MÜŞTEKİNİN TELEFONUNDAKİ FOTOĞRAFLARI SİLMEK AMACI İLE TELEFONU ALMAK GASPTIR

MÜŞTEKİNİN TELEFONUNDAKİ FOTOĞRAFLARI SİLMEK AMACI İLE TELEFONU ALMAK GASPTIR

TC

YARGITAY

CEZA GENEL KURULU

2017/331 E.

2019/649 K.

"İçtihat Metni"

Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 246-265
Sanıklar ... ve ...’in nitelikli yağma suçundan TCK’nın 149/1, c, h, 168/3, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve hak yoksunluklarına; sanık ... hakkında ayrıca aynı Kanun’un 63. maddesi uyarınca mahsuba ilişkin Mardin 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 25.12.2012 tarihli ve 246-265 sayılı hükümlerin, sanıkların müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 12.04.2016 tarih ve 32431-2976 sayı ile TCK'nın 53. maddesinin uygulanması yönünden düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 13.02.2017 tarih ve 335968 sayı ile;
"Mağdur 24.11.2012 tarihli kolluk ifadesinde; damadı ... ile yanında ...'in saat 23.45 sularında ikamet ettiği binanın giriş kapısı önünde beklediklerini, damadının içeriye girmesine engel olarak 'Benim senin kızına yaptığım işkenceyi sen birilerine göstermişsin' dediğini, kendisini tehdit hakaret ederek, 'Telefonu bana ver, kızının fotoğraflarına bakacam' dediğini, telefonu vermeyince sanık ...'in kollarından tuttuğunu ...'in bıçakla tehdit edip, göğsüne yumrukla bir kaç defa vurup ceketinin cebindeki cep telefonunu aldığını, beklemekte olan araca binip ayrıldıklarını, araçta bir kişinin daha beklediğini beyan ederek şikâyetçi olduğu,
Sanık ... kolluktaki ifadesinde; '... akrabam olur, eski eşinin babasıyla aralarında fotoğraf yüzünden sıkıntıları olduğunu anlattı, mağdurun ikametinin önüne gittik, 10-15 metre uzaktayken ... 'Sen fotoğrafı çekmiş herkese gösteriyormuşsun ver o fotoğrafları bana' dedi, mağdurun elindeki telefonu içerisine bakacam diye aldı ve geri vermediğini,' beyan ettiği,
Dosyada mevcut 24.11.2012 tarihli saat 01.00'de polis görevlilerince tanzim edilen tutanak içeriğinde; mağdurun alındığını belirttiği telefonun içerisindeki numara aranarak ... ikna edilerek sanık ... ve suça konu cep telefonuyla Polis Merkezine gelmesi sağlanarak, telefonun mağdura iade edildiğinin belirtildiği,
Sanık ... Mahkemedeki ifadesinde ise; 'Mağdur önceki kayınpederimdi, kızı olan eşimin koluna vurmuştum, mağdur fotoğrafını çekip başkalarına göstermiş bunu duyunca ...'le birlikte gittim, telefonda fotoğraf olup olmadığını sordum, yok dedi, kendisi telefonu verdi, fotoğrafları abime gösterecektim, telefonu aldığımda eşimin fotoğrafı vardı sildim, polisler beni aradı, gidip telefonu teslim ettim' şeklinde beyanda bulunduğu,
Sanık ...'in diğer sanık ... ile birlikte telefonda kayıtlı olduğu belirtilen sanık ...'in eski eşinin darp fotoğraflarını tespit ederek silmek amacıyla aldıklarının sabit olduğu. Olayın bu oluş şekline, taraflar arasındaki ilişkiye göre, telefonu satmak ya da kullanmak maksadıyla aldıklarını kabul etmenin mümkün olmadığı, dolayısıyla yağma suçunun manevi unsuru oluşmadığı. Sanıkların eyleminin mevcut hâliyle kasten yaralama, tehdit ve suç delillerini yok etme suçu