KÖTÜ MUAMELE YASAĞININ VE ETKİLİ BAŞVURU HAKKININ İHLAL EDİLDİĞİNE İLİŞKİN İDDİALARIN KABUL EDİLEMEZ OLDUĞU

KÖTÜ MUAMELE YASAĞININ VE ETKİLİ BAŞVURU HAKKININ İHLAL EDİLDİĞİNE İLİŞKİN İDDİALARIN KABUL EDİLEMEZ OLDUĞU

Olaylar

Başvurucu; eşi ve üç çocuğuyla Türkiye'ye yasal yollarla giriş yapan, ardından ikamet izni alarak Türkiye’de yaşamaya başlayan bir Irak vatandaşıdır. Cumhuriyet başsavcılığınca başvurucunun da aralarında olduğu bazı kişiler hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçu kapsamında soruşturma açılmış, valilik tarafından da başvurucu hakkında sınır dışı etme ve idari gözetim altına alma kararları tesis edilmiştir. Ayrıca başvurucunun ikamet izni, hakkında tahdit kaydı ve sınır dışı etme kararı bulunması nedeniyle iptal edilmiştir. Bunun üzerine başvurucu, sınır dışı etme kararının iptali için idare mahkemesinde dava açmıştır. İdare mahkemesi ara kararıyla davalı idareden başvurucu hakkında konulan tahdit kaydının dayanağını, başsavcılıktan ise soruşturmanın akıbetini sormuştur. Emniyet Genel Müdürlüğü, başvurucuya tahdit kaydı konulduğunu; başsavcılık ise soruşturmanın devam ettiğini belirtmiştir. İdare mahkemesi başvurucunun açtığı dava kesin olarak reddetmiş, başsavcılık yürütülen soruşturma kapsamında ise kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.

İddialar

Başvurucu, kötü muameleye maruz kalma riski bulunan ülkeye sınır dışı etme kararı verilmesi nedeniyle kötü muamele yasağının, sınır dışı etmenin usul güvencelerine aykırı olması nedeniyle de yerleşme hürriyeti ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

Mahkemenin Değerlendirmesi

A. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia Yönünden

Kötü muamele yasağıyla korunan hakların gerçek anlamda güvence altına alındığından bahsedilebilmesi için devletin kötü muamelede bulunmaması yeterli değildir. Devlet, aynı zamanda bireyleri kendi görevlilerinin ve üçüncü kişilerin kötü muamele oluşturabilecek eylemlerine karşı da korumalıdır. Sınır dışı etme işlemi sonucunda yabancının gönderileceği ülkede kötü muamele yasağının ihlal edileceğinin iddia edilmesi hâlinde idari ve yargısal makamlar tarafından söz konusu ülkede gerçek bir ihlal riskinin bulunup bulunmadığı ayrıntılı şekilde araştırılmalıdır. Fakat her sınır dışı işleminde devletin araştırma yükümlülüğü bulunmamaktadır. Bu yükümlülüğün ortaya çıkabilmesi için öncelikli olarak başvurucu tarafından savunulabilir iddia ortaya konmalıdır.

Somut olayda başvurucu, ülkesine geri gönderilmesi durumunda karşılaşacağı riski iki nedene dayandırmıştır: Bunlardan biri eşinin babasının Irak'ın eski lideri döneminde general olması, diğeri ise farklı mezhepten olmasıdır. Başvurucunun kayınbabası nedeniyle risk altında olduğuna ilişkin -herhangi bir belgeye veya rapora dayanmayan- soyut iddiası araştırma yapmaya yeter seviyede ciddi değildir. Öte yandan başvurucunun idare mahkemesinin ara kararı uyarınca verdiği yazılı beyanında ya da göç uzmanıyla yaptığı mülakatta mezhebi nedeniyle ülkesinde sorun yaşadığına ilişkin bir anlatımı yoktur. Bu iki durum incelenip değerlendirildiğinde başvurucunun ülkesine geri gönderilmesi hâlinde kötü muameleye maruz kalacağına ilişkin iddialarının araştırmaya değer nitelikte ve yeterlilikte olmadığı anlaşılmıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.

B. Sınır Dışı Etme İşlemlerindeki Usul Güvenceleri Kapsamında Yerleşme Hürriyetiyle Bağlantılı Olarak Etkili Başvuru Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia Yönünden

Başvurucunun adının terör örgütü mensuplarına ait olduğu öngörülen bir listede yer aldığının öğrenilmesi sonrasında kamu makamlarınca başvurucu ile terör örgütü arasında bir bağ kurulması yersiz ve dayanaksız bir değerlendirme değildir. Dolayısıyla idari ve yargısal makamların ulaştığı veriler ışığında sınır dışı etme işlemiyle ilgili yaptığı değerlendirmeler öngörülebilir olduğundan sınır dışı etme işleminin kanuni dayanağı bulunmaktadır.

Öte yandan başvurucunun sınır dışı edilmesine dayanak olan tahdit kaydının hangi gerekçeyle konulduğu bilgisi Başsavcılığın yazısı üzerine davası dosyasına girmiştir. Söz konusu yazıdan başvurucunun haberdar olduğu dosyaya yansımamış ise de başvurucu idare mahkemesinden sınır dışı etme işlemine gerekçe oluşturan tahdit kaydına dair verileri öğrenmek için talepte bulunmamış, bunları değersiz kılacak karşı iddialar öne sürmemiş veya lehine olup değerlendirilmesi gereken bir delil sunmamıştır. Dolayısıyla başvurucunun sadece kamu makamlarının verilerine itibar edildiği iddiası dayanaksızdır. Başvurucunun idare mahkemesinde ileri sürdüğü iddialar herhangi bir yasa dışı eylemi olmadığı ve ceza soruşturmasında aleyhinde bir delil bulunmadığıyla sınırlıdır.

Sınır dışı etme işleminin kamu güvenliğine tehdit oluşturduğu gerekçesiyle tesis edildiği dikkate alındığında terör örgütü üyeliğine ilişkin bir araştırma yapılmamasının veya bu kapsamda açılan ceza soruşturmasında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesinin iptal davası yönünden bir önemi bulunmamaktadır. