UYUŞMAZLIĞIN ESASINA DAİR TALEP HAKKINDA KARAR VERİLMEMESİ

UYUŞMAZLIĞIN ESASINA DAİR TALEP HAKKINDA KARAR VERİLMEMESİ

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

SAMİ KOÇ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/20343)

 

Karar Tarihi: 21/9/2017

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Recai AKYEL

Raportör

:

Yakup MACİT

Başvurucu

:

Sami KOÇ

 

 

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1.Başvuru, uyuşmazlığın esasına yönelik talebin karara bağlanmaması nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 29/12/2014 tarihinde yapılmıştır.

3.Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4.Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu, bir bankada 1984-2008 yılları arasında avukat olarak çalışmıştır.

9. Başvurucu söz konusu bankada 1984-2002 yılları arasında kadrolu avukat olarak görev yapmış, 2001 yılına kadar banka adına takip edilen dava ve işler nedeniyle Banka Genel Müdürlük hesabında biriken vekâlet ücretlerinin ilgili avukatlara ödemesi, 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 146. maddesinde belirtilen yıllık limit dâhilinde yapılmıştır.

10. 15/11/2000 tarihli ve 4603 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası,Türkiye Halk Bankası Anonim Şirketi ve Türkiye Emlak Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun'un 25/11/2000 tarihinde yürürlüğe girmesiyle başvurucu anılan bankada sözleşmeli avukat statüsünde çalışmaya başlamış, 2/5/2001 tarihli ve 4667 sayılı Kanun ile 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nda yapılan değişiklikle vekâlet ücretinin limit dâhilinde ödenmesi usulü yürürlükten kaldırılmıştır.

11. Limit dâhilinde ödeme usulü yürürlükten kaldırılmasına rağmen 2001-2002-2003 yıllarına ait vekâlet ücretleri yıllık limit dâhilinde başvurucuya ödenmiş, paraların ödenmesi usulüne ilişkin yönetmeliğin çıkarılmaması nedeniyle 2004-2005 yıllarına ait vekâlet ücreti ödemeleri ise gerçekleştirilmemiştir.

12. Banka Yönetim Kurulu, 31/12/2004 tarihi itibarıyla Genel Müdürlük hesabında biriken ve ödenmeyen 3.102.900,45 TL'nin dağıtımıyla ilgili aldığı 31/8/2005 tarihli kararda, hesap bakiyesinin %80'lik kısmının bankada görev yapan tüm personele eşit olarak dağıtılmasına, kalan tutarın 1/1/2004-31/12/2004 tarihlerini kapsayan dönem için Genel Müdürlük birimlerinde, bölge başkanlıklarında ve şubelerde hangi unvan ve görevde bulunursa bulunsun avukatlık mesleğini ifa etmiş olan personele 12 aylık eşit taksitler hâlinde dağıtılmasına, bunu teminen belirtilen dönemde görev yapan hak sahibi kadrolu avukatların önerge ekindeki temlik ve ibraname örneğine uygun olarak ve 22/4/1926 tarihli ve 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu'nun 162. maddesi uyarınca haklarının bankaya temlik edilmesinin ve ibra verilmesinin temin edilmesine karar vermiştir.

13. Yönetim Kurulu 18/10/2005 tarihli kararı ile 1/1/2005 tarihinden geçerli olmak üzere Genel Müdürlükte toplanan vekâlet ücretinin dağıtımına ilişkin T.C. Ziraat Bankası A.Ş. Avukatlık Ücreti Dağıtım Yönetmeliği'ni kabul etmiştir.

14. Anılan karar doğrultusunda başvurucu, 14/9/2005 tarihli "Temlik ve İbraname" başlıklı belge ile söz konusu dönemde biriken paranın Yönetim Kurulu Kararı gereği dağıtılmasını teminen hesap üzerindeki hak ve alacaklarını temlik ve ibra etmiştir.

15. Yine 16/11/2005 tarihli "Temlikname" başlıklı belgede başvurucu, bankanın vekili olarak adına doğmuş ve doğacak avukatlık ücretini 818 sayılı mülga Kanun'un 162. maddesi gereği yönetmelikte belirtilen hak sahiplerine dağıtılmak üzere bankaya temlik ettiğini, temlike konu alacaklarıyla ilgili olarak bankanın tasarrufa yetkili olduğunu beyan ve taahhüt etmiştir.

16. Yönetim Kurulu Kararı gereği banka hesabında biriken paranın %20'lik kısmından başvurucunun payına düşen 8.115,57 TL başvurucuya 12 taksitte ödenmiş, %80'lik kısmı ise banka çalışanlarına eşit olarak dağıtılmıştır.