olarak değerlendirilmesi gerektiğinden sanıklar hakkında bozma kararı verilmesi gerektiği," görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Dairesince 06.03.2017 tarih ve 1293-515 sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklara atılı nitelikli yağma suçunun unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığının, oluşmadığının kabulü hâlinde sanıkların eylemlerinin kasten yaralama, tehdit ve suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçlarını mı oluşturduğunun belirlenmesine ilişkin olup,
Suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme ve yaralama suçlarıyla ilgili olarak Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 27. maddesi uyarınca;
a- Sanıklar hakkında suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçu yönünden açılmış bir kamu davası bulunup bulunmadığı,
b- Sanıkların eylemlerinin TCK’nın 86/2. maddesinde düzenlenen kasten yaralama suçunu oluşturduğunun kabulü hâlinde sanıklar hakkında şikâyet yokluğu nedeniyle düşme kararı verilip verilemeyeceği,
Hususlarının da değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanıklardan ...’in, mağdurun kızı... ile suç tarihinden önce evli olduğu, mağdurun...’nin vücudunda bulunan darp izlerine ilişkin fotoğrafları çekip başkalarına gösterdiğini öğrenmesi üzerine 23.11.2012 tarihinde saat 23.45 sıralarında konuşmak için mağdurun oturduğu binanın önüne diğer sanık ... ile giderek beklemeye başladığı, 24.00 sıralarında gelen mağdurun binaya girmesini engelleyerek fotoğraflar nedeniyle cep telefonunu istediği, mağdurun fotoğraf olmadığını ve cep telefonunu veremeyeceğini söylemesi üzerine sanık ...’in mağdurun kollarını tuttuğu, sanık ...’in de elindeki bıçakla “Bak kafanı kopartırım lan” diyerek mağduru tehdit edip göğüs bölgesine birkaç kez yumrukla vurarak elindeki cep telefonunu aldığı iddiası ile kamu davası açıldığı,
24.11.2012 tarihinde saat 01.00’de düzenlenen tutanakta; 24.11.2012 tarihinde saat 00.00 sıralarında haber merkezinden bir müracaat olduğunun bildirmesi üzerine olay yerine intikal edilerek mağdur ile görüşülüp neler olduğu sorulduğunda eski damadı sanık ... ve adını bilmediği bir şahıs tarafından darp edildiğini, bu darp sonrası sanık ...'in elindeki bıçağı kullanarak kendisine ait Samsung marka cep telefonunu zorla aldığını beyan etmesi üzerine sanıkların yakalanması için çalışma başlatıldığının, mağdura ait telefon aranarak sanık ... ikna edilip olaya karışan diğer sanık ... ile beraber teslim olmasının sağlandığının, yapılan kaba üst aramasında sanık ...'in üzerinde Samsung marka cep telefonunun ele geçirildiğinin, mağdura sorulduğunda bu telefonun kendisine ait olduğunu beyan ettiğinin yazıldığı,
24.11.2012 tarihinde saat 02.30’da düzenlenen teslim tesellüm tutanağında; sanık ...'in üzerinden çıkan Samsung marka cep telefonunun, telefona takılı sim kartın ve hafıza kartının telefonun sahibi olan mağdura teslim edildiğinin belirtildiği,
Mağdur ... hakkında düzenlenen 24.11.2012 tarihli adli raporda; göğüs sağ üst tarafta kızarıklık dışında herhangi bir bulguya rastlanılmadığının tespit edildiği,
Anlaşılmaktadır.
