YARGI KARARINDA LEHE KANUN HÜKÜMLERİNİN DİKKATE ALINMAMASI

YARGI KARARINDA LEHE KANUN HÜKÜMLERİNİN DİKKATE ALINMAMASI

Bu ilkeye göre sonradan yürürlüğe giren yasanın bir fiili suç olmaktan çıkarması, suçun unsurlarında veya diğer cezalandırılabilme şartlarında, bu suçtan dolayı mahkûmiyetin yasal neticelerinde ceza ve hatta güvenlik tedbirlerinde değişiklik yapması ve bu değişikliğin failin lehine sonuç vermesi durumunda yürürlüğe girdiği tarihten önce işlenen suçlar hakkında da uygulanması gerekecektir. Bu değişiklik, kesinleşmiş ancak infazı henüz tamamlanmamış hükümler ile infazı tamamlanmış hükümler bakımından da söz konusudur.

Ayrıca 5326 sayılı Kanun’un 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre 5237 sayılı Kanun’un zaman bakımından uygulamaya ilişkin hükümleri kabahatler açısından da uygulanacak ancak kabahatler karşılığında öngörülen idari yaptırımlara ilişkin kararların yerine getirilmesi bakımından derhâl uygulama kuralı geçerlidir. Dolayısıyla kabahat fiilinin unsurlarına veya yaptırımına yönelik lehe kanun değişikliklerinde, Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen "kanunilik ilkesi"nin sonuçlarından biri olarak 5237 sayılı Kanun’un 7. maddesinin (2) numaralı fıkrasında yer alan "lehe kanunun geriye yürümesi" kuralının uygulanması gerekmektedir.

İlgili Karar:

(Şahin İnşaat Taşımacılık Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti., B. No: 2015/15723, 19/4/2018)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ŞAHİN İNŞAAT TAŞIMACILIK TİCARET VE SANAYİ LTD. ŞTİ. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2015/15723)

 

Karar Tarihi: 19/4/2018

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Recai AKYEL

Raportör Yrd.

:

Zehra GAYRETLİ

Başvurucu

:

Şahin İnşaat Taşımacılık Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti.

Vekili

:

Av. Müslüm AKKUŞ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; idari para cezasına dayanak teşkil eden kanuni düzenlemede lehe değişiklik yapılmasına rağmen bu husus gözetilmeden karar verilmesi nedeniyle suçların ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 16/9/2015 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

8. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB) İş Teftiş Kurulu müfettişleri tarafından başvurucu Şirket hakkında iş sağlığı ve güvenliği yönünden yapılan teftiş sonucu Şirketin risk değerlendirmesi, yangınla mücadele ve ilk yardım, sağlık gözetimi ve çalışanların eğitimi yükümlülükleri ile diğer bazı yükümlülükleri ilgili mevzuata uygun olarak yerine getirmediği tespit edilmiştir.

9. Çalışma ve İş Kurumu Ankara İl Müdürlüğü, söz konusu teftişte tespit edilen noksanlıklar nedeniyle başvurucuyu toplam 81.203 TL idari para cezasıyla cezalandırmıştır.

10. Başvurucu 16/2/2015 tarihli dilekçeyle idari yaptırım kararının iptal edilmesi talebiyle başvuruda bulunmuştur.

11. Başvurucunun talebi değerlendirme aşamasında iken 4/4/2015 tarihli ve 6645 sayılı Kanun 23/4/2015 tarihli ve 29335 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Anılan Kanun'un 4. maddesi ile "çalışanların eğitimi" yükümlülüğüne aykırı davranılması eylemine yönelik yaptırımı düzenleyen 20/6/2012 tarihli ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun 26. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (ğ) bendinde değişiklik yapılmıştır. Başka bir anlatımla ''çalışanların eğitimi'' yükümlülüğüne aykırı davrananlar hakkında öngörülen yaptırım tutarı değiştirilmiştir.

12. Başvurucu 5/5/2015 tarihli dilekçesiyle idari para cezasının dayanağı olan mevzuatta lehe değişiklik yapıldığını ve bu değişikliğin tahsil edilmemiş idari yaptırım kararları yönünden uygulanması gerektiğini belirterek cezanın kaldırılmasını talep etmiştir.

13. Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliği 1/7/2015 tarihli kararıyla başvurucu tarafından ileri sürülen itiraz nedenlerinin dayanaktan yoksun olduğu ve idari yaptırım kararının hukuka uygun olduğu gerekçesiyle başvurucunun talebini reddetmiştir.

14. Başvurucu anılan karara itiraz etmiş, Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliği 4/8/2015 tarihli kararıyla itirazı kesin olarak reddetmiştir.

15. Nihai karar 17/8/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş ve başvurucu 16/9/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

16. 6331 sayılı Kanun'un ''Çalışanların eğitimi'' kenar başlıklı 17. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“İşveren, çalışanların iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerini almasını sağlar. Bu eğitim özellikle; işe başlamadan önce, çalışma yeri veya iş değişikliğinde, iş ekipmanının değişmesi hâlinde veya yeni teknoloji uygulanması hâlinde verilir. Eğitimler, değişen ve ortaya çıkan yeni risklere uygun olarak yenilenir, gerektiğinde ve düzenli aralıklarla tekrarlanır.”

