BENZİN İLE EŞİNİ YAKAN SANIĞIN SÖNDÜRMEYE ÇALIŞMASI PİŞMAN OLDUĞUNU GÖSTERMEZ

BENZİN İLE EŞİNİ YAKAN SANIĞIN SÖNDÜRMEYE ÇALIŞMASI PİŞMAN OLDUĞUNU GÖSTERMEZ

YARGITAY CEZA GENEL KURULU

2017/905 E.

2019/146 K.

"İçtihat Metni"

Sanık ...'in canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme suçundan TCK'nın 82/1-b, 62, 53/1, 58 ve 63. maddeleri uyarınca müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba ilişkin Antalya 4. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 13.06.2014 tarihli ve 335-191 sayılı resen temyize tabi hükmün katılanlar ... ve ... vekili, katılan ..., Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili ile sanık müdafisi tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 20.03.2017 tarih ve 6284-836 sayı ile hak yoksunluğu, tekerrür ve vekâlet ücreti yönünden düzeltilmesi suretiyle onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 27.04.2017 tarih ve 341916 sayı ile;
“...Hükümlü ...’in evli olmasına rağmen maktule ... ile duygusal birlikteliğe varan bir arkadaşlık içinde olduğu, olay tarihi olan 22.08.2013'ten bir hafta önce hükümlü, maktule ... kız kardeşi ... ile rüşvetten hükümlü ...'ın birlikte tatil yapmak için .....'nin kullandığı araçla Ankara'dan Antalya ili, Çıralı beldesine tatil yapmaya geldikleri, olaydan iki gün önce ..... ve Ziya'nın iş nedeni ile Ankara'ya geldikten bir gün sonra .....'nin tekrar Çıralı'ya dönüp Ziya'nın Ankara'da kaldığı, hükümlü ... ile maktule arasında maktulenin 'Facebook' sosyal paylaşım sitesi üzerinden ..... isimli şahısla görüşmelerini öğrenmesi nedeniyle tartışma başladığı, bu tartışma nedeniyle .....'nin tatili bitirerek Ankara'ya dönmek istediği ancak Çilem’in kardeşi ..... gelmek istemeyince tartışmanın daha da büyüdüğü, .....'nın Kemer'de kalıp hükümlünün, içinde maktulenin de bulunduğu yönetimindeki araçla yola çıktıkları, yolda da tartışmanın sürdüğü, hükümlünün saat 19.00 sıralarında Ankara-Burdur kara yolunun 27. kilometresinde aracı yolun kenarındaki park alanına çektiği, her ikisinin de araçtan inerek tartışmaya devam ettikleri, maktulenin aracın bagajında bulunan çantasını almak istediği, ancak hükümlünün maktuleye sarılarak engellediği, sonrasında aracın açılan bagajındaki içerisinde benzin bulunan bidonu alarak benzini maktulenin üzerine serptikten sonra da tartışmaya devam ettikleri, tartışma sırasında hükümlünün elindeki çakmakla peçete ya da bez benzeri nesneyi yakarak maktulenin üstüne doğru attığı, yanan nesnenin isabet etmeyip yere düştüğü, önünde kısa bir süre yanan ateşi maktulenin ayaklarıyla basarak söndürdüğü, karşılıklı tartışma devam ederken hükümlünün maktuleyi arabaya bindirmek istediği fakat maktulenin binmediği, bunun üzerine hükümlünün yeniden yaktığı peçete ya da benzeri nesneyi maktulenin üzerine fırlattığı, maktulenin birden alev alarak yanmaya başladığı, hükümlünün bu durumu görünce panikle yanmakta olan maktulenin üzerindeki ateşi söndürebilmek için araçtan paspasları alıp üzerine kapatarak ve maktuleye sarılıp yerde yuvarlanarak ateşi söndürmek için yoğun çaba harcamak suretiyle ateşi söndürmeyi başardığı, ancak maktulenin üzerindeki giysilerin hemen hemen tamamının yandığı, hükümlünün de elleri ve kollarının yandığı, hükümlünün, yanma sonucu ağır şekilde yaralanan maktuleyi alıp aracına bindirerek Antalya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine götürdüğü, burada yapılan müdahalenin ardından 23.08.2013 günü saat 10.00 sıralarında ambulans uçakla İzmir Bozyaka Hastanesine sevk edilen maktulenin, aynı gün saat 17.20'de vefat ettiği değerlendirildiğinde;
Hükümlünün, maktulenin alev almasından sonra, yanmasını beklemek, durup seyretmek veya maktuleyi kendi hâlinde bırakarak gitmek yerine, o anda pişmanlık duyup büyük çaba göstererek maktuleyi söndürmek ve sonrasında hastaneye götürüp tedavi ettirmeye çalışmak suretiyle yoğun çaba harcadığının anlaşılması karşısında, canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme kastıyla hareket ettiğinin kabulüne olanak bulunmadığı gibi başkaca canavarca hisle hareket ederek maktulenin ölüme sebebiyet verdiği yönünde cezalandırılmasını gerektirir yeterli kanıt bulunmadığı, bu yönüyle eyleminin TCK'nın 82/1-b maddesindeki canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme suçunu değil TCK'nın 81/1. maddesindeki kasten öldürme suçunu oluşturduğu dikkate alınarak hükümlünün eylemini nitelikli kasten öldürme olarak vasıflandıran Yerel Mahkeme kararının bozulması yerine onanmasına karar verilmesinin Yasa'ya aykırı olduğu" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece, 15.05.2017 tarih ve 1253-1699 sayı ile itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanıklar ... ve ... hakkında rüşvet suçundan verilen mahkûmiyet hükümleri Özel Dairece düzeltilerek onanmak suretiyle kesinleşmiş, sanıklar ... ve ... hakkında rüşvet ve yalan tanıklık suçlarından kurulan mahkûmiyet kararları ise Özel Dairece bozulmuş olup itirazın kapsamına göre inceleme sanık ... hakkında canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme suçundan verilen mahkûmiyet hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin, TCK'nın 81/1. maddesi kapsamındaki kasten öldürme suçunu mu, yoksa TCK'nın 82/1-b maddesi kapsamındaki canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