Mağdur ... kollukta; yaklaşık bir yıl kadar önce sanık ... ile kızı...’nin işkence nedeniyle anlaşmalı olarak boşandıklarını, sanık ...'in boşandığı günden beri evlerinin etrafında araçla gezerek yüksek sesle müzik dinlediğini, nara attığını ve kızı ile eşinin önünü keserek hakaret ettiğini, bu konularla ilgili sanığı belki düzelir diye şikâyet etmediğini, en son 23.11.2012 tarihinde saat 23.45 sıralarında ikamet etmiş olduğu binanın önüne geldiğinde sanık ..., ismini olay nedeniyle öğrendiği sanık ... ve yanlarındaki esmer tenli şahsın giriş kapısının önünde beklediklerini, içeri girmek isterken sanık ...'in kendisini engelleyerek "Kızına yaptığım işkenceyi birilerine göstermişsin." dediğini, bu durumu inkâr edince "Senin kafanı kopartacağım, sen erkek değil misin, seni sinkaf ederim." diye hakaretlerde bulunarak "Telefonu bana ver, kızının fotoğraflarına bakacağım." dediğini, telefonu vermeyince sanık ...'in kollarından tuttuğunu, sanık ...'in de arka cebinden bıçak çıkartarak "Bak kafanı kopartırım lan" dediğini, daha sonra göğüs bölgesine birkaç sefer yumruk vurduğunu ve ceketinin iç cebinde bulunan Samsung marka cep telefonunu zorla aldığını, yanında bulunan esmer tenli şahsın herhangi bir şeye karışmadığını, sanıklara yaptıklarının suç olduğunu, telefonunu tekrar kendisine iade etmelerini söylediğini, sanık ...'in de "Hiç bir bok yiyemezsin." diyerek hakaret ettiğini ve sanıkların olay yerinden arabayla ayrıldıklarını, davacı ve şikâyetçi olduğunu,
Savcılıkta farklı olarak; olay günü evinin önünde sanık ...'in, onun yaklaşık 2-3 metre gerisinde sanık ...'in, yaklaşık 10 metre ilerideki aracın içerisinde de iki kişinin beklediğini gördüğünü, sanık ...'in kendisinden telefonu istediğini vermeyince göğsüne birkaç yumruk vurarak "Telefonu vereceksin." dediğini, kabul etmeyince sanık ...'in sağ kolunu tuttuğunu, sanık ...'in de "Telefonu ver yoksa kafanı kopartırım." dediğini ve sol elindeki telefonu aldığını, sanık ...'in elini arka cebine götürdüğü için üstünde bıçak olduğunu düşündüğünü fakat herhangi bir bıçak ve benzeri bir şey görmediğini, sanıkların telefonu aldıktan sonra arabayla uzaklaştıklarını, sanık ...'in telefonu kendisinden gasp veya hırsızlık amacıyla aldığını düşünmediğini ama telefonu iradesi dışında aldığını, sanık ...'in abisinin yakın arkadaşı olması ve olayın daha fazla büyümemesi için şikâyetinden vazgeçtiğini,
Mahkemede; olay günü sanık ...'in "Senin cep telefonunda eşimin fotoğrafları varmış, bunları herkese gösteriyormuşsun, cep telefonunu bana ver." dediğini, kendisinin ise bunu kabul etmediğini, bu şekilde konuşurken sanık ...'in 3-4 metre geride olduğunu, bir ara sanık ...'in sağ kolundan tuttuğunu, sanık ...'in elinden aldığı telefonun kendisine 2-2,5 saat sonra karakolda iade edildiğini, şikâyetçi olmadığını, çelişki nedeniyle sorulduğunda; mahkemedeki beyanının doğru olduğunu, sanık ...'de bıçak görmediğini, bir ara elini arka cebine doğru götürdüğü için bıçak çıkaracağını düşündüğünü, telefonunun cebinden değil elinden alındığını, sanık ...’in kendisine karşı fiziki temasının olmadığını, ancak elindeki telefonu isterken "Bana telefonu ver yoksa senin kafanı kopartırım." dediğini, sanık ...'in de sağ kolundan tuttuğunu,
Tanık ... kollukta şüpheli sıfatıyla; olay günü amcasının oğlu olan diğer tanık Halil ile birlikte gezerken mahallelerinde oturan sanık ... ile kayın pederinin tartıştıklarını gördüklerini, yanlarında tanımadığı bir şahsın olduğunu, araçtan inmediği için ne yaşandığını bilmediğini,
