KARAR SONUCUNU DEĞİŞTİREBİLECEK NİTELİKTEKİ ESASLI BİR İDDİANIN KARŞILANMAMASI

KARAR SONUCUNU DEĞİŞTİREBİLECEK NİTELİKTEKİ ESASLI BİR İDDİANIN KARŞILANMAMASI

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

CANSU GÜNEŞ SEFEROĞLU BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/3706)

 

Karar Tarihi: 29/6/2022

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

Yüksel GÜNARSLAN

Başvurucu

:

Cansu Güneş SEFEROĞLU

Vekili

:

Av. Gül SEFEROĞLU

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, karar sonucunu değiştirebilecek nitelikteki esaslı bir iddianın karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 4/2/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla ulaşılan bilgi ve belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu (Başsavcılık) tarafından DHKP/C terör örgütünün faaliyetlerine ilişkin olarak yürütülen bir soruşturma kapsamında 17/1/2013 tarihli mahkeme kararına istinaden 18/1/2013 tarihinde Bağımsızlık Demokrasi Sosyalizm için Yürüyüş dergisini yayımlayan Ozan Yayıncılık isimli işyerinde arama gerçekleştirilmiştir.

6. Arama sırasında başvurucu ile birlikte anılan işyerinde bulunan kişiler yakalanarak gözaltına alınmıştır. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde alınan ifadesinde susma hakkını kullanan başvurucu, 20/1/2013 tarihli savcılık ifadesinde DHKP/C terör örgütü üyesi olmadığını, olay günü bir kaç arkadaşını ziyaret amacıyla Yürüyüş dergisinin mizanpajının yapıldığı Ozan Yayıncılık'a ait daireye gittiğini, gece geç vakit olması nedeniyle bu adreste kaldığını, işyerinde geçici olarak bulunduğu sırada yapılan operasyon ile yakalanıp gözaltına alındığını beyan etmiştir.

7. Soruşturma sonucunda Başsavcılık tarafından başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma, kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından cezalandırılması talebiyle 9/3/2015 tarihli iddianame düzenlenmiştir. Toplam on beş şüpheli hakkında düzenlenen iddianamenin başvurucuya ilişkin kısmı şöyledir:

"Şüphelinin DHKP/C silahlı terör örgütünün yayın organı olan Yürüyüş Dergisinde yakalandığı, aramalarda elde edilerek el konulan '17/04/2014 MUTFAK 1.NÖB 2.NÖB' başlıklı çizelgede Güneş şeklinde yazılmak suretiyle isminin yer aldığı, nöbet listesinde yer alan örgüt mensuplarının, DHKP/C terör örgütünün faaliyetlerinin deşifre edilmemesi amacıyla, güvenlik güçlerince yapılacak bir operasyonda adrese girmeden, içerdeki suç unsuru malzemelerin imha edilmesi, sırayla diğer örgüt mensuplarının istirahati sırasında tedbir alınması, kalınan adresteki düzenin sağlanması günlük temizlik yemek ihtiyaçlarını giderilmesi amacıyla nöbet sistemi getirdikleri,

Şüphelinin gözaltında iken parmak izi alınacağı sırada direnç göstererek 'İNSANLIK ONURU İŞKENCEYİ YENECEK, İŞKENCE YAPMAK ŞEREFSİZLİKTİR, İŞKENCECİ KÖPEKLER SIRA SİZE GELECEK' demek suretiyle örgütsel tavır sergilemesi yanında, 20/01/2013 tarihli Zor Kullanma Tutanağı altında imzası bulunan 357877, 358402 ve 316721 sicil numaralı TEM Şube Görevlilerine ve 280784 sicil numaralı Olay Yeri İnceleme Görevlisine yönelik zincirleme hakaret suçu ile direnme suçunu da işlediği, ..."

