İŞ YERİNDE UYGULANAN MOBBİNG VE BUNUN OLUŞUMUNA DAİR KARAR

İŞ YERİNDE UYGULANAN MOBBİNG VE BUNUN OLUŞUMUNA DAİR KARAR

T.C.

Yargıtay

22. Hukuk Dairesi         

2017/42766 E. 

2020/5460 K.

    MAHKEMESİ : … 6. Hukuk Dairesi
    DAVA TÜRÜ : ALACAK

    Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi ve davacı vekilince duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 02/06/2020 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı adına vekili Avukat … ile karşı taraf adına vekili Avukat …geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
    Y A R G I T A Y K A R A R I
    Davacı İsteminin Özeti:
    Davacı vekili, davacı asilin mobbinge uğradığını ayrıca ödenmeyen işçilik alacaklarının bulunduğunu açıklanan nedenler ile iş sözleşmesine haklı sebeple işçi tarafından son verildiğini öne sürerek kıdem tazminatı ve bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı Cevabının Özeti:
    Davalı vekili, davacının iddialarının asılsız olduğunu ve ödenmeyen işçilik alacağı bulunmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
    İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
    İlk Derece Mahkemesince, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacıya sistematik olarak ve belirli bir süreç dahilinde itibarını sarsacak şekilde psikolojik taciz (…) uygulandığı, avukat olan davacının amirlerin söz ve davranışları karşısında psikolojik, fizyolojik olarak itibarsızlaştırıldığı ve zarar gördüğü, açıklanan sebeple davacı yararına tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, eylemin niteliği göz önünde bulundurularak takdiren 7.500,00 TL manevi tazminatın ve işverenin eşit davranma borcuna aykırı davranması nedeniyle işçinin bir aylık ücreti tutarında ayrımcılık tazminatının hüküm altına alınmasına gerektiği ve işçinin ödenmeyen bazı alacaklarının bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    İstinaf Başvurusu:
    İlk derece mahkemesinin kararına karşı, davalı ve katılma yolu ile davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
    Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti:
    Bölge Adliye Mahkemesince, iki davacı tanığının dinlendiği, tanıklardan birisinin davacı ile aynı işyerinde çalışmadığı, diğer davacı tanığının ise 2013 yılının Eylül ayında işyerinden ayrılmış olup, davacıya … uygulandığına dair somut bir ifadesi bulunmadığı, davalı tanıklarının ifadelerine göre ise, davacıya … uygulanmadığı, … uygulandığına dair yazılı bir delil de ibraz edilmediği, dosyaya sunulan belge ve yazışmaların, … uygulandığını göstermediği, ayrımcılık tazminatı koşulları bulunmadığı ve işçinin ödenmeyen işçilik alacakları bulunduğu gerekçesiyle davacının ileri sürdüğü istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden talebin esastan reddine; davalının ayrımcılık tazminatı ile manevi tazminata dair istinaf başvurusunun kabulü ile bu yönlerden ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
    Temyiz Başvurusu:
    Kararı, davalı vekili ve katılma yolu ile davacı vekili temyiz etmiştir.
    Gerekçe:
    1-Dosya kapsamının birlikte değerlendirilmesiyle yapılan inceleme sonucunda, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, Bölge Adliye Mahkemesi kararının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan yönleri usul ve kanuna uygun görülmüştür
    2-Taraflar arasında davalı işveren vekilince davacıya … uygulanıp uygulanmadığı ve davacının kişilik haklarına saldırı olup olmadığı hususu tartışmalıdır.