Savcılıkta şüpheli sıfatıyla; sanık ...'in yanında bulunan şahsın tartışma sırasında yaklaşık 15 metre uzakta beklediğini, olay sırasında kimsede bıçak görmediğini, sanık ... ile kayınpederi arasında itiş kakış olduğunu ancak tartışmanın kavga boyutuna ulaşmadığını, sanık ...'in kayınpederinin elindeki telefonu aldığını bizzat görmediğini,
Mahkemede; sanık ...’in mağdurun cep telefonunu alıp almadığı konusunda bir bilgisinin olmadığını, başka bir şey bilmediğini, çelişki nedeniyle sorulduğunda; Mahkemedeki beyanının doğru olduğunu, sanık ... ile mağdurun tartıştıklarını görmediğini, önceki beyanlarına niye öyle geçtiğini bilmediğini,
Tanık ... kollukta şüpheli sıfatıyla; olay günü diğer tanık Mehmet Emin ile arabayla gezdikleri sırada uzaktan akrabası olan sanık ... ile kayınpederinin tartıştıklarını gördüğünü, yanlarında da sanık ...'in bulunduğunu, kendisinin araçtan inerek sanık ...'e "Bir olumsuzluk var mı?" diye sorduğunu, aile meselesi olduğunu söylemesi üzerine arabaya geri döndüğünü ve müdahale etmediğini, neden tartıştıklarını bilmediğini, tehdit, hakaret ve telefonu zorla alma olayına şahit olmadığını,
Savcılıkta şüpheli sıfatıyla; olay günü sanık ...'e mağdurla neden tartıştıklarını sorduğunda "Tartıştığım şahıs kayın pederim. Aile meselesi sen karışma." dediğini, bunun üzerine araca dönerken sanık ... ile mağdur arasındaki itiş kakışın devam ettiğini, hatta sanık ...'in bu sırada mağdurun elindeki telefonu aldığını ve ismini olay nedeniyle öğrendiği sanık ... ile arabaya bindiklerini, sanık ...'in tartışma sırasında sanık ...'in yanında olmadığını, yaklaşık 15 metre uzaklarında beklediğini, kimsede bıçak görmediğini, yalnızca aralarında itiş kakış olduğunu gördüğünü, onun da kavga boyutuna ulaşmadığını,
Mahkemede farklı olarak; sanık ...’in telefonu aldığını görmediğini, çelişki nedeniyle sorulduğunda; mahkemedeki beyanının doğru olduğunu, sanık ...'in mağdurun cep telefonunu aldığını görmediğini, ilk defa savcılığa çıktığı için o şekilde beyanda bulunmuş olabileceğini,
İfade etmişlerdir.
Sanık ... kollukta müdafisi hazır bulunmaksızın; mağdurun, boşandığı eşi...'nin babası olduğunu, ayrılma aşamasındaki tartışmaları sırasında...'nin kolunda oluşan darp izlerinin fotoğraflarını çeken mağdurun bunları herkese gösterdiğini duyduğunu, bunun üzerine 23.11.2012 tarihinde saat 23.45 sıralarında bu durumu kendisi ile konuşup fotoğrafların bulunduğu telefonu almak için mağdurun oturduğu evin önüne arkadaşıyla gittiğini, o saatlerde kahvehaneden geleceğini bildiği için mağduru beklemeye başladığını, bu sırada yanında sanık ... ile tanık Halil'in olduğunu, arabada da Mehmet'in olduğunu, mağdurun saat 23.45 sıralarında geldiğini, mağdurdan başkalarına göstermiş olduğu kızının darp fotoğraflarını istediğini, onun da böyle bir şey olmadığını söylemesi üzerine mağdura hakaret ettiğini, onun da kendisine hakaret ettiğini, bu esnada sadece mağdurun kollarından tuttuğunu ve aralarında çekişme olduğunu, bu tartışma sadece ikisinin arasında yaşandığını, yanında bulunan sanık ...'in karışmadığını, bu esnada mağdurun elinde bulunan telefonu içerisinde fotoğraflar olduğunu bildiği için aldığını ve oradan arkadaşları ile birlikte ayrıldıklarını, bu esnada bıçak çıkartmadığını zaten üzerinde de bıçak olmadığını, telefonu mağdurun cebinden değil elinden aldığını, bir süre sonra eski eşi olan...'nin telefonundan mağdurun telefonunun arandığını, telefonu açtığında kendisini polis memuru olarak tanıtan bir şahsın polis merkezine gelmesi gerektiğini söylediğini, bunun üzerine sanık ... ile polis merkezine geldiklerini,