17. Başvurucu, Genel Müdürlük hesabında biriken vekâlet ücreti paralarının Kanun gereği banka avukatlarına ait olduğunu, Yönetim Kurulu Kararı ile paranın %80'lik kısmının personele, %17'lik kısmın performansa göre avukatlara, %3'lük kısmın yardımcı personele dağıtıldığını, vekâlet ücretinin personele dağıtılmasının Kanun hükümlerine aykırı olduğunu, bu konuda verdiği ibranamenin geçersiz olduğunu, ayrıca 2007 yılına ait performans vekâlet ücretinin kendisine ödenmediğini gerekçe göstererek banka aleyhine alacak davası açmıştır.

18. Başvurucu mahkemeye sunduğu 18/10/2010 havale tarihli dilekçesi ve 29/12/2010 tarihli celsedeki beyanında, talep ettiği 40.000 TL'lik alacağın 5.000 TL'sinin performans vekâlet ücreti alacağı olduğunu belirtmiştir.

19. Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesi (Mahkeme) 18/4/2013 tarihli kararında, davanın çözümünün davalı bankanın özel hesabında biriken vekâlet ücretlerinin Yönetim Kurulu Kararı ile %80'inin banka personeline dağıtılıp dağıtılmayacağı, bu hususa ilişkin olarak verilen temlikname ve ibranamenin geçerli olup olmadığı, performans ücreti alacağının bulunup bulunmadığı ve mahkemenin görevli olup olmadığı noktasında toplandığını, davacı tarafından da kabul edilen "Temlik ve İbraname" başlıklı belgede; vekâlet ücreti hesabında biriken paranın %80'inin personele, kalan miktarın avukatlara dağıtımını teminen hesap üzerindeki hak ve alacaklarını temlik ve ibra ettiğini, hesaptaki paranın dağıtımına bankanın yetkili olduğunu beyan ve kabul ettiğini, davacının avukat olduğunu, temliknamenin işçinin işverene verdiği temlikname olarak değerlendirilemeyeceğini, bu nedenle içeriği kabul edilen temliknamenin davacıyı bağlayacağını, bu yöndeki bilirkişi görüşünün de benimsendiğini belirterek davanın reddine karar vermiştir.

20. Temyiz üzerine karar, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 21/3/2014 tarihli kararıyla onanmıştır.

21. Karar düzeltme talebi aynı Dairenin 6/11/2014 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

22. Ret kararı 5/12/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş, 29/12/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

23.818 sayılı mülga Kanun'un 162. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Kanun veya akit ile veya işin mahiyeti icabı olarak menedilmiş olmadıkça borçlunun rızasını aramaksızın alacaklı, alacağını üçüncü bir şahsa temlik edebilir."

24. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 183. maddesi şöyledir:

"Kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklı, borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebilir."

25. 1136 sayılı Kanun'un 164. maddesinin beşinci fıkrası şöyledir:

"Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekâlet ücreti avukata aittir. Bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez."

26. 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 423. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

"Masarifi muhakeme aşağıda beyan olunan şeylerdir:

...

6-Davanın ehemmiyetine göre kanunu mucibince takdir olunacak vekil ücretleri.

..."

27. 18/10/2005 tarihli ve 359 sayılı Yönetim Kurulu Kararı ile kabul edilen T.C. Ziraat Bankası A.Ş. Avukatlık Ücreti Dağıtım Yönetmeliği'nin 4.2. maddesi şöyledir:

"Genel Müdürlük Avukatlık Ücreti Hesabında toplanan meblağın % 17'si ise avukatların,

-Görev ve yetki alanına giren işleri kendiliğinden, zamanında ve doğru olarak yapma, takip edip sonuçlandırma alışkanlığı,

-Mesleki bilgisi,

-Görevinin yerine getirmede çalışkanlığı, kabiliyeti ve verimliliği,

-Karar verme, temsil ve müzakere yeteneği,

gibi kriterler dikkate alınmak suretiyle dağıtılır. Bu dağıtım her yıl Baş Hukuk Müşaviri ve Takipteki Krediler Daire Başkanının tüm kadrolu avukatların genel anlamda emek ve performansları ile orantılı olarak yapacağı değerlendirme sonucu oluşturulacak ortak önerge ile Genel Müdür tarafından onaylanmak suretiyle ayrıca yapılır. Bu belirlemede Baş Hukuk Müşaviri ile Takipteki Krediler Daire Başkanının puanı tam kabul edilir. Bu bent ğereğince her bir kadrolu avukata ödenecek net tutar, 4-1 maddesi uyarınca kendisine ödenen avukatlık ücretinin yıllık net tutarının %50'sini aşmaz"

B. Uluslararası Hukuk

28. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“Herkes davasının medeni hak ve yükümlülüklerin.. esası konusunda karar verecek olan, ... bir mahkeme tarafından ... görülmesini isteme hakkına sahiptir...”

29. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) mahkemeye erişim hakkının, Sözleşme'nin 6. maddesinde yerini bulan güvencelerin doğal bir parçası olduğunu, bu kapsamda herkesin medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili iddialarını yetkili merciler önünde dile getirme hakkına sahip olduğunu (Lawyer Partners A.S./Slovakya, B. No: 54252/07, 16/6/2009, § 52), Sözleşme'de tanınan hakların teorik ve görüntüde değil pratik ve etkili bir biçimde güvence altına alınması gerektiğini belirtmiştir (Airey/İrlanda, B. No:6289/73, 9/10/1979,§ 24).

30. AİHM, mahkeme hakkının görünümlerinden biri olan etkili karar hakkı ile ilgili Kutic/Hırvatistan (B. No: 48778/99, 1/3/2002, § 25) davasında yaptığı değerlendirmede, Sözleşme'nin 6. maddesinin hukuki uyuşmazlıkların tespiti için mahkemeye erişim hakkını güvence altına aldığını, ancak bu hakkın yalnızca dava açma hakkı ile sınırlı olmaksızın mahkeme tarafından uyuşmazlığın nihai olarak karar altına alınması hakkını da içerdiğini belirtmiştir.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

31. Mahkemenin 21/9/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

32. Başvurucu, başvuru konusu tazminat davasında uyuşmazlığın esasını oluşturan 2007 yılına ait performans vekâlet ücreti alacağı hakkında karar verilmediğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

33. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasışöyledir:

“Herkes, ...yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

34. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). BaşvurucununAnayasa'nın 2., 10., 35. ve 55. maddelerinde güvence altına alınan hakların ihlal edildiği iddiasının adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

35. Başvurucunun, uyuşmazlığın esasını oluşturan 2007 yılına ait performans vekâlet ücreti alacağı talebi ile ilgili olarak Mahkemece değerlendirme yapılmak suretiyle olumlu ya da olumsuz bir karar verilmediği iddiası, karar elde etme hakkı bağlamında mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.

36. Başvurucu 5/3/2015 tarihli dilekçesinde yargılamanın beş yılda sonuçlanmasından dolayı makul sürede yargılanma hakkının ihal edildiğini ileri sürmüş ise de başlı başına bireysel başvuru konusu olan bu yöndeki talebini başvuru formunda ve otuz günlük başvuru süresi içinde usulüne uygun olarak dile getirmediği anlaşıldığından bu hususta ayrıca bir değerlendirme yapılmamıştır.

.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

37. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Genel İlkeler

38. Anayasa’nın 36. maddesinin birici fıkrasında herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir.

39. Anayasa'nın 36. maddesine 2001 yılı değişiklikleriyle eklenen "adil yargılanma" ibaresine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Bu sözleşmelerden olan Sözleşme'nin 6. maddesinde belirtilen adil yargılanma hakkının güvencelerinden birini de mahkemeye erişim hakkı oluşturmaktadır.

40. Anayasa Mahkemesi, bir itiraz başvurusunda Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün temel unsurlarından birinin mahkemeye erişim hakkı olduğunu, kişinin uğradığı bir haksızlığa veya zarara karşı kendisini savunabilmesi ya da maruz kaldığı haksız bir uygulama veya işleme karşı haklılığını ileri sürüp kanıtlayabilmesi ve zararını giderebilmesinin en etkili yolunun yargı mercileri önünde dava hakkını kullanabilmesi olduğunu, mahkemeye erişim hakkının bireylerin iddia ve savunmalarını bir yargı mercii önünde ileri sürebilmelerine imkân sağlayan ve adil yargılanma hakkının bir unsuru olarak kabul edilen bir hak olduğunu belirtmiştir (AYM, E.2015/96, K.2016/9, 10/2/2016).

41. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde,mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına geldiğini, kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamaların mahkemeye erişim hakkını ihlal edebileceği belirtilmiştir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52). Bu kapsamda mahkemeye erişim hakkı bireylerin yalnızca dava açabilme hakkını güvence altına almaz. Yargı mercilerince uyuşmazlığın içinde yer alan maddi ve hukuki sorunların bütünüyle ele alınması ve karara bağlanması gerekir. Bu açıdan mahkemeye erişim hakkı uyuşmazlığın karara bağlanmasını isteme hakkını da içerir. Başka bir ifadeyle mahkemeye erişim hakkı, dava açma hakkı ile sınırlı olmaksızın taraflara dava konusunu oluşturan tüm taleplerin esasının incelenerek değerlendirilmesini isteme hakkı sağlar (Medikal Kozmetik ve Dış Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2014/8282, 8/3/2017, § 37).