17. 6331 sayılı Kanun’un ceza tutanağının düzenlendiği tarihte yürürlükte bulunan ''İdari para cezaları ve uygulanması'' kenar başlıklı 26. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (ğ) bendi şöyledir:

“(1) Bu Kanunun;

(...)

ğ) 17 nci maddesinin bir ila yedinci fıkralarında belirtilen yükümlülükleri yerine getirmeyen işverene her bir çalışan için bin Türk Lirası idari para cezası verilir.”

18. 6645 sayılı Kanun'un 4. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“6331 sayılı Kanunun 26 ncı maddesinin birinci fıkrasının (ğ) ve (l) bentleri ile ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve birinci fıkraya aşağıdaki bentler ile maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

ğ) 17 nci maddesinde belirtilen yükümlülükleri yerine getirmeyen işverene, her bir aykırılık için çalışan başına ayrı ayrı beşyüz Türk Lirası ... idari para cezası verilir.

(...)”

19. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 7. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“(1) İşlendiği zaman yürürlükte bulunan kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. İşlendikten sonra yürürlüğe giren kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı da kimse cezalandırılamaz ve hakkında güvenlik tedbiri uygulanamaz. Böyle bir ceza veya güvenlik tedbiri hükmolunmuşsa infazı ve kanunî neticeleri kendiliğinden kalkar.”

20. 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 5. maddesinin ilgili kısmışöyledir:

“(1) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun zaman bakımından uygulamaya ilişkin hükümleri kabahatler bakımından da uygulanır. Ancak, kabahatler karşılığında öngörülen idarî yaptırımlara ilişkin kararların yerine getirilmesi bakımından derhal uygulama kuralı geçerlidir.”

V. İNCELEME VE GEREKÇE

21. Mahkemenin 19/4/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

22. Başvurucu, bir başka kanunla lehe olarak değiştirilen idari para cezası tutarının kendisine uygulanması gerektiği yönündeki itirazının değerlendirilmeden reddedilmesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının suçların ve cezaların kanuniliği ilkesi kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

24.Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

''Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.''

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

25. Suç ve cezada kanunilik ilkesi, Anayasa’nın “Suç ve cezalara ilişkin esaslar” kenar başlıklı 38. maddesinin birinci fıkrası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) “Kanunsuz ceza olmaz” kenar başlıklı 7. maddesinin (1) numaralı fıkrasında düzenlenmiştir. Uyuşmazlığın suç ve cezalara ilişkin olması, bir ihlal iddiasının belirtilen maddelerin ortak koruma alanı kapsamında değerlendirilebilmesinin ön şartıdır.

26. Benzer bir başvuruda kabahat eylemleri nedeniyle uygulanan idari yaptırımlara ilişkin uyuşmazlıkların da Sözleşme’nin 6. maddesinin koruma alanı kapsamında yer aldığı kabul edilmiştir (Remzi Durmaz, B. No: 2013/1718, 2/10/2013, § 26). Başvuruya konu idari para cezası ve bu cezaya karşı başvurunun mahkemece reddedilmesi nedeniyle suçların ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edildiği iddiasının da bu çerçevede Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı kapsamında yer aldığının kabul edilmesi gerekir.

27. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeninin de bulunmadığı anlaşılan suçların ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

28. Anayasa’nın temel hak ve özgürlüklerle ilgili bölümlerinde kanunla düzenleme ilkesine pek çok maddede ayrı ayrı yer verildiği gibi 13. maddede ifade edilen temel hak ve özgürlüklerin sınırlanmasına ilişkin genel ilkelerde de sınırlamaların “ancak kanunla” yapılabileceği kurala bağlanmıştır. Anayasa’nın suç ve cezaları düzenleyen 38. maddesindede “suçların ve cezaların kanuniliği ilkesi” özel olarak güvence altına alınmıştır (Karlis A.Ş., B. No: 2013/849, 15/4/2014, § 31).

29. Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrasında “Kimse, ...kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz.” denilerek “suçların kanuniliği”, üçüncü fıkrasında da “Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur.” denilerek “cezaların kanuniliği” ilkeleri güvence altına alınmıştır. Anayasa’da öngörülen “suç ve cezaların kanuniliği ilkesi” insan hak ve özgürlüklerini esas alan bir anlayışın öne çıktığı günümüzde ceza hukukunun da temel ilkelerinden birini oluşturmaktadır. Anayasa’nın 38. maddesine benzer şekilde 5237 sayılı Kanun’un 2. maddesinde düzenlenen “suç ve cezaların kanuniliği ilkesi” uyarınca hangi eylemlerin yasaklandığı ve bu yasak eylemlere verilecek cezaların hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde kanunda gösterilmesi kuralın açık, anlaşılır ve sınırlarının belli olmasını gerektirmektedir. Kişilerin yasak eylemleri önceden bilmeleri düşüncesine dayanan bu ilkeyle temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması amaçlanmaktadır (AYM, E.2010/69, K.2011/116, 7/7/2011).