Savcılıkta müdafi huzurunda; mağdurun, kızının kolunda bulunan morlukları telefonuna kaydederek bunu başkalarını göstermeye başladığını duyunca bu durumdan rahatsız olduğu için 23.11.2012 tarihinde saat 23.45 sıralarında mağdurun oturduğu apartmanın önüne kendisinin kullandığı araçla sanık ... ve tanık Halil ile birlikte gittiklerini, sanık ... ile tanık Halil'in araçta beklediklerini, kendisinin ise araçtan inerek apartmanın önünde mağduru beklemeye başladığını, bir süre sonra mağdur gelince "Neden kızının mor olan kolunun fotoğrafını çekip millete gösteriyorsun?" diye sorduğunda mağdurun kimseye fotoğraf göstermediğini, böyle bir şey olmadığını söyleyerek apartmana girmek istediği sırada mağdurdan fotoğrafı silmesini istediğini, aralarında itiş kakış olduğunu ve mağdurun elindeki cep telefonunu aldığını, mağdura yumrukla vurarak ya da onu bıçakla tehdit ederek cep telefonunu zorla almadığını, telefonu almasındaki amacının içerisindeki fotoğrafı abisine göstermek olduğunu, tartışma esnasında yanlarında sadece tanık Halil'in bulunduğunu, cep telefonunu mağdurun elinden aldığına yönelik iddianın doğru olduğunu ancak döverek veya tehdit ederek değil elinden çekip aldığını, bir süre sonra...'nin numarasından mağdurdan almış olduğu telefonun arandığını, telefonu açtığında telefondaki polisin karakola gelmesi gerektiğini söylemesi üzerine karakola giderek telefonu polislere teslim ettiğini,
Mahkemede farklı olarak; eski eşi olan...'nin koluna vurduğunu, mağdurun da...'nin kolundaki bu morluğu çekip başkalarına gösterdiğini duyduğunu, bunun üzerine olay günü sanık ... ile birlikte mağdurun yanına gittiklerini, sanık ...'in biraz uzakta durduğunu, mağdurdan cep telefonunu istediğini, vermeyeceğini söylemesi üzerine cep telefonunda fotoğraf olup olmadığını sorduğunu, mağdurun olmadığını söyleyerek cep telefonunu kendisine uzattığını, cep telefonunu içerisindeki fotoğrafı abisi Abdulkadir'e göstermek için aldığını ve abisinin fotoğrafı gördüğünü, telefondaki eski eşinin fotoğrafını sildiğini, çelişki nedeniyle sorulduğunda; mahkemedeki beyanının doğru olduğunu, telefonu kendisinin almadığını mağdurun verdiğini,
Sanık ... kollukta müdafisi olmaksızın; akrabası olan sanık ...’in kendisine eski eşinin babası olan mağdur ile fotoğraf yüzünden sıkıntıları olduğunu anlattığını, bunun üzerine sanık ... ile daha önceden tanımadığı mağdurun ikametinin bulunduğu yere gittiklerini, daha sonra yolda kendilerini gören tanıklar Halil ve Emin’in de yanlarına geldiklerini, ancak tanık Emin’in araçtan hiç inmediğini, bir süre binanın önünde bekledikten sonra mağdurun geldiğini ve sanık ... ile kapının önünde konuşmaya başladıklarını, kendilerinin onlardan 15-20 metre uzakta olduklarını, yanlarına hiç gitmediklerini, aralarında önce Arapça konuştukları için konuşmaları anlamadığını, daha sonra sanık ...’in mağdura "Sen fotoğrafı çekmiş herkese gösteriyormuşsun, ver o fotoğrafları bana” dediğini, mağdurun da öyle bir şey olmadığını beyan etmesi üzerine tartışmaya başladıklarını, sanık ...’in mağdurun elindeki telefonu “Ver telefonunun içerisine bakacağım.” diyerek aldığını ve geri vermediğini, geldikleri araç ile oradan ayrıldıklarını, tartışma sırasında sanık ...’in bıçak çekmediğini, kendisinin de kesinlikle şahsın kollarından ya da başka bir yerinden tutmadığını, yanlarına dahi yaklaşmadığını, sanık ... ile mağdur arasında itişme olduğunu ancak birbirlerini darp etmediklerini, çağrılmaları üzerine polis merkezine gittiklerini,