8. İddianamenin kabulü ile açılan dava İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin (Mahkeme) E.2015/125 sırasına kaydedilerek görülmeye başlanmıştır. Yargılamada 27/3/2015 tarihinde duruşma hazırlığı işlemleri yapılmıştır. Tensip Tutanağı'nda -diğerlerinin yanı sıra- 387877, 358402, 316721 ve 280784 sicil numaralı zabıt mümzilerinin tanık olarak hazır edilmesi için ilgili emniyet müdürlüğüne müzekkere yazılmasına ve duruşmanın 3/6/2015 tarihinde yapılmasına karar verilmiştir.

9. İddianamede bahsedilen 20/1/2013 tarihli Zor Kullanma Tutanağı'nda imzası olduğu belirtilen 280784 sicil numaralı polis memurunun konuya ilişkin beyanı istinabe yoluyla Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesinde alınmıştır. 11/5/2015 tarihli Duruşma Tutanağı'nda, talimata ekli beyan ve tutanak bulunmadığı belirtilmiştir. Anılan polis memurunun tanık sıfatıyla verdiği ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Olay tarihinde İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme ve Kimlik Tespit Şube Müdürlüğünde görev yapmaktaydım. İddianamede adları geçen sanıkları tanımam, ancak bahsi geçen DHKP/C Terör Örgütü üyelerinin gözaltı pros[e]dürlerine görevli polis memurlarına uygulatmamakta, parmak izi alımı, üst araması, doktor raporu, ifade alma v.s gibi işlemler esnasında polise gerek sözlü, gerek fiili mukavemette bulunmaktalar, buna istinaden video kaydı eşliğinde önce şahsa ilgili kanun maddeleri ve C.Savcısı talimatları bildirilerek, bu işlemlerin yasal işlem olduğu ve yapılmasının zorunlu olduğu söylenerek ikna çabaları sonucunda örgüt üyelerinin çok az bir kısmının rızaları sağlanarak işlemlerin yapıldığı, büyük bir kısmının da kademeli olarak zor kullanılarak yasal işlemlerin yapıldığı, yapılan bu işlemler de görüntü kaydına alınmaktadır. Bahsi geçen olayı tam hatırlamıyorum, ancak işimiz dolayısıyla maruz kaldığımız tehdit, hakaret ve görevimizin icrasının engellenmesine ilişkin fiillerin mevcudiyeti halinde durumu tutanak altına alırdık, iddianameye konu hakkında da tutanak tuttuğumuzu hatırlıyorum, dolayısıyla altında imzam bulunan tutanakta ne yazılmışsa doğrudur. İddianamede bahsi geçen ifadeler de sürekli karşılaştığımız ve olağan haline gelen durumlardır."

10. Yargılamanın 3/6/2015 tarihli ilk celsesinde 358402 sicil numaralı polis memuru tanık olarak dinlenmiştir. Anılan tanık ifadesinde özetle; olayı ve bu kapsamda başvurucunun "İşkenceci köpekler sıra size gelecek." diyerek direndiğini hatırlamadığını, konuya ilişkin tutanak tuttuklarını hatırladığını beyan etmiştir. Söz konusu Duruşma Tutanağı'nda, başvurucu ile ilgili iddiaya konu 20/1/2013 tarihli zor kullanma tutanağı bulunamadığından duruşmada okunamadığı ve tanığa gösterilemediği belirtilmiştir.

11. İddianamede bahsedilen 316721 sicil numaralı polis memurunun konuya ilişkin beyanı istinabe yoluyla 22/6/2015 tarihinde Yüksekova Ağır Ceza Mahkemesinde alınmıştır. Tanık ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:

"İddianamenin konusu olan olayla ilgili İstanbul'da görev yaptığımda görevli olduğum için bilgim vardır. Ben olay sırasında İstanbul'da görevliydim. İddianamede geçen şahıslarda beyanlardan Cansu Güneş SEFEROĞLU [S.A.] isimli bayan şahısların isimlerini anımsıyorum. Fakat bu kişilerin hangi olayda ve ne zaman kendilerine hangi işlemi yaptığımıza hatırlamıyorum. Çünkü biz İstanbul'da defalarca bu operasyonlara katılıyorduk. Ben muhtemelen bu şahısların yakalanmaları sırasında görevli idim. Fakat aradan uzun zaman geçmesinden dolayı bu kişilerin nasıl ne şekilde yakaladığımızı hatırlayamıyorum."