22.08.2013 tarihinde Kemer Polis Merkezince saat 18.15'te düzenlenen tutanakta; aynı gün saat 17.45 sıralarında Yunus Gösteri Merkezi önünde bulunan katılan ...'in polise müracaat etmek istediğinin öğrenilmesi üzerine, görevlilerce ekip aracıyla katılanın yanına gidildiği, katılan ...'in, görevlilere ablası maktul ...'in erkek arkadaşı sanık Abdullah Gazi Göçer ile birlikte Antalya ili, Çıralı beldesine tatil amaçlı geldiklerini, 22.08.2013 tarihinde ise saat 06.00 sıralarında 06 AL 0231 plaka sayılı araçla Kemer ilçesine geldiklerini, burada ablasının erkek arkadaşı tarafından zorla araca bindirilerek götürüldüğünü, ablasının hayatından endişe ettiğini beyan etmesi üzerine katılanın polis merkezine getirilerek ifadesi alındığının belirtildiği,
22.08.2013 tarihli olay yeri tespit tutanağında; aynı gün saat 19.00 sıralarında Antalya-Burdur kara yolu 35. km’de Antmos Asfalt Taş Ocağı mevkisinde 06 AL 0321 plakalı Volkswagen marka aracın yol kenarına park ettiği, araçtan inen sanık ... ile kız arkadaşı ...'in aralarında tartıştıkları, tartışmanın büyümesiyle sanık ...’ın eline aldığı bidonun içindeki benzini kız arkadaşının üzerine döktüğü ve ateşe vererek yanmasına neden olduğu, alevlerin Çilem Hülya’nın her tarafını sardığı, yangına müdahale etmek isteyen sanık ...’ın da ellerinin yandığı, daha sonra sanığın, kız arkadaşını da yanına alarak aynı araçla olay yerinden ayrıldığı, o anda olay yerinde olan görgü şahitleri ... ve ...’nın 112 ile 156 hatlarını arayarak ihbarda bulundukları, ambulansın olay yerine geldiği fakat olay yerinde kimse olmadığından geri gittiği, yapılan araştırmada sanık ile maktulün Antalya Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Acil Servisine giriş yaptıkları, maktul ...’nın vücudunun başından aşağı kısmının büyük derecede yanığa maruz kaldığı ve hayati tehlikesinin olduğu, sanık ...’ın ise her iki elinin yandığı, hayati tehlikesinin bulunmadığının tespit edildiği,
09.09.2013 tarihli ek olay yeri tespit tutanağında; aynı gün saat 12.45'te olay yerine gidildiği, olayın meydana geldiği yer ile tanıkların bulundukları yer arasına ip çekilmek suretiyle kuş bakışı yapılan ölçümde 235 metre mesafenin bulunduğu, olayın meydana geldiği yere bırakılan iki kişiye, tanıkların bulundukları yerden çıplak gözle bakıldığında el ve ayak hareketlerinin belli olduğu, ancak şahısların teşhisinin yapılamadığı, tanık ... tarafından kullanıldığı belirtilen ve refakate alınan dürbün ile bakıldığında olay yerinde bulunan şahısların teşhisinin net olarak yapıldığı, ayrıca olay yerine park edilen araç plakasının net olarak okunduğunun belirtildiği,
22.08.2013 tarihinde Akdeniz Üniversitesi Hastanesi Acil Servis Polikliniğinde saat 18.30'da sanık ... hakkında düzenlenen raporda; sanığın vücudunda ve ellerinde 1-2-3. derece yanıklar olduğu, göğüs ön bölgede 8-10 cm çaplı alandaki kılların yanmış olduğu, sanığın genel durumun iyi, bilincinin açık, 2,14 promil alkollü olduğu, yaralanmasının yaşamını tehlikeye sokacak nitelikte olmadığı, basit bir tıbbi müdahale ile giderilemeyeceğinin bildirildiği,
İzmir Bozyaka Eğitim Araştırma Hastanesince düzenlenen 23.08.2013 tarihli epikriz raporunda; dış merkezden entübe hâlde nakil alınan maktul ...'in genel durumunun kötü, vücut yüzey alanının yaklaşık %95'inin 2. ve 3. derecede yanık olduğu, vital bulguları stabil hâlde olan maktulde hipotansiyon ve bradikardi mevcut olduğu, gün içerisinde 3 kere kardiyak arreste giren maktulün ileri yaşam desteği ile döndürüldüğü, 4. defa arrest olan maktulün ileri yaşam desteğine yanıt vermediği, saat 16.40 itibarıyla eks kabul edildiği bilgilerine yer verildiği,
İzmir Adli Tıp Grup Başkanlığınca düzenlenen 12.09.2013 tarihli otopsi tutanağında; maktulün vücudunun yaklaşık %90’lık bölümünün cilt soyulmalarının da eşlik ettiği 2. derece ağırlıklı 2 ve 3. derece yanık lezyonları ile kaplı olduğu, kanda alkol bulunmadığı, kanda yapılan sistematik toksikolojik analiz sonucunda sistematikteki maddelerin bulunmadığı, kanda ve safrada sistematikteki uyutucu-uyuşturucu veya uyarıcı maddelerden Benzodiazepin grubuna ait etken madde olan "Midazolam", kanda Opiat grubuna ait etken maddelerden "Tramadol", safrada Opiat grubuna ait etken maddelerden "Mophine ve Tramadol" bulunduğu, maktulün ölümünün yanık ve komplikasyonları sonucu meydana gelmiş olduğu tespitlerine yer verildiği,
15.09.2013 tarihli tutanaklarda; sanık ...’ın Antalya ili, Kemer ilçesi yolunda akaryakıt veya bidon ile benzin almış olabileceği değerlendirilerek Çıralı-Kemer güzergâhı üzerinde faaliyet gösteren akaryakıt istasyonlarında yapılan çalışmalarda, Özsan Petrol Ofisi isimli istasyonda sanığın kullandığı 06 AL 0231 plaka sayılı araca 17.08.2013 tarihinde saat 01.15.02'de 50 TL, saat 16.26.23’te 70 TL tutarında iki kez dizel yakıt alındığı ve her iki ödemenin de nakit olarak yapıldığı, ayrıca 17.08.2013 tarihinde saat 01.26.00'da bidon ile 25,02 TL tutarında 5,19 litre açıktan kurşunsuz benzin satışının yapıldığı; Opet Likya Petrol isimli istasyonda sanığın kullandığı 06 AL 0231 plaka sayılı araca yakıt satışının yapılmadığı ancak 22.08.2013 tarihinde saat 16.12.44’te 2 litre, saat 16.29.12’de 4 litre, saat 16.40.56’da 1 litre bidon ile açıktan benzin satışı yapıldığı, bahse konu iş yerlerindeki kamera görüntülerinin 3 gün süre ile kayıtlı olduğu, olay tarihine ait kayıtların olmadığının tespit edildiği,