Savcılık ve sorguda müdafi huzurunda; mağdur ile sanık konuşurken kendisinin 15-20 metre uzakta beklediğini, sanık ...'in "Neden kızının morarmış kolunun fotoğrafını çekip herkese gösteriyorsun?" diye sorduğunu, mağdurun öyle bir şey olmadığını söylediğini ve aralarında Arapça konuşmaya başladıklarını, bu nedenle konuşmaları anlamadığını, konuşma sırasında aralarında itiş kakış olduğunu, hatta bu sırada araçla geçmekte olan isimlerini olay nedeniyle öğrendiği tanıklar Halil ve Mehmet Emin'in bu durumu görerek durduklarını, tanık Halil'in yanlarına geldiği sırada sanık ...'in "Sen karışma bu ailevi mesele" dediğini, itiş kakış sırasında sanık ...'in mağdurun elindeki cep telefonunu alarak yanlarına geldiğini ve geldikleri araç ile oradan uzaklaştıklarını, bir süre sonra sanık ...'in mağdurdan aldığı cep telefonunun çaldığını ve polislerin kendilerini karakola çağırdıklarını, karakola gittiklerinde sanık ...'in telefonu polislere teslim ettiğini, mağdurun, kolunu tuttuğu sırada sanık ...'in ona vurduğu ve bıçakla tehdit ettiği iddiasının doğru olmadığını, kendisinin olaya hiç karışmadığını, ancak sanık ...'in itiş kakış sırasında mağdurun telefonunu alması olayının doğru olduğunu,
Mahkemede; sanık ...’in mağdur ile konuştuğu sırada kendisinin 15-20 metre uzakta olduğunu, ne konuştuklarını duymadığını, sanık ... ile mağdur konuşurken bir ara sanığın mağdurun elindeki telefonu aldığını gördüğünü ancak zorla almadığını, mağdurun kollarından tutmadığını, hakkında niye bu şekilde beyanda bulunulduğunu bilmediğini, çelişki nedeniyle sorulduğunda; mahkemede vermiş olduğu beyanının doğru olduğunu,
Savunmuşlardır.
Sanıklara atılı nitelikli yağma suçunun unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığı;
TCK'nın 148. maddesinde yağma suçu; "Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır." şeklinde hüküm altına alınmıştır.
Madde gerekçesinde; "Hırsızlık suçundan farklı olarak yağma suçunun oluşabilmesi için mağdurun rızasının cebir veya tehdit kullanılarak ortadan kaldırılması gerekir. Yağma suçunun tamamlanabilmesi için kullanılan cebir veya tehdidin etkisiyle mağdur malı teslim etmeli veya alınmasına karşı koyamamalıdır. Malın teslim edilmesi veya alınması, suçun konusunu oluşturan mal üzerinde mağdurun zilyetliğine son verilmesini, mağdurun bu eşya üzerinde zilyetlikten doğan tasarruf haklarını kullanmasının olanaksız hâle gelmesini ifade eder. Mal, zilyedin tasarruf olanağı ortadan kalktığı anda alınmış olacağından, bu ana kadar yapılan cebir veya tehdit, hırsızlığı yağmaya dönüştürür. Örneğin evin içindeki eşyayı alıp kapıdan çıkarken mal sahibi ile karşılaşan hırsız, ona karşı cebir veya tehdit kullanacak olursa, yağma suçu oluşur. Mal alındıktan yani hırsızlık suçu tamamlandıktan sonra, bunu geri almak isteyen kişiye karşı cebir veya tehdide başvurulması hâlinde, yağma suçundan söz edilemez. Hırsızlık suçuna konu malın geri alınmasını önlemek amacına yönelik olarak kullanılan cebir veya tehdit ayrı suçların oluşmasına neden olur. Bu durumda gerçek içtima hükümlerinin uygulanması gerekir." açıklamasına yer verilmiştir.