12. Başvurucu yargılamanın 20/10/2015 tarihli celsesinde müdafii eşliğinde savunma yapmıştır. Mahkeme, başvurucu ile birlikte sanıklardan A.D. ve A.E.K. hakkında zor kullanma sırasında kayda alınan kamera görüntülerinin istenmesine karar vermiştir. Başvurucunun savunmasının ilgili kısmı şöyledir:

"... suç tarihinde yürüyüş dergisine arkadaşıma ziyaret amaçlı gitmiştim, burada göz altına alındım, ben bir gazeteciyim, gazetecilik bölümünden mezun oldum, evim uzak olduğu için o gece orada kaldım, bana 3 tane kelepçe takılmıştı, biz ağır işkenceden geçirildik, ben kimseye tehdit ve hakarette bulunmadım, bizim saçımızdan tutularak yere yatırıldık, o şekilde kelepçelendik, buna tepki olmak için işkence yapmak şerefsizliktir şeklinde söz söyledim, hakkımdaki suçlamaları kabul etmiyorum, ..."

13. Yargılama kapsamında daha önce beyanı alınan 280784 sicil numaralı polis memurunun konuya ilişkin anlatımı istinabe yoluyla 24/12/2015 tarihinde Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesinde ikinci defa alınmıştır. Anılan polis memurunun tanık sıfatıyla verdiği ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Bana okumuş iddianamedeki olayı üzerinden uzun zaman geçtiği için tam olarak hatırlamıyorum. İddianamede [belirtilen] hususlar (DHKPC mensuplarının polis memurlarına ettiği küfür hakaret tehdit zorluk çıkarma) İstanbul'da [çalıştığım] süre içerisinde bir çok defa yaşadım. Bu şahısların polisin yapmış olduğu bütün [idari] ve adli işlemlerde zorluk çıkardığı, direndiği ve görevi yaptırmamaya çalıştığını gördüm. Parmak izi almak işlemi yapılırken kamera video işlemi de yaptığımızdan dolayı zaten bir çok video kayıtlarında belirtmiş olduğum durumlar görülmektedir. ... İddianamede bahsi geçen hususlar doğrudur."

14. Yargılama kapsamında daha önce dinlenen 316721 sicil numaralı polis memurunun beyanı istinabe yoluyla Alanya 2. Ağır Ceza Mahkemesinde 21/1/2016 tarihinde ikinci defa alınmıştır. İlgili Duruşma Tutanağı'nda 20/1/2013 tarihli tutanak bulunmadığından tanığa okunamadığı belirtilmiştir. Anılan polis memurunun tanık sıfatıyla verdiği ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Ben Terör Şube Sol Büroda çalışmaktaydım. DHKP/C örgütünün üyeleri göz altına alındığında biz parmak [izlerini] alıyorduk. İddianamede ismi geçen sanıkları tanımam Cansu Güneş Seferoğlu isimli sanığı şuan hatırlamıyorum. 20/01/2013 tarihli zor kullanma tutanağında bu şekilde tutanak düzenlediysek tutanaktaki imza ban aittir. Ancak ben şu anda Cansu Güneş isimli şahsı da hatırlamıyorum. Tutanakta belirtilen ifadeleri söylediğini de şu an hatırlamıyorum."

15. Olaya ilişkin kamera kayıtlarını içeren 3 adet CD, 1/3/2016 tarihli altıncı celse öncesinde Mahkemeye iletilmiştir. Söz konusu celseye ait Duruşma Tutanağı'nda 387877 sicil numaralı polis memuruna ilişkin olarak yazılan talimata bila ikmal cevap verildiği belirtilmiştir. Mahkeme söz konusu celse sonunda "kolluk tarafından gönderilen CD'lerin bilirkişiye tevdii ile iddianamede sanıkların tarif edilen eylemleri karşısında görevi yaptırmamak açısından sanıkların kolluk görevlilerine karşı herhangi bir şekilde cebir veya tehdit içeren eylemlerinin söz ve davranışlarının olup olmadığı, hakaret edip etmedikleri hususları yönünden rapor aldırılmasına" karar vermiştir. Anılan Duruşma Tutanağı'nda 387877 sicil numaralı polis memurunun huzurda veya istinabe yoluyla dinlenilmesine ya da dinlenilmesinden vazgeçilmesine dair herhangi bir değerlendirmeye yer verilmemiştir.