20.09.2013 tarihli tutanakta; Antalya-Burdur kara yolu üzerinde faaliyet gösteren akaryakıt istasyonlarında yapılan araştırmalarda, Keptur Park Petrol Ofisinden 22.08.2013 tarihinde saat 17.50.27’de sanığın kullandığı 06 AL 0231 plaka sayılı araç için 45,35 litre motorin satışı yapıldığı, aynı saatler içerisinde bidon ile açıktan yakıt satışı yapılmadığı, BP istasyonundan 06 AL 0231 plakalı otaya yakıt satışı yapılmadığı ancak 22.08.2013 tarihinde saat 18.02.58'de bidon ile açıktan 2,07 litre kurşunsuz benzin satışı yapıldığı, her iki istasyonda olay tarihine ait kamera görüntülerinin kayıtlı olmadığının belirtildiği,
18.09.2013 tarihli tutanakta; sanık ..., maktul ... ve maktulün kız kardeşi katılan ...’nın tatil amacıyla kaldıkları Egzotik Pansiyon isimli iş yerinin sahibi Rana Gönenç ile yapılan telefon görüşmesinde; Rana Gönenç’in “Pansiyonun bir süredir kapalı olduğunu, ancak sanık, maktul ... kardeşinin kalacak yer bulamadıkları için kendilerine yardımcı olmak maksadı ile pansiyonu açarak birkaç gün konaklamalarını sağladıklarını, 22.08.2013 tarihinde sabah erken saatte şahısların pansiyondan ‘bir saat sonra geleceğiz’ diye ayrıldıklarını, ancak beklemelerine rağmen bir daha gelmediklerini, şahısların konakladığı oda içerisinde dağınık hâlde bulunan kadın malzemelerinin bulunduğunu, bir adet büyük, bir adet orta büyüklükte valiz ile erkek malzemelerinin bulunduğu bir adet çanta olduğunu, çanta ve valizleri sonradan Ankara iline kargo ile gönderdiklerini” beyan ettiğinin tutanak altına alındığı,
20.09.2013 tarihli tutanakta; olayı gördüklerini beyan eden tanıkların, olay esnasında bulundukları Modern Taş Ocağının tuvalet ve banyo kısmının arka tarafında bulunan iki ağacın arasında kalan boşluktan bakıldığında, olay yerinin net olarak görüldüğü ve yaklaşık olarak 350-400 metre mesafenin olduğunun tespit edildiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan ... aşamalarda; maktul ...’nın ablası, sanık ...’ın ise ablasının erkek arkadaşı olduğunu, olay tarihinden 4-5 gün önce sanığın kullandığı araç ile Ankara’dan Antalya ili, Kemer ilçesine tatil yapmak amacıyla geldiklerini, Çıralı adlı yerleşim yerinde bulunan Egzotik Pansiyonda 3 gün konakladıklarını, sanığın iş için Ankara’ya geri dönüp 2 gün sonra tekrar Kemer’e geldiğini, maktulün Facebook hesabında eski erkek arkadaşlarından ..... ile yapmış olduğu yazışmaları gören sanığın, kıskançlık yaparak maktulü rahatsız etmeye başladığını, maktulün görüştüğü kişi ile aralarında herhangi bir şey olmadığını söylemesine rağmen sanığın buna inanmadığını, olay günü sabah saat 07.00 sıralarında Kemer ilçe merkezine geldiklerini, Ayışığı isimli plaja gittiklerini, sanığın burada alkol aldığını, maktul ile sanık arasındaki problemin devam ettiğini, sanığın sürekli maktulü sıkıştırdığını, bu nedenle sanıkla tartıştıklarını, sanığın maktulle konuşurken içmiş olduğu sigarayı kendi eline bastığını, sanığın maktule “Seni bugün vuracağım” dediğini, sanıkla maktulün iki saat kadar yanından ayrıldıklarını, kendisinin plajda kaldığını, döndüklerinde sanığın pansiyona gitmek istediğini, maktulün ise korkmuş bir hâlde ağlamakta olduğunu, maktulün sanıkla gitmek istemediğini ve gitmemek için sanığa yalvardığını, yanından ayrıldıklarında aralarında nasıl bir konuşma geçtiğini bilmediğini, bir süre sonra plajdan ayrılarak arabaya bindiklerini, biraz ileride bulunan kavşakta durarak maktulle birlikte arabadan indiklerini, tekrar arabaya binmek istemediklerini, ancak sanığın maktulü zorla arabaya geri bindirdiğini, kendisinin ise arabaya binmediğini, sanık ile maktulün arabayla gittiklerini, maktulün kendisine mesaj atarak ve telefonla iki kere arayarak kendileriyle birlikte gelmesini istediğini, ancak arabaya binmek istemediğini söylediğini, sanığın da kendisine telefonda küfrederek sağı solu aramamasını söylediğini, bu görüşmeden sonra maktulü bir daha görmediğini, telefonla defalarca aramasına rağmen maktulün telefonunu açmadığını, maktulün hayatından endişe ederek polis merkezine gidip ihbarda bulunduğunu, sanıktan şikâyetçi olduğunu,
Katılan ... Demirtaş aşamalarda; maktul ...’nın annesi olduğunu, sanık ...'yi de kızının erkek arkadaşı olması nedeniyle tanıdığını, sanığın evli olduğunu öğrenmesi üzerine kızıyla arkadaşlık yapmasını istemediğini, ancak sanığın maktule eşini boşayarak kendisiyle evleneceğini söylediğini, kızının sanıkla tatile gitmesini istemediğini, evden çıkmadan kızıyla son kez konuştuğunu, daha sonra yaşananları diğer kızı .....’dan öğrendiğini, sanıktan şikâyetçi olduğunu,
Sanık ...’nin babası olan ve bu olay nedeniyle rüşvet vermek suçundan hakkında mahkûmiyet kararı verilen ... savcılıkta; oğlu olan sanığın Antalya’ya tatil için gittiği aracın kendisi adına kayıtlı olduğunu, aracını dizel olması nedeniyle daha ekonomik olduğu için sanığa verdiğini, sanığın, maktul ... onun kız kardeşiyle tatile gittiğinden haberi olmadığını, esnaf olduğunu ve araç kiralama işiyle de uğraştığını, kiraladığı araçların benzin veya gazı bittiğinde yolda kalmamaları için araçlarda benzin bulundurduğunu, bu nedenle sanığa verdiği aracın bagajında da benzin dolu bidon bulunduğunu, bidonun tamamen dolu olmadığını, aracı verdiğinde sanığa bagajda benzin bidonu olduğunu söylemediğini, sanığın maktulle olan ilişkisini tasvip etmediğini, sanığın bu ilişkisi nedeniyle resmî nikâhlı eşiyle arasının iyi olmadığını,
Bu olaya ilişkin aşamalardaki farklı beyanları nedeniyle hakkında yalan tanıklık suçundan mahkûmiyet kararı verilen inceleme dışı sanık ... kollukta; orman muhafaza memuru olarak görev yaptığını, Antmos Taş Ocağı üzerindeki ormanlık alanda yaban keçisi avlandığına ilişkin ihbar nedeniyle bahse konu yere gittiğini, gelen geçen araçları dürbünle takip ettiğini, bir süre sonra 06 AL 0231 plaka sayılı aracın yolun sağ tarafına doğru yanaştığını, aracın kaçak avcıları almak için geldiğini düşünerek dürbünü arabaya doğru çevirdiğini, sanık ile maktulün arabadan indikten sonra tartışarak birbirlerini iteklediklerini, maktulün yalvarır bir hâlde sanığa sarıldığını, sanığın el kol hareketi yaparak maktule bir şeyler söylediğini, sanığın eline aldığı 3 litrelik bidondaki benzini maktulün üzerine serptiğini, maktule tekrar bir şeyler söylediğini, sanığın benzini döktükten sonra eline aldığı ateşi yere attığını, bulunduğu yerle olayın meydana geldiği yer arasında 150 metre kadar mesafe olması nedeniyle ateşi neyle yaktığını tespit edemediğini, maktulün önünde ateş gördüğünü, yaklaşık 5-10 saniye aralarında tekrar konuştuklarını, daha sonra sanığın ateşi maktulün üzerine attığını, ateşin bir anda alev topuna dönüştüğünü, ateşin çok kuvvetli yanması nedeniyle maktulü alevlerin arasında göremediğini, sanığın ateşi söndürmek için maktulün üzerine kapandığını, sanığın ateşi söndürmeye çalışırken kendisinin de yandığını, maktulün üzerindeki kıyafetlerin yandığını ve üzerinde bir şey kalmadığını, yoldan geçenlerin ellerindeki bidonlarla maktulün başından aşağı su döktüklerini, sanığın maktulü kucaklayarak kendi arabasına bindirdiğini ve olay yerinden hızlı bir şekilde gittiğini,
Sonraki aşamalarda ise kolluktaki beyanından farklı olarak; araç durduktan sonra sanıkla maktulün bir süre araç içerisinde oturduklarını, daha sonra arabadan indiklerini, sakin bir şekilde konuşmaya başladıklarını, bir ara yakınlaşarak el ele tutuştuklarını, bu kişilerin takip ettikleri avcılarla ilgisi olmadığını düşünerek dikkatini başka yerlere verip kendilerini dürbünle takip etmeyi bıraktığını, ancak olay yerinin çıplak gözle de görülebildiğini, bir ara arabanın bagajının açık olduğunu fark ettiğini, ancak kimin açtığını görmediğini, dürbünle tekrar baktığında sanığın, maktulün elini sallayarak hararetli bir şekilde maktule doğru koştuğunu, maktulün ise ayakta sakin bir şekilde durduğunu, sanıkla maktulün 1-1,5 dakika kadar konuştuklarını, bu sırada taş ocağında çalışan birkaç kişinin yanına geldiğini, onlarla konuşmaya başladığını, konuştukları sırada içlerinden birisini aracın önünde hareketlilik ve ateş olduğunu söylemesi üzerine dürbünü eline alıp tekrar olay yerine baktığını, aracın tavanında bir bidon gördüğünü, olay yerine bakmadığı bir anda yere benzin dökülmüş olabileceğini, çünkü sanıkla maktul arasında ateş gördüğünü, ancak maktulün üzerine benzinin dökülüşünü ve kim tarafından döküldüğünü görmediğini, sanık veya maktulün ağzında sigara olup olmadığını hatırlamadığını, kolluktaki ifadesinin görgüye dayalı olmadığını, benzini sanığın döktüğünü düşündüğü için o şekilde ifade verdiğini, olayı soruşturan Jandarma Komutanı ...’ın kendisine hiçbir vaatte bulunmadığını, kimsenin kendisine menfaat temin etmediğini, tehdit edilmediğini,
Tanık ... aşamalarda; olay tarihinde orman muhafaza memurlarını görev yerlerine araçla bıraktığını, inceleme dışı davanın sanığı ...'u da taş ocağında bıraktıktan sonra arabayı durdurup hemen oraya park ettiğini, etrafa dürbünle baktıklarını, bir aracın park hâlinde olduğunu gördüğünü, sanıkla maktulü de aracın dışında karşılıklı dururlarken gördüğünü, aralarında kavga veya tartışma yaşandığını görmediğini, sigarasını arabada unuttuğu için geri döndüğünü, bir müddet sonra "Yanıyor, yanıyor" diye bağırtı duyduğunu, bunun üzerine tekrar Hüsnü’nün yanına gelip olay yerine baktığında maktulün yanar vaziyette arabanın arkasına dolaştığını gördüğünü, sanığın ise maktulün peşinden gidip alevleri söndürdüğünü, sanığın maktulü araca bindirerek hızla uzaklaştığını, yanında bulunan ve olayı gören kişilerin, sanığın maktulü yaktığını söylediklerini,
Tanık ... aşamalarda; olay yerinin yakınında bulunan taş ocağında işçi olarak çalıştığını, olay günü taş ocağı civarına av koruma görevlisi ... ve beraberindeki bir kişinin araçla geldiklerini, taş ocağında çalışan birkaç arkadaşıyla birlikte ...'un yanına gittiklerini, sohbet ettikleri sırada içlerinden birinin “Ateş yanıyor” diye bağırması üzerine yolun kenarına park etmiş arabayı ve yanında yanan bir ateş gördüğünü, ilk başta yanan şeyin bir insan olduğunun aklına gelmediğini, olayı fark ettikten hemen sonra 112’yi aradığını, telefondaki kişinin kendisini itfaiye ve jandarmaya da bağladığını, olayın nasıl meydana geldiğini görmediğini, yanında bulunan kişilerin de kendisine sanığın maktulü yaktığı hususunda herhangi bir şey söylemediklerini,
Tanık ... aşamalarda; taş ocağında iş makinesi operatörü olarak çalıştığını, olay günü yakınlarındaki bir yere gelen av koruma görevlilerinin yanına arkadaşlarıyla birlikte gittiklerini, bulundukları yerden yaklaşık 300-400 metre uzakta Antalya-Burdur kara yolunun karşı şeridinde, yolun sağına park etmiş bir araç gördüğünü, aracın ön tarafından ise sanık ile maktulün tartıştıklarını, ağaçlık bir yerde bulunduklarını ancak ağaçların arasından sanık ile maktulün rahatlıkla görülebildiğini, sanığın maktulü arabaya bindirmek istediğini, maktulün ise arabaya binmek istemediğini, bu sırada sanığın peçete veya bez benzeri bir şeyi çakmakla yakarak ayakta duran maktulün üzerine doğru attığını, alev almış olan bu şeyi maktulün ayaklarıyla söndürdüğünü, sanığın el kol hareketleri yaparak şiddetli bir şekilde maktulle tartışmaya devam ettiğini, sonra sanığın muhtemelen yine peçete benzeri bir şeyi aracın içerisinden alıp yaktığını ve maktule doğru attığını, maktulün bir anda alev aldığını, bunun üzerine sanığın ateşi söndürmeye çalıştığını, maktulü yere yatırarak ateşi söndürdüğünü, olay yerinde benzin bidonu görmediğini, maktulün üzerine benzinin nasıl döküldüğünü de görmediğini, yoldan geçenlerin de durarak ateşi söndürmek için yardım ettiklerini, kendilerinin de olay yerine doğru yöneldiklerini, ancak sanığın ateşi söndürmesiyle birlikte maktulü araca bindirerek hızlıca gittiğini, yanında bulunan ..., ... ve Mesut adlı kişinin de olayı gördüklerini, yanlarında bulunan orman muhafaza memuru ...'un da olayı dürbünle izlediğini, görüş mesafesinin açık olduğunu, ...’nın 155'i aradığını,
Tanık ... aşamalarda; olay yerinin yakınında bulunan taş ocağında çalıştığını, mesai saati bittikten sonra arkadaşlarıyla civarda bulunan orman koruma görevlilerinin yanına gittiklerini, o sırada Antalya-Burdur kara yolu üzerinde park etmiş hâlde bir araç gördüğünü, aracın ön tarafında sanıkla maktulün tartıştıklarını, bulundukları yerden olayın meydana geldiği yerin çok ayrıntılı olmasa da görülebildiğini, sanığın maktulü arabaya bindirmek istediğini, maktulün ise binmek istemediğini, bu sırada sanığın aracın içerisinden peçete benzeri bir şeyi alarak yaktıktan sonra maktulün üzerine attığını, maktulün ayağıyla önüne düşen ateşi söndürdüğünü, tartışmanın devam etmekte olduğunu, sonra sanığın tekrar peçete benzeri bir şeyi yakarak maktulün üzerine attığını, maktulün bir anda alev aldığını, sanığın ateşi söndürdükten sonra maktulü arabaya bindirerek hızlıca gittiğini,
Tanık ... aşamalarda; Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Acil Servisinde nöbetçi doktor olduğunu, saat 19.10 sıralarında yanma nedeniyle maktulün sanık tarafından hastaneye getirildiğini, sanığın da vücudunda yanıklar olduğunu, maktulün durumunun ciddi olduğunu, maktule diğer görevliler tarafından müdahale edildiğini, kendisinin de sanığı muayene ettiğini, sanığın maktulün yanına yaklaşıp “canım, cicim” şeklinde sözler söylediğini, maktule ne olduğu sorulduğunda üzerine benzin döküldüğünü söylediğini ancak kimin döktüğü hususunda bilgi vermediğini, hastaneye geldikten 20-25 dakika sonra sanığı gözlem odasına aldırdığını, sanığın tedavisiyle ilgilendiğini, sanığa olayın nasıl olduğunu sorduğunda, kendisine “Araca benzin koyduğum esnada sigara yakmak istedim. Çakmağı çakınca doldurmakta olduğum benzin alev aldı.” dediğini, maktulün hastaneye getirildikten yaklaşık 20 dakika sonra solunum cihazına bağlandığını, jandarma görevlileri hastaneye geldiklerinde maktulün solunum cihazına bağlı olduğunu,
Tanık ... aşamalarda; Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Acil Servisinde asistan doktor olduğunu, saat 19.10 sıralarında yanma nedeniyle maktulün sanık tarafından hastaneye getirildiğini, sanık ile maktulün hemen resistasyon bölümüne alındıklarını, sorumlu doktor ... ile birlikte maktulle ilgilendiklerini, sanık ile maktulün resistasyon odasında ayrı yataklarda yattıklarını, her ikisinin de bilincinin yerinde olduğunu, sanığın sadece ellerinde yanık olduğunu, sanığın durumu iyi olduğu için kendisini gözlem odasına almak istediklerini, ancak maktulün yanından ayrılmak istemediğini, sanığın benzin alırken sigara yakmaları nedeniyle bir anda olayın meydana geldiğini söylediğini, hatta “Ona bir şey olmasın, ne olacaksa bana olsun” şeklinde sözler söylediğini, sürekli maktulün yanına gelip sarıldığını ve öpmeye çalıştığını, bir ara maktulün sanığa “Sen ne yaptın” diye sorduğunu, sanığın sanki maktulün konuşmasını istemiyormuş gibi davrandığını, sanığı gözlem odasına aldıklarını, maktule olayın nasıl olduğunu sorduklarında kendilerine “Ben güzel kadındım, eski hâlime dönecek miyim, çok acı çekiyorum, beni uyutun” dediğini, daha sonra maktulü uyutup tüm vücuduna pansuman yaptıklarını, ertesin gün sabah maktulün İzmir’e nakledildiğini,
Tanık ... aşamalarda; Akdeniz Üniversitesi Acil Tıp Anabilim Dalında görevli doktor olduğunu, maktule kendisinin müdahale ettiğini, sanığı resistasyon odasından çıkarmak istediklerini, ancak sanığın odadan çıkmak istemediğini ve maktulün yanındaki sedyeye oturduğunu, maktulün, kendilerine çok ağrısı olduğunu ve çok acı çektiğini söylediğini, bunun üzerine maktule ağrı kesici yaptıklarını, sanığı da dışarı çıkarttıklarını, maktule olayın nasıl olduğunu sorduğunda “Benzin alev aldı. Benzin bitmişti birden alev aldı” dediğini, daha sonra “İyileşecek miyim, ben çok güzel bir bayanım, çok ağrım var” demeye başladığını, maktule sormasına rağmen olayın kim tarafından yapıldığını söylemediğini,
Tanık ... aşamalarda; Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde hemşire olarak görevli olduğunu, olay günü saat 19.15 sıralarında altında sadece iç çamaşırı olan maktulün yanında bulunan sanık tarafından hastaneye getirildiğini, maktulü hemen yeniden canlandırma odasına aldıklarını, sanığın da maktulün başında ayakta durduğunu, maktulün kendilerine “Ben ölecek miyim, kurtulacak mıyım, ne olur beni kurtarın, ölmek istemiyorum” gibi sözler söylediğini, sanığın da maktulü kastederek “O ölmesin ben öleyim” dediğini, sanığın maktulün konuşmasını istemediğini, sanığın arabaya benzin doldururken sigara içmek istediği sırada elindeki çakmağın alev alması sonucu olayın meydana geldiğini söylediğini, daha sonra sanığın gözlem odasına alındığını,
İfade etmişlerdir.
