VAKIF ÜNİVERSİTESİ İLE ÇALIŞANI ARASINDAKİ İŞ UYUŞMAZLIĞI ADLİ YARGIDA ÇÖZÜMLENMESİ GEREKİR

VAKIF ÜNİVERSİTESİ İLE ÇALIŞANI ARASINDAKİ İŞ UYUŞMAZLIĞI ADLİ YARGIDA ÇÖZÜMLENMESİ GEREKİR

T.C.

Yargıtay

9. Hukuk Dairesi         

2020/2160 E. 

2021/5802 K.


    BÖLGE ADLİYE
    MAHKEMESİ : … 26. Hukuk Dairesi
    DAVA TÜRÜ : ALACAK
    İLK DERECE
    MAHKEMESİ : … Anadolu 2. İş Mahkemesi

    Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I
    Davacı İsteminin Özeti:
    Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili davacının 01.09.2009 – 10.12.2013 tarihleri arasında davalı Üniversitede İngilizce okutmanı olarak çalıştığını, son maaşının asgari geçim indirimi de dahil net 2.130,00 TL olduğunu, 20 saatin üzerindeki her saat başına 30,00 TL ek ders ücreti aldığını, 24 saate göre hazırlanan ders programı nedeniyle de 08.00-18.00 saatleri arası çalıştığını, konuya ilişkin haklarının talebi ile işverence yıldırma ve psikolojik baskı uygulandığını, kendisinden daha az ders saati olan iş arkadaşlarına verilen zammın verilmediğini, odasını tahliye etmesi istenip uzunca bir dönem masa ve istenen raporlama için bilgisayar tahsis edilmediğini, yapılan muamelenin BK. 417. madde uyarınca işçinin kişiliğinin korunması kuralına aykırı olduğunu, süreç nedeniyle fazla mesai hakkı, ek saat ücretlerinin ödenmesi ve Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarındaki usulsüzlüklerin ve eksik primlerin tamamlanması talebi ile … 40. Noterliğinin 06.12.2013 tarih ve 29567 yevmiye nolu ihtarnamesi ile haklı nedenle ve derhal iş akdini feshettiğini iddia ederek ödenmeyen işçilik alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı Cevabının Özeti:
    Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; zamanaşımı itirazında bulunarak davacının 01.10.2009-31.05.2010 tarihleri arası çalıştığını, daha sonra ihtiyaç üzerine 15.09.2010-28.02.2011 tarihleri arası yeniden çalıştığını, 01.03.2011- 06.12.2014 tarihleri arasında okutman olarak çalıştığını, ders yükleri yönergesi nedeniyle asgari 24 saat üzeri ders saatinde ek ücret ödemesi yapıldığını, her yıl diğer okutmanlara yapılan maaş zammının davacıya da uygulandığını, mobbing iddialarının asılsız olduğunu, davacının çalışma ortamı ve arkadaşlarıyla uyumsuz olduğunu savunarak davanın reddini savunmuştur.
    İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
    İlk Derece Mahkemesince, davanın esastan reddine karar verilmiştir.
    İstinaf Başvurusu :
    İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
    Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti :
    Bölge Adliye Mahkemesince, davalı vekilinin istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı ancak İlk Derece Mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve dava dilekçesinin yargı yolu caiz olmaması nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
    Temyiz Başvurusu :
    Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
    Gerekçe:
    Taraflar arasındaki çözümlenmesi gereken husus davacı okutman ile davalı Üniversite arasındaki ilişkinin iş ilişkisine mi, yoksa statü hukukuna mı dayandığıdır.
    Anayasa’nın 128/1 maddesine göre “Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür”. Kamu görevlilerinin kim olduğu ise 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 4. Maddesinde açıklanmış, “Kamu hizmetlerinin; memurlar, sözleşmeli personel, geçici personel ve işçiler eliyle gördürüleceği” belirtilmiştir.
    Anayasa’nın 131 nci maddesine göre de “Vakıflar tarafından kurulan yükseköğretim kurumları, mali ve idari konuları dışındaki akademik çalışmaları, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden, Devlet eliyle kurulan yükseköğretim kurumları için Anayasada belirtilen hükümlere tabidir”.