16. Bilirkişi M.S. tarafından hazırlanan ve 17/5/2016 tarihli yedinci celse öncesinde Mahkemeye ulaştırılan 15/5/2016 tarihli teknik bilirkişi raporunda incelenen CD'lerden birinde başvurucunun adliyeye götürülme görüntülerinin bulunduğu belirtilmiştir. Söz konusu raporun sonuç kısmında başvurucunun direnişte bulunarak "İnsanlık onuru işkenceyi yenecek, işkence yapmak şerefsizliktir, kahrolsun faşizm yaşasın mücadelemiz, haklıyız kazanacağız" şeklinde sloganlar attığı tespitine yer verilmiştir.

17. Yargılamanın 10/1/2017 tarihli onuncu celsesinde iddia makamı tarafından esas hakkında mütalaa sunulmuştur. Anılan mütalaada başvurucunun parmak izi alınacağı sırada birden fazla olan görevlilere ''işkenceci köpekler" şeklinde sözlerle hakaret ettiği ifade edilerek hakaret suçundan mahkûmiyetine, terör örgütüne üye olma ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından beraatine karar verilmesi talep edilmiştir. Başvurucu ve müdafiinin katılmadığı 24/1/2017 tarihli bir sonraki celsede hüküm açıklanmıştır. Mahkeme, başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan beraatine, kamu görevlisine karşı görevinden ötürü hakaret ve kamu görevlisine karşı görevini yapmasını engellemek amacıyla tehdit kullanarak direnme suçlarından mahkûmiyetine karar vermiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Yine, 19.01.2013 tarihindeki gözaltında parmak izi alınması işlemi sırasında sanıklardan Cansu Güneş Seferoğlu'nun, işlemi yapan 357877, 358402, 316721 ve 280784 sicil sayılı TEM Şube ve Olay Yeri İnceleme Şube görevlilerine hitaben örgütsel tavır ve tepkinin ötesinde şeref, onur ve haysiyetini ihlal edecek ve görevini yapmasını engelleyecek surette 'işkenceci köpekler sıra size gelecek' şeklinde sözler sarf etmek suretiyle üzerine atılı Kamu Görevlisine Görevinden Dolayı Zincirleme Biçimde Hakaret ve Kamu Görevlisine Karşı Tehdit Suretiyle Zincirleme Biçimde Görevini Yaptırmamak İçin Direnme suçlarını işlediği sonuç ve vicdani kanaatine varılmakla, atılı bu suçlardan dolayı anılan sanıkların ayrı ayrı cezalandırılması cihetine gidilmiş ve netice olarak aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir."

18. Başvurucu müdafiince mahkûmiyet hükümlerine karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf başvuru dilekçesinde özetle, mahkeme kararının iddianamedeki gibi tutanağa geçirildiği oysa başvurucu ile ilgili CD bilirkişi tarafından incelendiğinde suç olarak tespit edilen sözlerin söylenmediğinin anlaşıldığı, Türk Ceza Kanunu'nda yazılı görevi yaptırmamak için direnme suçunun oluşmadığı belirtilmiştir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 23. Ceza Dairesinin (Daire) 27/11/2018 tarihli kararıyla istinaf başvurusu esastan reddedilmiştir. Anılan ret kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

Sanıklara yükletilen görevi yaptırmamak için direnme ve hakaret eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemlerin sanıklar tarafından işlendiğinin kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların kanun yolu denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, ... [a]nlaşıldığından, ... İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE, ... karar verildi."

