SÖZLEŞMENİN HAKSIZ FESHİ İDDİASINA DAYALI ALACAK - TALEPLE BAĞLILIK

SÖZLEŞMENİN HAKSIZ FESHİ İDDİASINA DAYALI ALACAK - TALEPLE BAĞLILIK

T.C.

YARGITAY

23. HUKUK DAİRESİ

2018/1123 E.

2020/3850 K.

26.11.2020 T.

SÖZLEŞMENİN HAKSIZ FESHİ İDDİASINA DAYALI ALACAK ( Davalı Tarafından Verdiği Kapora İle İlgili Talep Bulunmamasına Rağmen Bu Konu İle İlgili Mahkeme Gerekçesinde ‘Kapora Olarak Davacıya 50.000,00 USD Ödeme Yapmış Olduğu Dikkate Alındığında Bunun Mahsubu Sonucunda Dava Tarihi İtibariyle Davacının Davalıya 20.005,00 USD Kadar Borçlu Olduğu' Şeklinde Kesin Hüküm Teşkil Eder Nitelikte Hüküm Kurulmasının Doğru Görülmediği )

TALEPLE BAĞLILIK ( Alacak - Davalı Tarafından Verdiği Kapora İle İlgili Talep Bulunmamasına Rağmen Bu Konu İle İlgili Mahkeme Gerekçesinde ‘Kapora Olarak Davacıya 50.000,00 USD Ödeme Yapmış Olduğu Dikkate Alındığında Bunun Mahsubu Sonucunda Dava Tarihi İtibariyle Davacının Davalıya 20.005,00 USD Kadar Borçlu Olduğu' Şeklinde Kesin Hüküm Teşkil Eder Nitelikte Hüküm Kurulmasının İsabetsizliği )

TÜZEL KİŞİNİN ORGANLARI ARACILIĞI İLE YAPILAN TÜM İŞLEMLERİN DOĞRUDAN TÜZEL KİŞİLİK ADINA HAK VE BORÇ DOĞURMASI ( Alacak - Kural Olarak Şirketten Alacaklı Olanlar Şirketin Organlarına veya Ortaklarına Değil Doğrudan Şirketin Bu Malvarlığına Müracaat Etmek Zorunda Olup Somut Olayda Davalının Şirket Yöneticisi Olduğu ve Sözleşmede İmzası Bulunmadığı Ayrıca Sözleşme İçeriğinde de Davalının Sorumlu Olduğuna Dair Herhangi Bir Madde Mevcut Olmadığından Davalı Hakkında Davanın Husumetten Reddi Gerekirken Esastan Reddedilmesinin Doğru Görülmediği )

VEKALET ÜCRETİNİN ISLAH EDİLEN MİKTAR ÜZERİNDEN HESAPLANMASI ( Alacak - Davacı Vekilinin Davasını 101.311,00 USD Olarak Islah Ettiği ve Harcını Yatırdığı Mahkemece Vekalet Ücretinin Islah Edilen Miktar Üzerinden Hesaplanması Gerekirken Islah Edilen Miktarın Vekalet Ücreti Tayininde Göz Önüne Alınmamasının Doğru Görülmediği )

HUSUMET ( Alacak/Tüzel Kişinin Organları Aracılığı İle Yapılan Tüm İşlemlerin Doğrudan Tüzel Kişilik Adına Hak ve Borç Doğurması - Kural Olarak Şirketten Alacaklı Olanlar Şirketin Organlarına veya Ortaklarına Değil Doğrudan Şirketin Bu Malvarlığına Müracaat Etmek Zorunda Olup Somut Olayda Davalının Şirket Yöneticisi Olduğu ve Sözleşmede İmzası Bulunmadığı Ayrıca Sözleşme İçeriğindede Davalının Sorumlu Olduğuna Dair Herhangi Bir Madde Mevcut Olmadığından Davalı Hakkında Davanın Husumetten Reddi Gerekirken Esastan Reddedilmesinin Hatalı Olduğu )

6100/m.26

ÖZET : Dava, sözleşmenin haksız feshi iddiasına dayalı alacak istemine ilişkindir.

1- Somut olayda davalı tarafından verdiği kapora ile ilgili talep bulunmamasına rağmen bu konu ile ilgili mahkeme gerekçesinde ‘kapora olarak davacıya 50.000,00 USD ödeme yapmış olduğu dikkate alındığında, bunun mahsubu sonucunda, dava tarihi itibariyle davacının davalıya 20.005,00 USD kadar borçlu olduğu' şeklinde kesin hüküm teşkil eder nitelikte hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.

2-Her gerçek ve tüzel kişiliğin bağımsız olarak hak ve sorumluluk ehliyeti mevcuttur. Tüzel kişinin organları aracılığı ile yapılan tüm işlemler de doğrudan tüzel kişilik adına hak ve borç doğurur. Buna "ayrılık ve bağımsızlık" ilkesi denir. Tüzel kişilerin kendilerine ait ayrı bir kişiliği ve kendine ait bağımsız bir mal varlığı bulunması nedeniyle bu mal varlığı tüzel kişinin kendi alacaklılarının haklarını temin etmek için tahsis edilmiş ve ortaklarla alacaklılar arasında bir hukuki ilişki olmadığından tüzel kişiden alacaklı olanların güvencesi kabul edilir. Kural olarak şirketten alacaklı olanlar şirketin organlarına veya ortaklarına değil, doğrudan şirketin bu malvarlığına müracaat etmek zorundadır. Somut olayda davalı, şirket yöneticisidir ve sözleşmede imzası bulunmamaktadır. Ayrıca sözleşme içeriğinde de davalının sorumlu olduğuna dair herhangi bir madde mevcut değildir. Bu nedenlerle davalı hakkında davanın husumetten reddi gerekirken, bu davalı aleyhine davanın esastan reddedilmesi doğru görülmemiştir.

