ÖNALIM HAKKINI KULLANAN PAYDAŞ SATIŞ SÖZLEŞMESİNİN TARAFI OLMADIĞINDAN BEDELDE MUVAZAA İDDİASINDA BULUNABİLİR VE BU İDDİASINI HER TÜRLÜ DELİLLE KANITLAYABİLİR

ÖNALIM HAKKINI KULLANAN PAYDAŞ SATIŞ SÖZLEŞMESİNİN TARAFI OLMADIĞINDAN BEDELDE MUVAZAA İDDİASINDA BULUNABİLİR VE BU İDDİASINI HER TÜRLÜ DELİLLE KANITLAYABİLİR

T.C.

Yargıtay

6. Hukuk Dairesi         

2012/17275 E. 

2013/2727 K.

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : Önalım

    Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı önalım davasına dair kararın temyiz incelemesi duruşmalı olarak davalı tarafından süresi içinde istenilmekle gün tayin edilerek taraflara gönderilen davetiyelerin tebliğ edilmesi üzerine belli günde davalı vekili Av. … geldi. Davacı taraftan gelen olmadı. Hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
    Uyuşmazlık, önalım hakkına konu edilen payın iptali ile davacı adına tesciline ilişkindir. Mahkemece davanın kabulü ile 357.080 TL önalım bedeli üzerinden önalım hakkının tanınmasına karar verilmesi üzerine, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Önalım hakkı, paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda payın üçüncü şahsa satılması halinde,diğer paydaşlara o payı öncelikle satın alma yetkisini veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve payın üçüncü kişiye satılması ile de kullanılabilir hale gelir.
    Önalım hakkının kullanılması ile bu hakkı kullanan paydaş ile alıcı arasında kapsam ve şartları satıcı ile davalı arasında yapılan sözleşmenin aynı olan bir satım ilişkisi kurulmuş olur. Önalım hakkını kullanan paydaş bu payı satın almak isterken tapuda gösterilen satış bedeli ile davalı tarafından ödenen harç ve masraflar toplamından ibaret önalım bedelini depo etmesi gerekir. Ancak davacı tapuda yapılan satış sözleşmesinin tarafı olmadığından bedelde muvazaa iddiasında bulunabilir ve bu iddiasını her türlü delille kanıtlayabilir.
    Olayımıza gelince; önalım hakkına konu edilen 227 No’lu parseldeki 1/2 pay taşınmazın paydaşlarından Necati Tüysüzoğlu tarafından 27.5.2011 tarihinde 400.000 TL bedelle davalıya satılmıştır. Davacı, dava dilekçesinde, herhangi bir bedelde muvazaa iddiasında bulunmayarak ve dava değerini 400.000 TL olarak göstererek önalım hakkının tanınması için yasal süresi içinde önalım davasını açmıştır. Yargılama sırasında ise, davacı vekili 24.11.2011 tarihli oturumda dava dilekçesini tekrarlamakla birlikte, rakam konusunda kuşkuları olduğunu, davalının 400.000 TL satış bedelini nasıl ödediğini kanıtlamasının gerektiğini beyan etmiştir. Davacı vekilinin bu beyanlarında da açık bir bedelde muvazaa iddiası bulunmamakta, payın gerçekte kaça satıldığı konusunda bir iddia ileri sürülmemektedir. Nitekim davacı vekili, davaya ilişkin tanık deliline de dayanmamıştır. Mahkeme ise, yerinde yapılan keşif sonrasında düzenlenen 15.3.2012 tarihli bilirkişi raporunda satış tarihi itibariyle 327.503.50 TL olarak belirlenen payın değerinin emlak beyannamelerinde bildirilen 308.000 TL’ye yakın olduğundan bahisle depo ettirilen 357.080 TL üzerinden önalım hakkının tanınmasına karar vermiştir. Mülga 1086 sayılı HMUK’nun 74 ve 6100 Sayılı HMK’nun 26. maddesi hükmü gereğince hakim tarafların talep sonuçları ile bağlı olup, ondan fazlasına ya da başka bir şeye karar veremez. Davada, davacının açıkça bir bedelde muvazaası olmadığı gibi, böyle bir iddianın varlığının kabulü halinde dahi keşif ve bilirkişi raporu, bedelde muvazaa iddiası yönünden tek başına yeterli kanıt oluşturmaz. Raporun davacının diğer delilleri ile de doğrulanması gerekir. Bu itibarla mahkemenin sadece bilirkişi raporuna dayanarak tapuda satış bedelinin yüksek gösterildiğini kabul etmesi yerinde değildir. Açıklanan bu hukuki olgu karşısında mahkemece davacıdan tapuda gösterilen satış bedeli ve masrafları üzerinden önalım hakkını kullanıp kullanılmayacağının sorulması, kullanılacağının beyan edilmesi halinde önalım bedelinin depo edilmesi için süre ve olanak tanınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, Yargıtay duruşması için kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına takdir olunan 990 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 19.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.