19. Başvurucu 4/2/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

20. 17/10/2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun'un 29. maddesi ile değişik 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 286. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereği, madde metninde belirtilen suçlar bakımından bölge adliye mahkemesi ceza daireleri kararlarının temyiz edilebilmesi mümkün hâle gelmiştir.

21. Başvurucu 7/11/2019 tarihli ek beyan dilekçesi ile anılan Kanun değişikliği sonrasında temyizi mümkün hâle gelen hakaret suçundan verilen hükme ilişkin olarak temyiz kanun yoluna başvurduğunu bildirmiştir. Söz konusu dilekçede ayrıca görevi yaptırmamak için direnme suçu yönünden verilen cezanın infazının devam ettiği ve hakaret suçuna ilişkin temyiz isteminin bireysel başvurudan feragat anlamına gelmediği belirtilmiştir. Öte yandan yargılama hakaret suçu açısından temyiz kanun yolu aşamasında devam etmektedir.

IV. İLGİLİ HUKUK

22. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Görevi yaptırmamak için direnme" kenar başlıklı 265. maddesinin (1) ve (4)numaralı fıkrası şöyledir:

"(1) Kamu görevlisine karşı görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir veya tehdit kullanan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

 (4) Suçun, silahla ya da var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır."

23. 7188 sayılı Kanun'un 29. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"5271 sayılı Kanunun 286 ncı maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

(3) İkinci fıkrada belirtilen temyiz edilemeyecek kararlar kapsamında olsa bile aşağıda sayılan suçlar nedeniyle verilen bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kararları temyiz edilebilir:

a) Türk Ceza Kanununda yer alan;

1. Hakaret (madde 125, üçüncü fıkra),

...”

24. 5271 sayılı Kanun'un geçici 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

" f) 286 ncı maddenin üçüncü fıkrasında yapılan düzenleme, bu maddenin yayımlandığı tarihten itibaren on beş gün içinde talep etmek koşuluyla aynı suçlarla ilgili olarak bölge adliye mahkemelerince verilmiş kesin nitelikteki kararlar hakkında da uygulanır. Bu bendin uygulandığı hâlde, cezası infaz edilmekte olan hükümlülerin, 100 üncü madde uyarınca tutukluluğunun devam edip etmeyeceği hususu, hükmü veren ilk derece mahkemesince değerlendirilir."

25. Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 27/9/2021 tarihli ve E.2021/24793, K.2021/22615 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"TCK'nın 265. maddesinde 'görevi yaptırmamak için direnme' başlığıyla 'seçenekli hareketli' ve 'amaçlı bir fiil' olarak düzenlenen ve görevin yapılmasını önleme maksadıyla kamu görevlisine karşı gelinmesi eylemleri cezalandırılan suç tipinde; hareketin icra vasıtalarının 'cebir veya tehdit' şeklindeki icrai davranışlarla işlenebileceğinin öngörüldüğü ve belirtilen tipik hareketleri içermeyen pasif direnme fiillerinin bu suçu oluşturmayacağı göz önüne alındığında, suça sürüklenen çocuğun olay günü, hakkında arama kararı olan arkadaşının karakola götürülmesini engellemek için ekip aracının kapısını tutarak aracın hareket etmesini engellediği biçimindeki eyleminde, 10/03/2015 tarihli tutanak içeriği ile müşteki ve katılan beyanlarında kamu görevlisine görevini yaptırmamak için gerçekleştirilen cebir veya tehdit eyleminden açıkça bahsedilmemesi karşısında, direnme suçunda aranan cebir veya tehdit unsurlarının somut olayda ne şekilde gerçekleştiği kanıtlara dayalı olarak tartışılıp gösterilmeden CMK'nın 230/1-c maddesine aykırı olarak, eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle mahkumiyet kararı verilmesi, ... [bozmayı gerektirmiştir.]"

26. Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 10/2/2022 tarihli ve E.2020/22261, K.2022/4391 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Müştekilerin [...] şüphelinin iş yerini mühürleme işlemi için gittikleri ve mühürleme işlemi yaparken sanığın mağdurlara hitaben 'bir daha gelirseniz çevik kuvvet ile gelin, pompalı tüfekle karşılayacağım sizi, .., gerekeni yapacağım..' şeklinde sözle tehdit ettiğinin kabul olunduğu olayda, eyleminin bir bütün halinde TCK'nın 265. maddelerinde tanımlanan görevi yaptırmamak için direnme suçunu oluşturduğu [...] gözetilmeden, suç vasfında hataya düşülerek yasal olmayan gerekçeyle, yazılı biçimde tehdit suçundan düşme kararı verilmesi, ... [bozmayı gerektirmiştir.]"

V. İNCELEME VE GEREKÇE

27. Anayasa Mahkemesinin 29/6/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

28. Başvurucu, dosyadaki tüm deliller isnat edilen görevi yaptırmamak için direnme suçunu işlemediğini göstermekte iken aleyhe hiçbir delil bulunmadığı hâlde cezalandırıldığını, suçlamaya esas alınan 20/1/2013 tarihli Zor Kullanma Tutanağı'nın esasen mevcut olmadığını, direnme suçunun dayanağının gerekçeli kararda izah edilmediğini ve dosya kapsamına uygun olmayan gerekçeler ile mahkûm edildiğini ve Daire kararının matbu nitelikte olduğunu beyan ederek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

29. Bakanlık görüşünde; yargılama kapsamında başvurucu lehine ve aleyhine delillerin toplandığı, tutanağı düzenleyen tutanak tanıklarının beyanlarına başvurulduğu, dosya kapsamında yer alan CD ile ilgili bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, toplanan delillere karşı başvurucu ve müdafiinin savunmalarının dinlendiği ve ilgili kararda belirtilen gerekçe ile başvurucunun kamu görevlisine karşı görevini yapmasını engellemek amacıyla tehdit kullanarak direnme suçunu işlediğinin Mahkemece sabit kabul edildiği beyan edilmiştir.

2. Değerlendirme

30. Anayasa’nın 36. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

31. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının adil yargılanma hakkının görünümlerinden olan gerekçeli karar hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

32. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Genel İlkeler

33. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır." denilerek kararlarını gerekçeli olarak yazma yükümlülüğü mahkemelere yüklenmiştir. Anayasa'nın 36. maddesi, 141. maddesinin üçüncü fıkrası ışığında yorumlandığında adil yargılanma hakkı gerekçeli karar hakkını da güvence altına almaktadır. Öte yandan adil yargılanma hakkı, doğası gereği gerekçeli karar hakkını da içermektedir. Bu sebeple gerekçeli karar hakkı Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının temel güvencelerinden biridir (Hilmi Kocabey ve diğerleri, B. No: 2018/27686, 17/11/2021, § 77).

34. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).

35. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan anlaşılmalıdır.

36. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri, § 35). Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların cevapsız bırakılmış olması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).

37. Öte yandan istinaf/temyiz merciinin yargılamayı yapan mahkemenin kararını uygun bulması hâlinde bunu ya aynı gerekçeyi kullanarak ya da bir atıfla kararına yansıtması yeterlidir. Burada önemli olan husus istinaf/temyiz merciinin bir şekilde istinafta/temyizde dile getirilmiş ana unsurları incelediğini, derece mahkemesinin kararını inceleyerek onadığını ya da bozduğunu göstermesidir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Yasemin Ekşi, § 57). Ancak istinaf/temyiz incelemesi sırasında ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların istinaf/temyiz mercilerince cevapsız bırakılmış olması gerekçeli karar hakkının ihlaline neden olabilir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Caner Kandırmaz, B. No: 2013/3672, 30/12/2014, § 31).

