulunmamaktadır.

Sonuç olarak, davanın reddine ilişkin temyize konu İdare Mahkemesi kararında isabet bulunmamaktadır.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;

1.2577 sayılı Kanunun 49. maddesine uygun bulunan davacıların temyiz isteminin kabulüne,

2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin temyize konu Ankara 1. İdare Mahkemesinin 17/10/2014 tarih ve E:2014/528, K:2014/1637 sayılı kararının BOZULMASINA,

3. Dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,

4. 2577 sayılı Kanunun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere 06.01.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.