30. Suçların ve cezaların kanuniliği ilkesi, hukuk devletinin kurucu unsurlarındandır. Kanunilik ilkesi, genel olarak bütün hak ve özgürlüklerin düzenlenmesinde temel bir güvence oluşturmanın yanı sıra suç ve cezaların belirlenmesi bakımından özel bir anlam ve öneme sahip olup bu kapsamda kişilerin kanunen yasaklanmamış veya yaptırıma bağlanmamış fiillerden dolayı keyfî bir şekilde suçlanmaları ve cezalandırılmaları önlenmekte, buna ek olarak suçlanan kişinin lehine olan düzenlemelerin geriye etkili olarak uygulanması sağlanmaktadır (Karlis A.Ş., § 32).

31. Nitekim lehe olan düzenlemelerin geriye etkili olarak uygulanması kuralı 5237 sayılı Kanun'un 7. maddesinin (2) numaralı fıkrasında “Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.” şeklinde de ifade edilmiştir. Bu ilkeye göre sonradan yürürlüğe giren yasanın bir fiili suç olmaktan çıkarması, suçun unsurlarında veya diğer cezalandırılabilme şartlarında, bu suçtan dolayı mahkûmiyetin yasal neticelerinde ceza ve hatta güvenlik tedbirlerinde değişiklik yapması ve bu değişikliğin failin lehine sonuç vermesi durumunda yürürlüğe girdiği tarihten önce işlenen suçlar hakkında da uygulanması gerekecektir. Bu değişiklik, kesinleşmiş ancak infazı henüz tamamlanmamış hükümler ile infazı tamamlanmış hükümler bakımından da söz konusudur (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, E.2011/11-239, K.2011/281, 20/12/2011).

32. 5326 sayılı Kanun’un 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre 5237 sayılı Kanun’un zaman bakımından uygulamaya ilişkin hükümleri kabahatler açısından da uygulanacak ancak kabahatler karşılığında öngörülen idari yaptırımlara ilişkin kararların yerine getirilmesi bakımından derhâl uygulama kuralı geçerli olacaktır. Dolayısıyla kabahat fiilinin unsurlarına veya yaptırımına yönelik lehe kanun değişikliklerinde, Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen "kanunilik ilkesi"nin sonuçlarından biri olarak 5237 sayılı Kanun’un 7. maddesinin (2) numaralı fıkrasında yer alan "lehe kanunun geriye yürümesi" kuralının uygulanması gerekir (Mahmut Manbaki, B. No: 2012/731, 15/10/2014, § 47).

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

33. ÇSGB müfettişleri tarafından yapılan inceleme sonucunda başvurucu hakkında ceza tutanağı düzenlenmiştir. Başvurucu, tutanağa itiraz ederek idari para cezasının iptal edilmesi talebiyle başvuruda bulunmuştur.

34. Başvurucunun idari para cezasının iptal edilmesi talepli başvurusu değerlendirme aşamasında iken "çalışanların eğitimi'' yükümlülüğüne aykırı davrananlar hakkında öngörülen yaptırım tutarının değiştirilmesine dair kanun değişikliği yürürlüğe girmiştir. Söz konusu kanun değişikliğinin yürürlüğe girdiği tarihte idari para cezasının henüz kesinleşmediği anlaşılmaktadır.

35. Başvurucunun itirazını inceleyen hâkimlik ve itiraz mercii tarafından bahsi geçen kanun değişikliğideğerlendirilmemiştir.

36. Anayasa Mahkemesinin benzer iddiaların ileri sürüldüğü başvurulara ilişkin kararlarında, “suçların ve cezaların kanuniliği'' ilkesi uyarınca kabahat fiilinin unsurlarına veya yaptırımına yönelik lehe kanun değişikliklerinde lehe kanunun geriye yürümesi kuralının uygulanması bu ilkenin sağladığı güvenceler arasında kabul edilmektedir (Mahmut Manbaki, § 39).

37. Somut olayda "çalışanların eğitimi" yükümlülüğüne aykırı davrananlara yönelik idari yaptırım tutarı başvurucunun lehine olmak üzere değiştirilmiştir. Söz konusu yeni idari yaptırım 23/4/2015 tarihi itibarıyla yürürlükte bulunduğu hâlde başvurucunun itirazının yürürlükte olan lehe hükümler değerlendirilmeden reddedildiği anlaşılmaktadır. Ortaya çıkan bu sonuç, Anayasa'nın 38. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen "suçların ve cezaların kanuniliği" ilkesi ile bağdaşmamaktadır.

38. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 38. maddesinde güvence altına alınan suçların ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

39. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

40. Başvurucu, yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuştur.

41. Suçların ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

42. Suçların ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliğine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

43. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.206,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Suçların ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınan suçların ve cezaların kanuniliği ilkesinin İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin suçların ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliğine (2015/696 Değişik İş) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucu tarafından yapılan 226,90 TL harç ve1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.206,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 19/4/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.