38. Anayasa Mahkemesinin gerekçeli karar hakkı bağlamındaki görevi uyuşmazlığın esası yönünden önem taşıyan meselelere ilişkin olarak derece mahkemelerinin ilgili ve yeterli bir gerekçe ortaya koyup koymadıklarının incelenmesinden ibarettir. Anayasa Mahkemesinin derece mahkemesinin gerekçelerinin hukuka uygun olup olmadığını denetleme gibi bir görevi bulunmadığı gibi derece mahkemesi kararlarındaki hukuka aykırılıkları gidermek de Anayasa Mahkemesinin görevi değildir (Halit Kabadağ, B. No: 2019/3589, 23/11/2021, § 30).

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

39. Somut olaya konu iddianamede, 20/1/2013 tarihli Zor Kullanma Tutanağı'nın başvurucuya isnat edilen görevi yaptırmamak için direnme suçuna ilişkin tek delil olarak belirtildiği görülmektedir (bkz. § 7). Söz konusu belgenin kovuşturma evresinde bulunamadığı gerekçesiyle başvurucuya ve iddianameye göre tutanakta imzası bulunan polis memurlarına gösterilemediği duruşma tutanaklarından anlaşılmaktadır (bkz. §§ 9, 10, 14). Dahası yine duruşma tutanaklarında Zor Kullanma Tutanağı'nın Mahkeme heyetince incelendiğine ilişkin herhangi bir tespite de yer verilmemiştir.

40. Başvurucu, yargılamanın tüm aşamalarında kamu görevlilerine "işkenceci köpekler sıra size gelecek" şeklinde sözler söylediği iddiasına itiraz etmiş ve isnat edilen suçları işlemediğini savunmuştur.

41. Mahkeme tarafından ilgili kolluk biriminden temin edilen kamera kayıtları üzerinde yaptırılan inceleme neticesinde hazırlanan bilirkişi raporunda, başvurucunun "işkenceci köpekler sıra size gelecek" şeklinde sözler söylediğine ilişkin bir tespite yer verilmemiştir (bkz. § 16). İfadesi Mahkeme huzurunda alınan 358402 sicil numaralı polis memuru ile istinabe yoluyla ikişer defa dinlenilen 280784 ve 316721 sicil numaralı polis memurları olayı ve başvurucuyu hatırlamadıklarını beyan etmiş, benzer olaylarda DHKP/C terör örgütü üyelerinin tavır ve davranışlarına ilişkin soyut ve genel açıklamalarda bulunmuştur. Ayrıca kovuşturma evresinde bulunamadığı için kendilerine gösterilemeyen Zor Kullanma Tutanağı'na ilişkin olarak 280784 ve 358402 sicil numaralı polis memurları olayı hatırlamamakla birlikte olaya ilişkin tutanak tuttuklarını hatırladıklarını (bkz. §§ 9-10), 316721 sicil numaralı polis memuru ise tutanak düzenlendiyse tutanaktaki imzanın kendisine ait olduğunu beyan etmiştir (bkz. § 14).

42. Somut olayda ilk derece mahkemesi, gerekçeli kararında başvurucunun gözaltında iken parmak izi alınması işlemi sırasında işlemi yapan kolluk görevlilerine hitaben "işkenceci köpekler sıra size gelecek" şeklinde sözler söyleyerek tehdit suretiyle zincirleme biçimde görevini yaptırmamak için direnme suçunu işlediği sonucuna varmıştır (bkz. § 17). Ancak Mahkeme, mahkûmiyet hükmüne esas aldığı delillerin neler olduğunu, iddianamede bahsedilen 20/1/2013 tarihli Zor Kullanma Tutanağı'nın dava dosyasında mevcut olup olmadığı, dinlenen polis memurlarının beyanları ile bilirkişi raporundaki tespitlerin içeriği ve tüm bunların başvurucuya isnat edilen eylem ile ilişkisini açıklamamıştır. Daire de bahse konu mahkûmiyet hükmüne yönelik istinaf başvurusunu soyut ifadelerle reddetmiştir (bkz. § 18).