    Aynı ortamda bulunan veya aynı organizasyona bağlı olan bir veya birden fazla kimsenin, bir kişiye belli bir amaçla, sistematik bir şekilde, yılgınlık, korku, tedirginlik, endişe, bunalım, bıkkınlık, sıkıntı veya kaygı oluşturacak söz, tutum veya davranışlarla psikolojik ve duygusal baskı kurarak onu belli şekilde davranmaya ya da davranmamaya, ortak alandan uzaklaştırmaya, güçsüzleştirmeye, değersizleştirmeye, aşağılamaya, küçük düşürmeye veya pasifize etmeye yönelik çabalarına … denilir.
    İşyerinde …, belirli kişi ya da kişilerin zarar verici söz, tutum ve davranışlarına maruz kalınmasıyla başlayan yıldırma, yıpratma, sindirme, bıktırma ve belli şekilde davranmaya mecbur bırakma sürecini içermektedir. Bu sürecin başından sonuna kadar hedef alınan kişi veya kişilere sistemli bir şekilde psikolojik, duygusal ve sosyal saldırı gerçekleştirilmektedir. Hedef alınan kişinin şeref, kişilik, karakter, inanç, değer, yetenek, tecrübe, düşünce, tercih, yaşam biçimi ve kültür gibi yönlerine topluca bir saldırı söz konusudur. Bu saldırı, dedikodu ve söylenti çıkarma, iftira atma, çalışanlar önünde küçük düşürme, hafife alma, karalama, kötüleme ve yok sayma gibi kişiyi zihinsel, ruhsal, fiziksel ve bedensel olarak etkileyebilecek eylemlerle yapılmaktadır.
    Uluslararası Çalışma Örgütü’ne göre …, “bir veya bir grup işçiyi sabote etmek için yapılan, zalimce, kötü niyetli, intikamcı, aşağılayıcı ve eleştirici tavırlarla kendini gösteren davranış biçimi” şeklinde tanımlanmaktadır.
    Mobbingi; stres, tükenmişlik sendromu, işyeri kabalığı, iş tatminsizliği ya da doyumsuzluğu gibi olgulardan ayıran husus, belli kişinin belli bir amaca yönelik olarak hedef alınması, yapılan haksızlığın sürekli, sistematik ve sık oluşudur.
    Süreklilik göstermeyen, belli aralıklarla sık sık tekrarlanmayan, haksız, kaba, nezaketsiz veya etik dışı davranış … olarak nitelendirilemez.
    Somut uyuşmazlıkta; davalıya ait işyerinde 8 yıl 2 ay 2 gün süre ile avukat olarak çalışan davacı, 18.08.2014 tarihinde diğer nedenlerin yanı sıra işyerinde mobbinge uğradığını ileri sürerek iş sözleşmesine son vermiş olup iş bu dava ile … nedeniyle manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
    Bölge Adliye Mahkemesince; İlk Derece Mahkemesinden farklı olarak … koşullarının bulunmadığı gerekçesiyle manevi tazminat isteminin reddi gerektiği kabul edilmiş ise de; varılan sonuç dosya içeriği ile örtüşmemektedir.
    Davacı vekili, davalı işyerinde 2010 yılında yönetim değişikliği olduğunu bu değişiklik ile 17.03.2010 tarihinde … isimli kişinin başkan, 15.06.2011 tarihinde ise … isimli kişinin başkan yardımcısı olduğunu, bu yönetim değişikliği nedeniyle pek çok istifanın meydana geldiğini, özellikle 26.08.2013 tarihinden itibaren de bariz şekilde başkan yardımcısı … tarafından davacı asile … uygulandığını, bu nedenle psikolojisi bozulan davacının 23.07.2014 tarihinde işyerinde kriz geçirerek hastaneye gittiğini ve 24.08.2014 tarihinden itibaren de davacıya anksiyete tedavisine başlandığını öne sürmüştür.