Sanık savunmasında; barda konsomatrislik yapan maktulle 2012 yılının Mart veya Nisan ayında tanışıp arkadaş olduklarını, maktulle ilişkisi yüzünden eşini ve çocuğunu ihmal ettiğini, maktul ... ailesine maddi yönden de yardımda bulunduğunu, maktule üç kere cep telefonu aldığını, ancak maktulle tartıştığı zamanlarda maktulün sinirlenerek bu üç telefonu da kırdığını, maktulün daha önceden bunalıma girerek tedavi görmüş olduğunu, antidepresan kullandığını, maktulün sinirlendiği zamanlarda eline sigara izmariti bastığını, bira içtiklerinde maktulün anormal davranışlar sergilediğini, maktulün kendisinin yanında intihara da teşebbüs ettiğini, olay tarihinde maktul ... kız kardeşi ..... ile birlikte Antalya’ya tatil için gittiklerini, pansiyona dahi varmadan maktulle kız kardeşinin kavga ettiklerini, kendisinin de kavgayı ayırdığını, dört gün tatil yaptıklarını, acil işi çıktığı için maktulle kız kardeşini Antalya’da bırakıp Ankara’ya döndüğünü, pansiyondaki süreleri dolduğu için maktulü telefonla arayarak uçakla dönmelerini söylediğini, maktulün buna çok kızdığını, bunun üzerine aynı araçla akşam Ankara'dan çıkıp ertesi sabah saat 07.00 sıralarında kaldıkları pansiyona gittiğini, burada Kemer ilçesine gidip denize girmeye karar verdiklerini, aynı gün Ankara’ya dönmeleri gerektiğini ancak maktulün kız kardeşi .....’nın kendileriyle gelmek istemediğini, hatta .....’nın bu durumu annesi Serpil’e de söylemesi nedeniyle Serpil’in telefonda kendisine kızının hayatına karışamayacağını belirterek küfrettiğini, bunun üzerine .....’yı Kemer ilçesinde bırakarak maktulle birlikte arabaya binip Ankara'ya geri dönmek üzere hareket ettiklerini, ısrarlarına rağmen .....’nın kendileriyle gelmediğini, yolda giderken maktule “Sizin her şeyiniz para olmuş. Sen isteseydin .....'yı burada bırakmazdın” dediğini, bu yüzden maktulle aralarında tartışma başladığını, maktulün sinirlendiğini ve arabanın ön camına yumruk attığını, bunun üzerine maktule “Artık bu iş bitsin, benim de maddi durumum bozuldu” dediğini, arkadaşlıklarını bitirmek istediğini, bunun üzerine maktulün arabanın camına yumrukla vurduğunu, maktulü engellemeye çalışırken arabanın sağa sola yalpa yaptığını, bunun üzerine aracı yolun sağına park ettiğini, maktulün arabadan çıktığını, kendisinin de arabadan indiğini, maktulü sakinleştirmeye çalıştığını, maktulü aracın ön koltuğuna oturtturduğunu, yerde bulunan su dolu bidonu aldığını, suyla maktulün elini, yüzünü, saçlarını yıkadığını, sakinleşmesini istediğini, bir anda maktulün kendisini itekleyerek arabanın bagajına yöneldiğini ve kendi eşyasını bagajdan alarak ayaklarının dibine doğru attığını, bunun üzerine maktule kızıp bağırdığını, kendisini orada bırakmak istemediğini, eşyayı bagaja geri koymasını istediğini, maktulün eşyayı bagaja geri koyduğunu, ancak bu sefer de maktulün bagajdaki bidonu alarak benzini üzerine döktüğünü, kendisine de küfrettiğini ve kendisini bırakamayacağını söylediğini, bunun üzerine tekrar yanına gidip maktulü sakinleştirmeye çalıştığını, sarıldıklarını ve öpüştüklerini, maktulün, kendisine çalışmak zorunda olduğunu söylediğini, ağlamaya başladığını, bu sırada kendisinin de arabanın göğsünde bulunan sigara paketinden bir sigara aldığını, bir tane de maktulün istediğini, kendi sigarasını yaktıktan sonra sigarayla birlikte çakmağı maktule uzattığını, yine bir müddet konuştuklarını, maktulün sigarasını yakmak için çakmağı ateşlediği sırada birden vücudunun alev aldığını, hemen maktulün üzerindeki alevleri söndürmeye çalıştığını, maktulü arabayla hastaneye götürdüğünü, ancak tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadığını, maktulün bidonu kendi üzerine dökerken benzinin yere de dökülmüş olduğunu, sonradan çakmağı çaktığında yere dökülen benzinin de alev aldığını, babasının araç kiralama işiyle uğraştığını, o nedenle bagajda benzin bulunduğunu, ancak arabanın bagajında benzin bulunduğundan haberi olmadığını, zaten aracın dizel olduğunu, maktulün bidonu alıp kokladıktan sonra üzerine döktüğünü, maktulün bidonu üzerine boşalttıktan sonra benzin kokusunu aldığını, kesinlikle maktulü kasten yakmadığını, ayrıca maktulün eski erkek arkadaşıyla ilişkisinden haberdar olmadığını, Facebook yazışmalarını da görmediğini, suçlamayı kabul etmediğini savunmuştur.
5237 sayılı TCK’nın “Kasten Öldürme” başlığı altında düzenlenen 81. maddesinde;
"Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır”,
“Nitelikli haller” başlıklı 82. maddesinde ise;
"1) Kasten öldürme suçunun;
a) Tasarlayarak,
b) Canavarca hisle veya eziyet çektirerek,
c) Yangın, su baskını, tahrip, batırma veya bombalama ya da nükleer, biyolojik veya kimyasal silah kullanmak suretiyle,
d) Üstsoy veya altsoydan birine ya da eş veya kardeşe karşı,
e) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
f) Gebe olduğu bilinen kadına karşı,
g) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
h) Bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla,
i) Bir suçu işleyememekten dolayı duyduğu infialle,
j) Kan gütme saikiyle,
k) Töre saikiyle,
İşlenmesi halinde, kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır”,
Hükümleri yer almaktadır.