3- Davacı vekili davasını 101.311,00 USD olarak ıslah etmiş ve harcını yatırmıştır. Mahkemece vekalet ücretinin ıslah edilen miktar üzerinden hesaplanması gerekirken ıslah edilen miktarın vekalet ücreti tayininde göz önüne alınmaması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.

DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili; müvekkili ile davalı şirketin müvekkili tarafından işletilen ... Otelinin 2011 yılında belirli sayılardaki yatak kapasitelerinin pazarlanması için anlaştıklarını, sözleşmenin Suriye'deki olaylar ve savaş durumu gerekçe gösterilerek davalı tarafından 04/08/2011 tarihinde feshedildiğini, sözleşme feshedilmiş ise de, davalının fesih tarihinden önceki edimlerini ve taahhütlerini yerine getirmediği gibi bu tarihten sonraki edimlerinden de sorumlu olduğunu, feshin haksız bir fesih olması sebebiyle davalının sorumluluğunun devam ettiğini, müvekkiline ait otelin zarara uğramasına sebebiyet verdiğini, sözleşmenin 6. maddesinin ihlal edildiğini, müvekkilinin yaptığı masrafların fesih tarihine kadar hesaplanarak davalıdan tahsil edilmesi gerektiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 20.000 USD nin dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte ödeme yer ve zamanındaki TL karşılığı olarak tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili; müvekkilinin davanın dayanağı sözleşmenin ve dolayısıyla davanın tarafı olmadığını, müvekkili ile davacı arasında herhangi bir akid olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece iddia savunma ve dosya kapsamında; Suriye'de yaşanan iç karışıklık ve uluslararası boyuttaki terör olaylarının mücbir sebep olarak kabul edilmesi gerektiği, davalının sözleşmeyi feshetmekte haklı olduğu, davalının fesih tarihine kadar sözleşmeyle bağlı sayılarak ancak 04/08/2011 tarihine kadar sözleşmeye aykırılıktan sorumlu tutulabileceği, bu kapsamda yapılan bilirkişi hesabına göre davacının davalıdan talep edebileceği tazminat miktarının 28.995,00 USD olduğu, ancak davalının sözleşme başında kapora olarak davacıya 50.000,00 USD ödeme yapmış olduğu dikkate alındığında bunun mahsubu sonucunda, dava tarihi itibariyle davacının davalıya 20.005,00 USD kadar borçlu olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.

1-) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2-) 6100 Sayılı HMK'nın "Taleple Bağlılık İlkesi" başlıklı 26. maddesinin 1. fıkrası "Hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir" şeklindedir. Buna göre hakimin talepten fazlasına hüküm vermesi yasak olduğu gibi talepten başka bir şeye hüküm vermesi de yasaktır. Somut olayda davalı tarafından verdiği kapora ile ilgili talep bulunmamasına rağmen bu konu ile ilgili mahkeme gerekçesinde ‘kapora olarak davacıya 50.000,00 USD ödeme yapmış olduğu dikkate alındığında, bunun mahsubu sonucunda, dava tarihi itibariyle davacının davalıya 20.005,00 USD kadar borçlu olduğu' şeklinde kesin hüküm teşkil eder nitelikte hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.

3-) Her gerçek ve tüzel kişiliğin bağımsız olarak hak ve sorumluluk ehliyeti mevcuttur. Tüzel kişinin organları aracılığı ile yapılan tüm işlemler de doğrudan tüzel kişilik adına hak ve borç doğurur. Buna "ayrılık ve bağımsızlık" ilkesi denir. Tüzel kişilerin kendilerine ait ayrı bir kişiliği ve kendine ait bağımsız bir mal varlığı bulunması nedeniyle bu mal varlığı tüzel kişinin kendi alacaklılarının haklarını temin etmek için tahsis edilmiş ve ortaklarla alacaklılar arasında bir hukuki ilişki olmadığından tüzel kişiden alacaklı olanların güvencesi kabul edilir. Kural olarak şirketten alacaklı olanlar şirketin organlarına veya ortaklarına değil, doğrudan şirketin bu malvarlığına müracaat etmek zorundadır. Somut olayda davalı U.H. şirket yöneticisidir ve sözleşmede imzası bulunmamaktadır. Ayrıca sözleşme içeriğinde de davalı U.H.'ın sorumlu olduğuna dair herhangi bir madde mevcut değildir. Bu nedenlerle davalı U.H. hakkında davanın husumetten reddi gerekirken, bu davalı aleyhine davanın esastan reddedilmesi doğru görülmemiştir.

4-) Davacı vekili 10.02.2014 tarihinde davasını 101.311,00 USD olarak ıslah etmiş ve harcını yatırmıştır. Mahkemece vekalet ücretinin ıslah edilen miktar üzerinden hesaplanması gerekirken ıslah edilen miktarın vekalet ücreti tayininde göz önüne alınmaması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddine, (2) (3) (4) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davalılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının talep halinde temyiz edenlere iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26.11.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.