43. Mahkemenin mahkûmiyet kararının gerekçesinde -başvurucunun tüm iddialarını gerekçelendirmek zorunda olmamakla birlikte- başvurucunun savunmasına temel teşkil eden, sonuca etkili olabilecek iddialar hakkında değerlendirme yapmayarak bunu yanıtsız bırakması gerekçeli karar hakkını ihlal edebilir. Mahkeme gerekçeli kararında, olaya ilişkin somut açıklamalarda bulunmayan tanık anlatımları ile başvurucunun savunmasını destekleyen bilirkişi raporu içeriği değerlendirilmemiştir. Ayrıca birden fazla kişiye isnat edilen muhtelif suçlar ile ilgili olarak geniş kapsamlı bir yargılama yürüten mahkemenin gerekçeli kararında savunma, iddia ve tanık anlatımları ile dosya kapsamındaki deliller yargılamaya konu eylemler ile ilişkilendirilmediğinden bireysel başvuruya konu görevi yaptırmamak için direnme suçu açısından hangi beyan veya delillere itibar edildiği anlaşılamamıştır. Bununla birlikte Mahkemenin dava dosyasındaki mevcudiyeti tartışmalı olan Zor Kullanma Tutanağı'nın iddianamede kısmen ifade edilen içeriği ile uyumlu bir sonuca ulaştığı görülmektedir.

44. Sonuç olarak ilk derece mahkemesi, görevi yaptırmamak için direnme suçundan verdiği mahkûmiyet kararında soyut ifadelere yer vererek başvurucu hakkındaki iddiaları ayrı ve açıkça tartışmamıştır. Diğer bir ifadeyle başvurucunun parmak izi alma işlemini gerçekleştiren polis memurlarını tehdit ettiğine ilişkin yeterli bir gerekçe ortaya koymamıştır. İstinaf incelemesi sırasında da bu eksikliğin telafi edilmediği anlaşılmaktadır. Bu nedenle yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

45. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Kamu Görevlisine Görevinden Dolayı Hakaret Suçuna İlişkin İhlal İddiaları

1. Başvurucunun İddiaları

46. Başvurucu, olay sırasında kolluk görevlilerine hakaret etmediğinin bilirkişi raporu içeriği ile doğrulanmasına rağmen cezalandırıldığını beyan ederek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

47. 7188 sayılı Kanun ile 5271 sayılı Kanun'un 286. maddesine eklenen (3) numaralı fıkra kapsamındaki suçlarla ilgili olarak daha önce bölge adliye mahkemeleri ceza dairelerince verilen kesin nitelikteki kararlar bakımından temyiz kanun yolu açılmıştır. Başvurucu da 7/11/2019 tarihli ek beyan dilekçesiyle kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçundan kurulan hükme yönelik olarak temyiz kanun yoluna başvurduğunu bildirmiştir (bkz. §§ 20-21).

48. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).

49. Somut olayda Anayasa Mahkemesince inceleme yapıldığı tarih itibarıyla başvurucu hakkındaki yargılama -kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçu yönünden- temyiz merciinde devam etmektedir. Başvurucunun anılan suça dair adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkin şikâyetlerinin temyiz kanun yolunda incelenme imkânı bulunmaktadır. Bu çerçevede başvurucu tarafından temyiz süreci beklenmeden ileri sürülen adil yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki şikâyetlerin bireysel başvuruya konu edildiği görülmüştür. Dolayısıyla olağan başvuru yolları tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.

50. Açıklanan gerekçelerle başvurunun başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Diğer İhlal İddiaları

51. Başvurucu; iddianamede sicil numaraları belirtilen dört tanıktan yalnızca birinin duruşmada dinlenildiğini, diğer tanıklara soru sorma imkânı verilmediğini, lehine olan delillerin dikkate alınmadığını, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri ile masumiyet karinesine uygun bir yargılama yürütülmediğini ve etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

52. Başvuruda gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden diğer şikâyetler hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

D. Giderim Yönünden

53. Başvurucu ihlalin tespiti ile yeniden yargılamaya karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

54. Tespit edilen ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin usul ve esaslar 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinde yer almaktadır.

55. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçuna ilişkin ihlal iddiasının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2015/125, K.2017/10) GÖNDERİLMESİNE,

D. 364,60 TL harç ve 4.500 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 4.864,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 29/6/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.