Yağmanın temel şeklinin düzenlendiği 5237 sayılı TCK'nın 148. maddesinin birinci fıkrası uyarınca; kişinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceği ya da malvarlığı bakımından büyük bir zarara uğratılacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur bırakılması yağma suçunu oluşturur. Suç anılan değerlere yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit veya cebir kullanılması suretiyle gerçekleşir.
Yağma suçu amaç ve araç hareketlerden oluşan bir suçtur. İlk önce almayı gerçekleştirmek için araç hareketler olan cebir veya tehdit kullanılır, sonrasında bu cebir ve tehdidin etkisiyle malın alınması veya tesliminin sağlanması ile suç tamamlanır.
Yağma, tehdit veya cebir kullanma ile hırsızlık suçlarının bir araya gelmesiyle oluşmuş bileşik bir suç olduğundan birden çok hukuki değeri korumaktadır. Kendisini oluşturan suçların korudukları hukuki değerler olan kişi hürriyeti, vücut dokunulmazlığı, zilyetlik ve mülkiyet yağma suçunun da koruduğu hukuki değerlerdir.
Yağma suçunun manevi öğesi “kast”tır. Failin mağdura yönelttiği cebir veya tehdidi, kendisi veya başkasına yarar sağlamak amacıyla malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya zorlamak amacıyla hareket etmesi gerekmektedir. Yağma suçunun oluşabilmesi için malın mutlaka sahip olmak amacıyla alınması şart olmayıp, geçici olarak kullanma kastı ile hareket edilmiş olması durumunda dahi eylem yağma suçunu oluşturmaktadır. (Kişilere ve Mala Karşı Cürümler, Sulhi Dönmezer, İstanbul 2001, s. 435.)
TCK'nın 149. maddesinde yağma suçunun nitelikli hâlleri arasında birden fazla kişi tarafından birlikte ve gece vakti işlenmesi de sayılmıştır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık ...’in, tartıştıkları esnada eski eşi olan...’yi yaralaması sonucu kolunun morardığı, daha sonra mağdurun bu morluğu telefonuna kaydederek başkalarına gösterdiğini duyması üzerine 23.11.2012 tarihinde saat 23.45 sıralarında yanına arkadaşı sanık ...'i de alarak mağdurun oturduğu evin önüne gittiği, bu sırada olay yerine gelen mağdurdan telefonunu istediği, mağdurun telefonunu vermeyeceğini söylemesi üzerine sanık ...’in mağdurun kolundan tuttuğu, sanık ...’in de bir kaç sefer mağdurun göğüs bölgesine vurup “Bak kafanı kopartırım lan” diyerek tehdit edip elindeki cep telefonunu aldığı, ertesi gün saat 01.00 sıralarında da sanıkların kendiliğinden karakola gelerek teslim olduklarında sanık ...’in kaba üst aramasında suça konu telefonun ele geçtiği olayda; mağdurun aşamalardaki beyanlarından, bu beyanları destekler adli rapordan ve tanık beyanlarından sanık ...'in cebir ve tehdit ile mağdurun elindeki cep telefonunu içerisindeki fotoğrafları silmek amacıyla sanık ... ile birlikte alarak olay yerinden ayrıldıklarının sabit olduğu, yağma suçunun oluşması için suça konu malın sahiplenme kastıyla alınmasının şart olmadığı, fotoğrafları silmek amacıyla geçici olarak kullanma kastıyla alınması durumunda da yağma suçunun oluşacağı hususları göz önünde bulundurulduğunda sanıklara atılı suçun tüm unsurları itibarıyla oluştuğunun kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ :

Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 07.11.2019 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla, ulaşılan bu sonuca göre diğer uyuşmazlık konularının değerlendirilmesine gerek olmadığına oy birliğiyle karar verildi.