42. Özden Sayar ve Deren Dilara Sayar (B. No: 2013/4022, 13/4/2016, §§ 59,61,75)başvurusunda, başvurucuların, terör eylemi nedeniyle meydana gelen patlamada yakınlarının ölmesi üzerine idare hukukunun genel hükümlerine göre manevi zararların tazmini için yapılan başvuru ve açılan davanın reddedilmesi meselesi mahkemeye erişim hakkı yönünden incelenmiş; Anayasa Mahkemesi, mahkemeye erişim hakkının, bir uyuşmazlığı ve uyuşmazlık kapsamında bir talebin mahkeme önüne taşınarak bunların etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına geldiğini, tazminat talebinde bulunan bir kimsenin bu istemi hakkında bir mahkeme tarafından talebin yerinde olduğu ya da olmadığı yönünde bir karar verilmesini isteme hakkının bulunduğunu, somut olayda başvurucuların idare hukuku genel hükümlerine göre yaptıkları başvurular ve açtıkları manevi tazminat davasının 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında incelemeye tabi tutularak anılan Kanun kapsamında başvurucuların manevi tazminat talep etme imkânının bulunmadığı gerekçesi ile reddedildiğini, tazminat hukukunun genel prensiplerine göre yapılan başvuru ve açılan davada başvurucuların manevi tazminat talebi hakkında genel hükümlere göre inceleme yapılarak bir karar verilmesi yoluyla başvurucuların mahkemeye erişimine olanak sağlanabileceğini, bu açıdan açtıkları davayı tazminat hukukunun genel hükümlerine göre inceletme imkânından mahrum bırakılan başvurucuların mahkemeye erişim hakkına müdahalede bulunulduğunu belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

ii.İlkelerin Olaya Uygulanması

43. Başvurucu, banka aleyhine açtığı tazminat davasında alacağın 35.000 TL'lik kısmının ibranameye konu vekâlet ücreti alacağı ile ilgili olduğunu, 5.000 TL'lik kısmının ise 2007 yılına ait performans vekâlet ücretinden kaynaklandığını, performans vekâlet ücreti alacağı ile ilgili herhangi bir karar verilmediğini iddia etmiştir.

44. Somut olayda değerlendirilmesi gereken mesele, performans alacağı talebinin uyuşmazlığın esasına yönelik bir talep olup olmadığı, mahkemece yapılan değerlendirmenin kapsamı ile verilen ret kararının performans vekâlet ücreti alacağı talebini karşılayıp karşılamadığının tespiti ile ilgilidir.

45. Başvurucu, dava dilekçesinde Genel Müdürlük hesabında biriken ve diğer personele dağıtılan paranın %80'lik kısmından payına düşen vekâlet ücreti alacağının 35.000TL olduğunu, 2007 yılı performans vekâlet ücreti alacağı ile ilgili kendisine ödeme yapılmadığını belirterek 40.000 TL üzerinden alacak davası açmış, Mahkemeye sunduğu 18/10/2010 havale tarihli dilekçesi ve 29/12/2010 tarihli celsedeki beyanında, talep ettiği 40.000 TL'lik alacağın 5.000 TL'sinin performans vekâlet ücreti alacağından oluştuğunu belirtmiştir. Bu açıdan performans vekâlet ücreti talebinin davanın esasına yönelik taleplerden olduğu anlaşılmaktadır.

46. Bu bağlamda Mahkemece 2007 yılına ait performans vekâlet ücreti alacağı ile ilgili araştırmalar yapılmış, bankadan gerekli bilgi ve belgeler toplanmış, 7/12/2012 tarihli bilirkişi raporunda da bu konuda ayrıntılı beyanda bulunulmuş, Mahkemenin gerekçeli kararında davanın niteliğinin 2004 yılında özel hesapta biriken ve daha sonra dağıtılan vekâlet ücretinden eksik ödeme yapıldığı ve performansa uygun vekâlet ücreti ödemesi yapılmadığı iddiasına dayalı alacak davası olduğu belirtilmiştir.