    Dosya içerisinde bulunan mailler, yazışmalar, bilgi ve belgeler, sağlık raporları ve tanık beyanları ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davalı şirket yönetiminde değişiklik meydana geldikten sonra davacının terfi ilerlemesinin süresinde yapılmadığı, 29.03.2013 tarihinden itibaren davacının şirketi temsil ettiği dosyalardan tahsil edilen vekalet ücretinin davacıya ödenmediği, davacı tarafından davalı aleyhine vekalet ücretlerinin tahsili istemi ile fesihten sonra başlatılan icra takibine davalının itirazı üzerine 15.10.2014 tarihinde açılan 11 adet vekalet ücreti alacağına ilişkin davanın davacı lehine karara bağlandığı, davalardan bir kısmının ise kesin nitelikte olduğu, davacı ile işveren vekili arasındaki yazışmaların içeriğine bakıldığında başkan yardımcısının sorgulayıcı, sert bir yazışma dili ile zaman zaman davacı ile iş yapış tarzı ve davranışına yönelik çatıştığı, nihayetinde davacının diğer personel ile ilişkilerinde buyurgan davranışları olduğu vs gerekçe gösterilerek 28.05.2014 tarihinde başkan yardımcısı tarafından gönderilen bir mail ile savunmasının istenildiği, akabinde 10.06.2014 tarihinde usulsüz olarak hukukçu olmakla birlikte avukatlık ruhsatı bulunmayan bir kişinin davacının üzerine hukuk müşaviri amir olarak atandığı, kısa bir süre sonra 09.07.2014 tarihinde de koşullarının oluştuğuna dair somut bir ispat bulunmamasına karşın davacıya kınama cezasının verildiği, …’ın devredildiği …’ın teftiş kurulu tarafından hazırlanan ve davacı hakkındaki uygulamaların da yanlışlığına değinen 22.07.2014 tarihli raporun hazırlanmasından davacının sorumlu tutularak kendisinden hesap sorulduğu tüm bu olaylar nedeniyle psikolojisi bozulan davacının 23.07.2014 tarihinde işveren ile gerçekleştirilen toplantı sonrası kriz geçirerek hastanaye gittiği, davacıya bu nedenle … Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından göğüs ağrısı ve anksiyete bozukluğu teşhisi ile 3 gün iş göremez belgesi verildiği, 24.07.2014 tarihi itibariyle aynı hastanenin psikiyatri bölümünde tedavi sürecinin başladığı, davacının … uygulandığına dair beyanının hasta kayıtlarında yer aldığı ve duygu durumunun “endişeli” olarak kayıtlara işlendiği, davacıya anksiyete bozukluğu tanısı konularak ilaç tedavisine başlandığı, davacının 11.08.2014 tarihinde ve iş sözleşmesine son verildikten sonraki tarihlerde de tedavisine devam edildiği, performans değerlendirme puanları ve hatta davalı tanıklarının beyanı ile dahi sabit olduğu üzere davacının işini iyi yapan mesleğinde tecrübeli bir çalışan olduğu ancak yine davalı tanıklarından …’in beyanı ile de teyit edildiği üzere davacının iş sözleşmesine son vermeden önceki son 1-2 ay boyunca moralinin bozuk olduğu, mutsuz olduğu anlaşılmaktadır.
    Açıklanan olayların kronolojik sıralamasına bakıldığında davacının yıldırma, pasifize etme ve kendi isteğiyle işten ayrılması amacına yönelik işveren vekili davranışlarına maruz kaldığı, bu davranışlar nedeniyle sağlığında zarar da meydana geldiği, iddia edilenler ile belirtilen eylemlerin örtüştüğü anlaşıldığından davacının mobbinge uğradığı kanısına varılmıştır. Öte yandan, üst makamların durumdan haberdar edilmesine karşın davacının maruz kaldığı davranışların önlenmediği, fesih sonrası oluşturulan … değerlendirme heyetince de davacının mobbinge maruz kalmadığının rapor edildiği görülmektedir.
    Hal böyle olunca, davacının manevi tazminat talebi kabul edilmeli, İlk Derece Mahkemesince takdir edilen manevi tazminat miktarı da değerlendirilerek sonucuna göre bu alacak hakkında hüküm kurulmalıdır
    Belirtilen hususlar gözetilmeden karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ:
    Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, davacı yararına takdir edilen 2.540,00 TL duruşma vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 02.06.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.