TÜZEL KİŞİNİN BORCUNDA YÖNETİM KURULU ÜYESİNİN SORUMLULUĞU- TEMSİL VE İLZAM YETKİSİ

TÜZEL KİŞİNİN BORCUNDA YÖNETİM KURULU ÜYESİNİN SORUMLULUĞU- TEMSİL VE İLZAM YETKİSİ

YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİ

2019/6294 E.

2020/45 K.

..............

Mahkemece uyulan bozma ilamımızda, “….Türk sosyal sigortalar sistemi, ağırlıklı olarak primli rejime dayanır. Kurumun sosyal sigorta yardımlarını sağlaması; önemli gelir kaynağı olan sigorta primlerinin zamanında ve eksiksiz ödenmesine bağlıdır. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 80’inci maddesi hükmü, primlerin zamanında ve düzenli olarak tahsilini sağlamaya yöneliktir. Anılan maddenin birinci fıkrası hükmüne göre, işveren, bir ay içinde çalıştırdığı sigortalıların primlerine esas tutulacak kazançlar toplamı üzerinden bu Kanun gereğince hesaplanacak prim tutarlarını ücretlerinden kesmeye ve kendisine ait prim tutarlarını da bu miktara ekleyerek en geç ertesi ayın sonuna kadar Kuruma ödemeye mecburdur. Süresinde ödenmeyen prim ve diğer kamu alacakları 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uyarınca Kurumca tahsil edilecektir. Aynı maddenin onikinci fıkrasına göre de; sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın, birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşlarının tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri kuruma karşı, işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludurlar. 5510 sayılı Kanunun 88. maddesinde "Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dâhil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur." hükmüne ve 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35'nci maddesinde de "Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edilir. Bu madde hükmü, yabancı şahıs veya kurumların Türkiye'deki mümessilleri hakkında da uygulanır.Tüzel kişilerin tasfiye haline girmiş veya tasfiye edilmiş olmaları, kanuni temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluklarını kaldırmaz. Temsilciler, teşekkülü idare edenler veya mümessiller, bu madde gereğince ödedikleri tutarlar için asıl amme borçlusuna rücu edebilirler." hükmüne yer verilmiş, iş bu maddeye 4.6.2008 tarihli ve 5766 sayılı Kanun'un 4. maddesiyle eklenen;

"(Ek fıkra: 04/06/2008 - 5766 S.K./4.mad) Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda kanuni temsilci veya teşekkülü idare edenlerin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulur.
(Ek fıkra: 04/06/2008-5766 S.K./4.mad) Kanuni temsilcilerin sorumluluklarına dair 213 sayılı Vergi Usul Kanununda yer alan hükümler, bu maddede düzenlenen sorumluluğu ortadan kaldırmaz" beşinci ve altıncı fıkraların, 03/04/2015 tarih ve 29315 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Anayasa Mahkemesi'nin 19.03.2015 tarih ve 2014/144 E. ve 2015/29 K. sayılı kararı ile iptallerine karar verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemelere göre, prim borçluları, primlerin ödenmesi gereken son gün itibariyle de olsa, kanuni temsilci ve üst düzey yönetici oldukları dönemlerde ödenmesi gereken ve tahakkuk eden primlerden sorumlu tutulmalıdırlar.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 85’inci maddesi ile 2908 sayılı Dernekler Kanununun 27’nci maddesi hükümleri uyarınca; derneklerin yönetim kurulları, derneğin yürütme ve temsil organlarıdır. Bu görevlerini, kanuna ve dernek tüzüğüne uygun olarak yerine getirmelidirler. Ayrıca temsil görevinin, yönetim kurulunca üyelerden birisine veya üçüncü bir kişiye devri de mümkündür.
Somut olayda; davacıdan talep edilen Malatya Kamu Emeklileri Derneği'ne ait prim ve gecikme zammı alacağının tahakkuk ettiği tarihte davacının dernek yönetim kurulu asil üyesi olduğu tespit edilmişse de; davacının dernek adına temsil ve ilzam yetkisinin bulunup bulunmadığı belirlenmiş değildir. Bu nedenle Mahkemece, Dernek Tüzüğü ile karar defter ve tutanakları dâhil tüm bilgi ve belgeler getirtilip, davacının Malatya Kamu Emeklileri Derneği adına temsil ve ilzam yetkisinin bulunup bulunmadığı yöntemince belirlenerek, deliller hep birlikte değerlendirilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken; eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması; usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. .….” hususları belirtilmiştir.
Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerden; 2005/4-2012/1 arası borç dönemleri için yönetim kurulu üyesi olduğu Malatya Kamu Emeklileri Derneği prim borçlarından dolayı davacı hakkında takip yapıldığı,davacının 02.07.2005 tarihinden itibaren yönetim Kurulu üyesi olduğu, 10.11.2006 tarihli yönetim kurulu kararıyla "Derneğimizin ve lokalin SSK ve e-bildirge ile ilgili resmi işlerin takibinde denek yönetim kurulu asil üyesi başkanı ... oy birliği ile yetkili kılınmıştır." şeklinde karar alındığı anlaşılmaktadır. Davacı 02.07.2005 tarihinden itibaren yönetim kurulu üyesi olmakla; 2005/6 dönem borcunun ödeme zamanı 2005 temmuz ayının sonuna kadar olduğundan, 2005/6 dönem borcundan ve 10.11.2006 öncesi dönem borçlarından yönetim kurulu üyesi olmasından dolayı sorumludur. 2005/6 dönem öncesi borçlardan yönetim kurulu üyesi olmadığından sorumlu değildir. Bu sebeple 2005/6-10.11.2006 arası borç dönemi yönünden red yerindedir ancak sonrası yönünden; 10.11.2006 tarihli yönetim kurulu kararıyla dernek başkanına verilen yetki gözetilip davacının temsil ve ilzam yetkisi buna göre irdelenerek sonucuna göre karar verilmelidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 13.01.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.