47. Mahkeme 2007 yılı performans vekâlet ücreti alacağının uyuşmazlığın esasını oluşturan taleplerden biri olduğunu belirterek "Açılan dava; davacının davalı bankada kadrolu ve daha sonra sözleşmeli olarak görev yaptığı dönemde, 2004 yılında özel hesapta biriken ve daha sonra dağıtılan vekalet ücretinden eksik ödeme yapıldığı, performansına uygun ödeme yapılmadığı iddiasına dayalı alacak davasıdır. Buna karşın davalı taraf; hesapta biriken paranın Yönetim Kurulu Kararına istinaden dağıtıldığını ve buna ilişkin olarak davacının "temlikname ve ibraname" verdiğini savunmuştur. Davanın çözümü; davalı bankanın özel hesabında biriken vekalet ücretlerinin Yönetim Kurulu Kararı ile %80 inin banka personeline dağıtılıp dağıtılmayacağı, bu hususa ilişkin olarak verilen temlikname ve ibranamenin geçerli olup olmadığı, performans ücreti alacağının bulunup bulunmadığı ve mahkemenin görevli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Görev itirazı 29/12/2010 tarihli oturumda verilen 1 nolu ara kararı ile reddedilmiş ve belirtilen gerekçe ile mahkememizin görevli olduğu kabul edilmiştir.Davacı tarafından da kabul edilen "Temlik ve İbraname" başlıklı belgede; vekalet ücreti hesabında biriken paranın %80 inin personele, kalan miktarın avukatlara dağıtımını teminen hesap üzerindeki hak ve alacaklarını temlik ve ibra ettiğini, bankanın hesaptaki paranın dağıtımına bankanın yetkili olduğunu beyan ve kabul etmiştir. Davacı avukattır. Bu temlikname işçinin işverene verdiği temlikname olarak değerlendirilemez. Bu nedenle içeriği kabul edilen temlikname davacıyı bağlar. Bu yöndeki bilirkişi görüşü de benimsenerek davanın reddine karar vermek gerekmiştir.şeklindeki gerekçe ile davayı reddetmiştir.

48. Mahkeme gerekçeli kararında, performans vekâlet ücreti alacağını davacının iddiaları kapsamında değerlendirirken davalının savunmasının yalnızca hesapta biriken vekâlet ücreti parası ve ibraname hususu ile ilgili olduğunu belirttiği, bu yönüyle iddia savunma kurgusunun hesapta biriken ve banka çalışanlarına dağıtılan vekâlet ücreti parası ve ibraname temeline oturtulduğu, bu mesele üzerinden değerlendirme yapıldığı, bilirkişi raporuna yalnızca bu hususla ilgili atıf yapıldığı anlaşılmıştır. Bu açıdan ret kararınınibranameye konu vekâlet ücreti alacağı talebi ile ilgili olarak verildiği anlaşılmıştır.

49. Buna göre başvurucunun yargılama sürecinin tüm aşamalarında dile getirdiği veuyuşmazlığın esasını oluşturan 2007 yılına ait performans vekâlet ücreti alacağı talebi ile ilgili olarak mahkemece değerlendirme yapılmak suretiyle olumlu ya da olumsuz herhangi bir karar verilmediği, bu açıdan başvurucunun yargılama sonucunda karar elde etme hakkından yoksun bırakılarak mahkemeye erişimine müdahalede bulunulduğu sonucuna ulaşılmıştır.

50. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir

B. Diğer İhlal İddiaları

51. Başvurucu, Mahkeme kararının usul ve kanuna aykırı olduğunu, banka avukatlarına ait vekâlet ücretinin diğer çalışanlara dağıtılmasının 1136 sayılı Kanun'un 136. maddesine açıkça aykırı olduğunu, ibranameyi endişe ve telaş altında imzaladığını bu açıdan geçersiz olduğunu, bilirkişi seçiminde hukuka aykırı davranıldığını, bilirkişi raporunda lehine olan hususların gözönüne alınmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

52. Mahkemenin, tarafların iddia ve savunmalarını, bilirkişi raporu ve toplanan delilleri gözönüne alarak banka hesabında biriken ve diğer banka çalışanlarına dağıtılan vekâlet ücreti alacağı ile ilgili verdiği karardaki gerekçeler ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Mahkeme tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu, derece mahkemesi kararlarının açıkça keyfîlik veya bariz bir takdir hatası da içermediği anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

53. 30/3/2011 tarihli 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

54. Başvurucu yeniden yargılama ve 76.000 TL maddi, 30.000 TL manevi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

55.Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.

56. Mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

57. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. İbranameye konu vekâlet ücreti alacağı talebine yönelik ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Performans vekâlet ücreti alacağına yönelik adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak amacıyla Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesine (Mahkemenin E.2010/378, K.2013/201 sayılı dosyası) GÖNDERİLMESİNE,

D. 206,10 TL harçtan oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 21/9/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.