RIZA İLE EŞE VERİLEN ZİYNET EŞYASI BAĞIŞ NİTELİĞİNDEDİR, İADE EDİLMEZ

RIZA İLE EŞE VERİLEN ZİYNET EŞYASI BAĞIŞ NİTELİĞİNDEDİR, İADE EDİLMEZ

TC

YARGITAY

3. HUKUK DAİRESİ

2016/8760 E.

2018/1566 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK (AİLE) MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki ziynet alacağı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın davalı ... yönünden kabulüne, davalı ... yönünden reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü. 
 Y A R G I T A Y K A R A R I 
 Davacı; davalılardan ... ile 2011 yılında evlendiklerini, evlilikleri süresince ...'in babası olan diğer davalı ..., annesi ve iki kardeşiyle birlikte aynı evde yaşadıklarını ve boşandıklarını; kendisine ait ziynet eşyalarının davalılar tarafından elinden alındığını, menkul eşyalarının da müşterek evlerinde kaldığını belirterek, düğün sırasında düzenlenen senette yazılı eşyaların (10 adet bilezik, 2 çift küpe, 2 adet yüzük, 1 altın set, 70 gr altın, 1 adet kol saati ve çeyiz eşyaları) aynen teslimine, mümkün olmadığı takdirde tespit edilecek değerleri ile birlikte dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar; davalılardan ...'nün husumet ehliyetinin bulunmadığını, davacı ile davalı ...'in evlendikleri tarihte ayrı müstakil bir dairelerinin olduğunu ve bu dairede ikamet ettiklerini, dosyaya ibraz edilen senet altındaki imzanın davalı ...'a ait olmadığını, ayrıca davacının evlilik öncesinde bir başkası ile ilişkisi olduğundan ve evlilik sırasında kadına takılan altınlar hibe hükmünde olduğundan davacının altınları isteme hakkının bulunmadığını, senedin düğün sırasında emri vaki yapılarak davalı ...'e imzalatıldığını, davacıya düğün sırasında 17 gramlık 6 adet bilezik, bir yüzük, bir küpe ve saat takılmış olup ailesinin yanına dönmek istemeyen davacının davalı ...'e "ne olur beni bırakma, sen de ailen de bana çok iyi davrandınız, beni gönderirseniz annem babam bana eziyet ederler, döverler, babam beni öldürür ben bilezik falan istemiyorum, bilezikleri al, ben bu bileziklere layık değilim" diyerek, kendi rızası ile tekrar geri istemeksizin bilezikleri davalı ...'e verdiğini, yüzük, küpe ve saatin ise davacının kendisinde kaldığını, diğer çeyiz eşyalarını ise vermeye hazır olduklarını belirterek davanın reddini dilemişlerdir.  Mahkemece; davacı tarafın taleplerini taraflarca ve tanıklarca imzalanan 09/09/2011 tarihli çeyiz senedine dayandırmış; davalı ...’nün de bu belgeyi teslim alan sıfatı ile imzalamış olduğu, çeyiz senedine teslim alan sıfatı ile imza atan davalı ...’nün, çeyiz senedinde belirtilen eşyaları davacıya teslim ettiğine dair bir belgeyi dosyaya ibraz etmediği müddetçe, çeyiz eşyalarını davacıya teslim borcundan kurtulamayacağı ve davada ispat yükünün davalı ...'ye ait olduğu, davalı ...'nün ise çeyiz ve ziynet eşyalarını davacıya iade ettiğini kanıtlayacak nitelikte, davacının sunmuş olduğu belge mukabilinden bir belgeye dayanmadığı ve çeyiz senedi altındaki imzanın ...'ye ait olmadığının davacı tarafça beyan edildiği gerekçesiyle davalı ... aleyhine açılan davanın husumet nedeniyle reddine, davalı ... yönünden ise davanın kısmen kabulü ile 7.500 TL değerinde çeyiz eşyalarının aynen, mümkün olmaması halinde bedeli ile birlikte 10 adet tanesi 20 gram altın (değeri 18.200,00 TL), 1 çift altın küpe ortalama 4 gram (değeri 340,00 TL), 2 adet altın yüzük ortalama 8.00 gram (değeri 680,00 TL), 22 ayar 70 gram muhtelif altın (değeri 6.370,00 TL), 1 adet kol saati (değeri 250,00 TL)'nin toplam değeri olan 25.840,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ...'den tahsili ile davacıya verilmesine fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, tarafların sair temyiz itirazları yerinde değildir. Dava; çeyiz senedine dayalı eşya ve ziynet bedellerinin tahsili istemine ilişkindir. 2-Davalı ...’nün ziynet bedeli istemine ilişkin temyizi yönünden;  Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan, ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir. Ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi, evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak, normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda, ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, kadının ispatlaması gerekir. Bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz.  Diğer taraftan, düğün sırasında takılan ziynet eşyaları kim tarafından takılırsa takılsın, aksine bir anlaşma bulunmadıkça kadına bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır. Bu eşyaların iade edilmemek üzere kocaya verildiği, kadının isteği ve onayı ile bozdurulup müşterek ihtiyaçlar için harcandığı hususu davalı tarafça kanıtlandığı takdirde, koca bunları iadeden kurtulur. Mahkemece, davacının iddiasını çeyiz senedine dayandırdığından bahisle davalının bu senetteki ziynetleri davacıya iade ettiğini ispatlayamadığı gerekçesiyle, ziynet bedeli talebi yönünden davanın kısmen kabulü cihetine gidilmiştir.  Oysa; davacı çeyiz ve ziynet eşyalarının davalı tarafta kaldığını beyan ederek, çeyiz senedi belgesine dayanarak çeyiz ve ziynet eşyaları yönünde talepte bulunmuş, ancak bunların kendisine teslim edilmediğini değil bunların zorla elinden alındığını ileri sürmüştür. Davalı ... ise çeyiz eşyalarını vermeye hazır olduğunu, ancak davacıya takılan 6 adet bileziğin davalı tarafından geri istenmemek üzere iade edildiğini, kalanların ise davacı tarafından giderken götürüldüğünü savunmuştur. Bu durumda 6 adet bilezik yönünden bunların iade edilmemek üzere davalı kocaya verildiği davalı tarafça kanıtlandığı takdirde, koca bunları iadeden kurtulur. Somut olayda; dinlenen davalı tanıkları, davacının evden ayrılırken 6 adet bileziği davalıya rızası ile geri almamak üzere verdiğini, düğün borçlarının bu altınlarla ödenmesini istediğini ifade etmişlerdir. Hal böyle olunca mahkemece, 6 adet bileziğin, davalı tarafa bağışlama amacı ile verildiği ispatlandığından, 6 adet bilezik yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde bu ziynetler yönünden de talebin kabul edilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir. 3-Davacının, hakkında açılan dava husumet nedeniyle reddedilen davalı ... lehine hükmedilen vekalet ücretine yönelik temyiz itirazına gelince; 
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7.maddesinin 2. fıkrası “Davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde, davanın görüldüğü mahkemeye göre Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunur.”hükmünü içermektedir. Söz konusu madde uyarınca, red gerekçesi itibariyle davalı yararına maktu vekalet ücreti yerine nispi vekalet ücreti takdiri doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle tarafların sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci ve üçüncü bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince taraflar yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.02.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.