Türk Ceza Kanunu’nun 82. maddesinin birinci fıkrasının "b" bendinde, kasten öldürme fiilinin, “Canavarca hisle veya eziyet çektirerek” gerçekleştirilmesi bu suçun nitelikli hâli olarak düzenlenmiş, faildeki ahlaki kötülüğün yoğunluğu ve insani duygulardan yoksunluk, cezanın artırılmasını gerektirir hâl kabul edilmiştir. Eziyet çektirerek öldürme suçun bir işleniş şekli olduğu hâlde, canavarca hisle öldürme failin subjektif durumuyla ilgili bir husustur.
Madde metninde, "canavarca his" kavramının tanımına yer verilmemiş, madde gerekçesinde ise, kişinin acıma hissi olmaksızın bir başkasını öldürmesi hâlinde canavarca hisle öldürmenin söz konusu olacağı, öldürmenin vahşi bir yöntemle gerçekleştirilmesinin, canavarca hisle öldürmenin arz ettiği özellik olduğu belirtilerek, kişinin yakılarak, uyurken kulağının içine kızgın yağ dökülerek ya da vücudu parçalanarak öldürülmesi, canavarca hisle öldürmeye örnek olarak gösterilmiştir.
765 sayılı TCK'nın mehazını oluşturan 1889 tarihli İtalyan Ceza Kanunu'nun gerekçesinde, canavarca hisle ilgili olarak insanı ürküten bu yabanıl kötü yürekliliğin, kazanç hırsıyla değil, daha çok kan şehvetiyle suç işleyenlerde olduğu belirtilmiştir. (Sami Selçuk, Karşılaştırmalı Hukuk Açısından Canavarca His Sevkiyle Adam Öldürme, Yargıtay Dergisi, Ekim-1988, s.468.)
Alman Ceza Kanunu’nun 211/2. maddesinde kasten öldürme suçunun nitelikli hâli olarak sayılan "zevk için öldürme" ise, insan yaşamının yok edilmesine yönelik gayritabii memnuniyet, zevk ile öldürme olarak tanımlanmaktadır. (Hakan Hakeri, Kasten Öldürme Suçları, Seçkin Yayınevi, 2007, s.230.)
Öğretide, canavarca hisle öldürme, "Bir insan yaşamının ortadan kaldırılmasından duyulan zevki tatmin etmek için öldürme" (Veli Özer Özbek, Mehmet Nihat Kanbur, Koray Doğan, Pınar Bacaksız, İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 4. Baskı, 2012, s.120.); "Kana susamışlık ve olağan dışı vahşi ve insafsız bir zihniyetin hâkimiyeti altında öldürme" (Hakan Hakeri, Kasten Öldürme Suçları, Seçkin Yayınevi, 2007, s.230.); "Öldürmekten haz duymak, acı vererek öldürmekten zevk alma için öldürme" (Zeki Hafızoğulları, Muharrem Özen, Kişilere Karşı Suçlar, Us-a Yayıncılık, 4. Baskı, 2014, s.48.); "Acıma duygusu olmaksızın öldürme" (Nur Centel, Hamide Zafer, Özlem Çakmut, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, Beta Yayınevi, 3. Baskı, 2016, s. 46.); "İnsanın hayvanlığını, vahşiyane hissini ve kan dökme istidadını gösterir şekilde öldürme" (Majno, Ceza Kanunu Şerhi, Ankara-1980, Cilt 3, s.231.); "Acıma, merhamet duygusu olmaksızın, mağduru fiziksel veya ruhsal acı yaşatarak, vahşice bir yöntemle öldürme" (Mahmut Koca, İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, 2. Baskı, 2015 s.58.) şeklinde tanımlanmaya çalışılmıştır.
Manzini'ye göre failin kasten öldürme eylemi ile onu bu eyleme iten neden arasındaki ölçüsüzlük-oransızlık, eylemin canavarca işlendiğini ortaya koyan en nesnel ölçüttür. (Manzini’ye atfen Sami Selçuk, agm. s.469.)
Çeşitli yargısal kararlarda da vurgulandığı üzere, sırf öldürmüş olmak için öldürmek, ölenin acı çekmesinden zevk duymak için öldürmek, silahı denemek maksadıyla öldürmek gibi hâller sadist bir duygu ve düşüncenin eyleme egemen olması bakımından “canavarca his ile” öldürmeye örnek oluştururlar. Benzer biçimde belli toplumsal sınıflara ya da farklı inanç veya mezhep gruplarına duyduğu hınç nedeniyle öldürme, canavarca his sevki ile öldürme suçunu oluşturur.