    2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun Ek. 2. maddesi uyarınca “Vakıflar; kazanç amacına yönelik olmamak şartıyla ve mali ve idari hususlar dışında, akademik çalışmalar, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden bu Kanunda gösterilen esas ve usullere uymak kaydıyla, Yükseköğretim kurumları veya bunlara bağlı birimlerden birini veya birden fazlasını ya da bir üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsüne bağlı olmaksızın, ekonominin ihtiyaç duyduğu alanlarda yüksek nitelikli işgücü yetiştirmek amacıyla, bu Kanun hükümleri çerçevesinde kalmak şartıyla meslek yüksekokulu kurabilir. Bu meslek yüksekokulu, kamu tüzel kişiliğini haiz olup, Yükseköğretim Kurulunun görüşü alınarak Bakanlar Kurulu kararı ile kurulur. Kurulacak meslek yüksekokullarına, meslek ve teknik eğitim bölgesinde gereksinim duyulması esastır”. Aynı kanununu Ek. 5. maddesine göre “Vakıflarca kurulacak yükseköğretim kurumlarının, vakıf yönetim organı dışında en az yedi kişiden oluşan bir mütevelli heyeti bulunur. Mütevelli heyet üyeleri, vakıf yönetim organı tarafından dört yıl için seçilir, süresi biten üyeler yeniden seçilebilir. Mütevelli heyet üyelerinin yaş sınırlaması hariç Devlet memuru olma niteliklerine sahip bulunmaları ve en az üçte ikisinin lisans düzeyinde yükseköğrenim görmüş olması gerekir. Mütevelli heyet üyeleri kendi aralarından bir başkan seçer. Mütevelli heyet vakıf yükseköğretim kurumunun tüzelkişiliğini temsil eder. Vakıf yükseköğretim kurumlarının yöneticileri Yükseköğretim Kurulunun olumlu görüşü alınarak mütevelli heyet tarafından atanır. Mütevelli heyet; vakıf yüksek öğretim kurumu yöneticilerine uygun gördüğü ölçüde yetkilerini devredebilir. Yükseköğretim kurumunda görevlendirilecek yöneticiler ve öğretim elemanları ile diğer personelin sözleşmelerini yapar, atamalarını ve görevden alınmalarını onaylar, yükseköğretim kurumunun bütçesini onaylar ve uygulamaları izler, ayrıca vakıfça hazırlanan yönetmelik hükümlerine göre diğer görevleri yürütür”.
    Aynı Yasanın 31. maddesi üniversitelerde görev yapacak öğretim görevlilerinin görevlendirme şekli belirtilmiştir. Buna göre “Öğretim görevlileri; üniversitelerde ve bağlı birimlerinde bu Kanun uyarınca atanmış öğretim üyesi bulunmayan dersler veya herhangi bir dersin özel bilgi ve uzmanlık isteyen konularının eğitim – öğretim ve uygulamaları için, kendi uzmanlık alanlarındaki çalışma ve eserleri ile tanınmış kişiler, süreli veya ders saati ücreti ile görevlendirilebilirler. Öğretim görevlileri, ilgili yönetim kurullarının görüşleri alınarak fakültelerde dekanların, rektörlüğe bağlı bölümlerde bölüm başkanlarının önerileri üzerine ve rektörün onayı ile öğretim üyesi, öğretim üye yardımcısı ve öğretim görevlisi kadrolarına atanabilirler veya kadro şartı aranmaksızın ders saati ücreti veya sözleşmeli olarak istihdam edilebilirler. Öğretim üyesi kadrolarına öğretim görevlileri en çok iki yıl süre ile atanabilirler; bu süre sonunda işgal ettikleri kadroya başvuran öğretim üyesi bulunmadığı ve görevlerine devamda yarar görüldüğü takdirde aynı usulle yeniden atanabilirler. Atanma süresi sonunda görevleri kendiliğinden sona erer. Bunların yeniden atanmaları mümkündür”. 36. madde de Öğretim elemanlarının (ki içinde öğretim görevlileri de vardır), üniversitede devamlı statüde görev yapacakları belirtilmiştir.
    Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliği’nin 23/2 maddesi uyarınca “Vakıf yükseköğretim kurumlarında görev alacak olan akademik ve idari personelin çalışma esasları 2547 sayılı Kanunda devlet üniversiteleri için öngörülen hükümlere tabidir. Bu personelin aylık ve diğer özlük hakları bakımından ise 4857 sayılı İş Kanunu hükümleri uygulanır”.
