TAŞKINLIĞIN İMAR UYGULAMASINDAN KAYNAKLANMASI HALİNDE ECRİMİSİL İSTEĞİNİN REDDİNE KARAR VERİLECEĞİ

TAŞKINLIĞIN İMAR UYGULAMASINDAN KAYNAKLANMASI HALİNDE ECRİMİSİL İSTEĞİNİN REDDİNE KARAR VERİLECEĞİ

T.C.

YARGITAY

8. HUKUK DAİRESİ

2018/2372 E.

2018/12303 K.

08.05.2018 T.

Özet: Uyuşmazlık; ecrimisil istemine ilişkindir. Mahkemece imar uygulamasına ilişkin belgelerin ve davalıya ait taşınmazın çap kayıtları getirtilerek mahallinde öncelikle keşif yapılması, tecavüzlü olduğu belirtilen kısımların imar uygulaması ile mi yoksa imar uygulamasından önce mi oluştuğu tereddüde yer bırakmayacak şekilde uzman bilirkişi tarafından düzenlenecek krokiye yansıtılacak şekilde netliğe kavuşturulması, davalının kayıttan veya mülkiyet hakkından kaynaklı bir hakkının bulunduğu ve taşkınlığın imar uygulamasında sonra oluştuğunun tespit edilmesi halinde, imar uygulamasının kamusal bir tasarruf olup, bu tür durumlarda taşkın bina sahibinin kötü niyetinden de söz edilemeyeceğinden ecrimisil isteğinin reddine karar verilmesi aksi durumda sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ve araştırma ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Ecrimisil
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı, paydaşı olduğu 3406 ada 3 parsel sayılı taşınmazın ortaklığın giderilmesi davası sonucunda dava dışı kişiye satıldığını ancak paydaşı olduğu dönemde davalının gecekondu yapmak suretiyle taşınmazına müdahale ettiğini ileri sürerek ecrimisile karar verilmesini istemiştir.
Davalı, imar uygulaması sonucu yapının taşkın hale geldiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, imar uygulaması sonucu taşınmzın taşkın hale geldiği gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, ecrimisil isteğine ilişkindir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişmeli 3406 ada 3 parsel sayılı taşınmazın dava dışı İlknur adına kayıtlı olduğu, taşınmazın, 534 ada 38 parsel sayılı taşınmazın eski İmar Kanunu olan 6785 sayılı Kanunun 42.maddesi gereği imar uygulamasına tabi tutulması sonucu oluştuğu, davalıya ait yapının 58.40m² kısmın dava konusu parsel içinde geriye kalan 40.80m² kısmın 2 parsel sayılı taşınmaz içinde kaldığı … 4.Sulh Hukuk Mahkemesi Satış Memurluğu dosyasında alınan krokiden anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz’ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Ne var ki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı yasanın l605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı imar yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır.
Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır.
298l sayılı Yasanın 3290 sayılı Yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir.
Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.
Ne var ki; Mahkemece yapılan araştırma inceleme yukarıda izah edilen hususlar göz önüne alındığında hüküm vermeye elverişli değildir.
Hal böyle olunca, Mahkemece imar uygulamasına ilişkin belgelerin ve davalıya ait taşınmazın çap kayıtları getirtilerek mahallinde öncelikle keşif yapılması, tecavüzlü olduğu belirtilen kısımların imar uygulaması ile mi yoksa imar uygulamasından önce mi oluştuğu tereddüte yer bırakmayacak şekilde uzman bilirkişi tarafından düzenlenecek krokiye yansıtılacak şekilde netliğe kavuşturulması, davalının kayıttan veya mülkiyet hakkından kaynaklı bir hakkının bulunduğu ve taşkınlığın imar uygulamasında sonra oluştuğunun tespit edilmesi halinde, imar uygulamasının kamusal bir tasarruf olup, bu tür durumlarda taşkın bina sahibinin kötü niyetinden de söz edilemeyeceğinden ecrimisil isteğinin reddine karar verilmesi aksi durumda sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ve araştırma ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenle yerinde olduğundan kabulüyle, hükmün 6100 sayılı HMK’nın Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nın 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 08.05.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.