Kanunda “canavarca his”in tanımı yapılmamış ise de, yukarıdaki açıklamalar ışığında;
1- Bu sözcüklerin psikolojik bir olgu olduğu,
2- Bu olgunun her türlü bulgu ve kanıtla belirlenebileceği, bu bağlamda özellikle failin davranışları, fiili işlemeye iten nedenlerle sonuç arasındaki oransızlığın ölçüt oluşturabileceği, ancak hiçbir neden olmamasının her zaman bu içtepinin kanıtı olamayacağı,
3- Yasanın; kullanılan aracı değil, içtepiyi ağırlaştırıcı neden olarak benimsemiş olduğu, kullanılan aracın bu içtepinin kanıtlanmasında yardımcı olabileceği, ancak zorunlu olmadığı,
4- “Canavarca his sevki”nin toplumun ortak bilincinin, duygusunun ve vicdanının hiçbir zaman onaylamayacağı, alçakça bir güdü/içtepi olduğunun gözden uzak tutulmaması gerekeceği, eylemin ağırlığı ile eyleme iten neden arasındaki oransızlık, failin tehlikeliliği ve kötülüğünü sergileyen ölçütlerle ortaya konulması gerekeceği, (Sami Selçuk, agm, s. 481.) gibi ölçütler de göz önünde bulundurularak bir tanımlama yapmadan her bir olayın kendi koşulları içinde değerlendirilmesi gerekir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Evli ve bir çocuklu sanık ...’in, barda konsomatrislik yaptığını beyan ettiği maktul ... ile tanıştıktan sonra maktulle aralarında duygusal yakınlık başladığı, suç tarihinden 4-5 gün önce sanığın, araç kiralama işiyle de uğraşan babasından dizel yakıtla çalışan aracını alarak maktul ... kız kardeşi ... ile birlikte tatil amacıyla Antalya ili, Kemer ilçesine giderek bir pansiyona yerleştikleri, 3-4 gün pansiyonda kalıp tatil yaptıktan sonra sanık ...’nin, maktul ... kardeşini Antalya'da bırakarak işleri nedeniyle Ankara'ya döndüğü, bir gün sonra tekrar Antalya'ya maktul ... kardeşinin yanına giden sanığın, maktulün şifresini bildiği Facebook hesabına girdiğinde maktulün eski erkek arkadaşlarından biriyle yapmış olduğu yazışmaları görmesi üzerine maktulle bu konuda tartışmaya başladığı, 22.08.2013 tarihinde sabah erken saatlerde sanık, maktul ... kız kardeşinin Kemer ilçe merkezine gidip önce bir plajda vakit geçirdikleri, sanığın burada alkol aldığı, sanıkla maktul arasında yine maktulün Facebook sitesi üzerinden eski erkek arkadaşıyla yaptığı yazışmaları nedeniyle tartışma yaşandığı, sanığın Ankara’ya dönmek istediği, ancak maktulün kız kardeşi .....’nın sanığın arabasıyla geri dönmek istemediği için sanıkla maktul ... kız kardeşi arasında yine tartışma yaşandığı, bunun üzerine sanığın, .....’yı Kemer ilçesinde bırakıp maktulü de yanına alarak arabayla Burdur istikametine doğru gitmeye başladığı, yolda sanıkla maktul arasında aynı konularda tekrar tartışma yaşandığı, sanığın Antalya-Burdur kara yolunun 35. kilometresine geldiğinde aracı durdurarak yolun sağına park ettiği, araçtan inen sanıkla maktulün tartışmaya devam ettikleri, sanığın aracın bagajında bulunan bidonu alarak içindeki benzini maktulün üzerine boşalttığı, arkasından eline aldığı peçete veya bez benzeri bir nesneyi çakmakla tutuşturarak maktulün üzerine doğru attığı, maktulün, önüne düşen ve yanmakta olan bu nesneyi ayağıyla basarak söndürdüğü, sanığın tekrar eline aldığı peçete veya bez benzeri bir nesneyi yakarak maktulün üzerine attığı, bir anda alev topuna dönen maktulün başından aşağı tüm vücudunun yanmaya başladığı, sanığın ateşi söndürmeye çalıştığı, arabanın plastik paspaslarını da kullanan sanığın maktulün üzerindeki alevleri söndürdüğü, sanığın, üzerindeki tüm kıyafetleri yanan maktulü arabaya bindirerek hastaneye götürdüğü, maktulün, vücudunun yaklaşık %90’lık bölümünde oluşan 2. ve 3. derecedeki yanıklar ve komplikasyonları sonucunda öldüğü olayda; canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme suçunun düzenlendiği TCK’nın 82/1-b maddesine ilişkin gerekçede, kanun koyucu tarafından kişinin "yakılarak" öldürülmesinin canavarca hisle öldürme suçuna örnek olarak gösterilmesi, maktulün Facebook hesabından eski bir erkek arkadaşıyla yaptığı yazışmalar nedeniyle çıkan tartışmada sanığın elindeki benzin bidonunu o sırada ayakta duran maktulün başından aşağı döktükten sonra soğukkanlılığını yitirmeden peçete veya bez benzeri bir nesneyi tutuşturarak maktulün üzerine atması, maktulün üzerine atılan ilk nesneyi ayağıyla söndürmesine rağmen sanığın eylemine ısrarla devam ederek tekrar eline aldığı peçete veya bez benzeri bir nesneyi yaktıktan sonra acıma hissi olmaksızın maktulün üzerine atıp maktulün vücut yüzeyinin %90’lık bölümünde 2 ve 3. derecede yanıklara neden olması, sanığın maktulü yaktıktan sonra alevleri söndürüp maktulü arabaya bindirerek hastaneye götürdüğü anlaşılmış ise de, olayın yoğun bir trafik akışının olduğu işlek kara yolunda meydana gelmesi ve çevrede bulunan taş ocaklarında çalışan görevlilerce olayın görülmesi, olay yerine 235 metre mesafede bulunan insanların "Yanıyor, yanıyor", "Ateş yanıyor" şeklinde bağırıp olay yerine koşmaya başlamaları, yoldan geçenlerin ellerindeki bidonlarla maktulün üzerine su dökmeleri karşısında yakalanacağını anlayan sanığın yaptığından pişman olmuş gibi görünmek için bu şekilde davranmış olması, maktulü yaktıktan sonra alevleri söndüren ve maktulü hastaneye götüren sanığın, ölüm neticesine engel olamaması, ayrıca Yerel Mahkemece sanığın fiilden sonraki davranışları takdiri indirim nedeni olarak kabul edilmiş olduğu göz önüne alındığında, sanığın fiilden sonraki davranışlarının saikini veya kendisini bu şekilde suç işlemeye iten hissini değiştirmeyecek oluşu, suç yoluna giren sanığın netice alıncaya kadar canavarca his saikinin devamının zorunlu olmayacağı, netice almaya elverişli hareketleri bu saikle işlemesinin yeterli olması, bu saiki netice alınmadan sona erse dahi TCK'nın 36. maddesine benzer bir düzenleme bulunmadığı için burada sanığın canavarca saikle maktulü yakması sonucu gerçekleşen ölümden sorumlu tutulmasının hakkaniyete de uygun olacağı, evli olan sanığın, duygusal ilişki içerisinde olduğu maktulün Facebook hesabına girerek eski bir erkek arkadaşıyla yaptığı yazışmaları görmesi üzerine gerçekleştirdiği eyleminin ağırlığıyla onu bu eyleme iten neden arasında aşırı derecede ölçüsüzlük-oransızlık bulunması, sanığın eyleminin toplumun ortak bilinci, duygusu ve vicdanınca hiçbir zaman onaylamayacak oluşu bir bütün olarak değerlendirildiğinde; maktulün üzerine benzin döküp tutuşturmak suretiyle vahşi bir yöntem kullanan sanığın, öldürme suçunu canavarca hisle işlediğinin kabul edilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla haklı gerekçelere dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Ceza Genel Kurul Üyesi; "Sanığın eyleminin, TCK'nın 81/1. maddesi kapsamında kasten öldürme suçunu oluşturduğundan itirazın kabulüne karar verilmesi gerektiği" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.

SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 19.02.2019 tarihli ilk müzakerede yapılan oylamada yeterli çoğunluğun sağlanamaması nedeniyle 05.03.2019 tarihinde yapılan ikinci müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.