    Uyuşmazlık Mahkemesi Vakıf Üniversitesinde çalışan öğretim elemanları ile Vakıf Üniversitesi arasındaki uyuşmazlıklarda “Vakıf Üniversitelerinin Anayasa’nın 131. Maddesi uyarınca devlet üniversitelerinin tabi olduğu statüye tabi olacakları, kamu tüzel kişiliği statüsü verildiği ve Kamu tüzel kişilerinin kuruluş amacının kamu yararı, faaliyet konularının ise kamu hizmeti olduğu, bu bağlamda, Kamu Tüzel Kişilerinin, özel hukuk tüzel kişilerine nazaran üstün ve ayrıcalıklı kamu gücüne sahip oldukları ve tek taraflı işlemlerle yeni hukuki durum yaratabilecekleri, bu nedenle de personelinin kamu hukukuna tabi olacakları” gerekçesi ile idari yargının görevli olduğuna karar vermektedir. (02.07.2012 gün ve 2012/178 Esas, 2012/174 Karar, 05.11.2012 gün ve 2012/189 E, 2012/234 K ve 2012/190 Esas, 2012/235 Karar).
    Ancak belirtmek gerekir ki bu kararlar ilke kararı değildir ve Uyuşmazlık Mahkemesinin devlet üniversitesi ile ilgili 1985 yılında verilen kararı ile çelişki yaratmaktadır. Zira Yüksek Mahkeme’nin 18.03.1985 gün ve 1985/2 Esas, 1985/8 Karar sayılı kararında açıkça “Devlet Üniversitesinin, kamu hizmeti gören ve kanunla kurulmuş bir kamu kurumu olduğu, davacı öğretim görevlisinin ise bu kamu kurumunda çalışan ve kamu hizmetini yürüten bir kamu görevlisi olduğun, ancak davacının bu görevi neye istinaden yürüttüğü, yani bu kamu görevinde ne şekilde istihdam edildiğinin açıklığa kavuşturulması gerektiğini vurgulamış ve davalı ile davacı arasındaki ilişkinin; davacı kamu görevi yapmasına rağmen, özel hukuk kurallarına göre belirlenen özel hukuk ilişkisi olduğu gerekçesi ile adli yargının görevli olduğunu belirtmiştir. Yargıtay(Kapatılan) 22. Hukuk Dairesi’nin kapatılması üzerine yeniden oluşan Yargıtay 9. Hukuk Dairesi de bu uygulamayı benimsemiştir.
    Açıklamak gerekirse, belirtilen normatif düzenlemelere göre kamu hizmeti kamu görevlisi sayılan işçilerle de yürütülebilir. Vakıf Üniversitelerine Devlet Üniversiteleri gibi ayrıcalıklar tanınması ve kamu hizmetini yapmalarının sağlanması, kamu hizmetini sağlamak için çalıştırdığı öğretim görevlilerini statü hukukuna tabi kılmaz. Normatif düzenlemelerde belirtildiği gibi mali ve idari konularda Vakıf Üniversiteleri Devlet Üniversiterinden ayrılmış ve yönetmelik hükümleri ile açıkça öğretim elemanlarının aylık ve özlük hakları konusunda 4857 sayılı İş Kanunu’na tabi olacakları belirtilmiştir.
    Taraflarca sözleşme metni sunulamasa da dosya içeriğine göre davacının; davalı vakıf Üniversitesinde üstlendiği görevi, davalı ile yaptığı bir sözleşme gereği yürüttüğü anlaşılmaktadır.Yapılan sözleşmeler, Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliğinin 23. maddesine istinaden ve bu maddenin verdiği yetkiye göre yapılır. Anılan maddeye göre, davalı ile davacı arasındaki ilişki; özel hukuk kurallarına göre belirlenen özel hukuk ilişkisidir. Davacı 4857 sayılı kanun kapsamında işçidir. Uyuşmazlık Mahkemesinin kararları ilke kararı niteliğinde değildir.Davalı vakıf üniversitesinin, mali ve idari konuları dışındaki akademik çalışmaları, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden, Devlet eliyle kurulan yükseköğretim kurumları için Anayasa’da belirtilen hükümlere tabi olması, davacının iş sözleşmesi ile çalışma olgusunu ve buna bağlı olarak İş Mahkemesinin görevini ortadan kaldırmaz. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca uyuşmazlık adli yargı yolunda ve iş mahkemesinde çözülmelidir.
    Bölge Adliye Mahkemesince işin esasına girilerek karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle “ yargı yolunun caiz olmadığı ” kararı verilmesi hatalıdır.
    SONUÇ:Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 09.03.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi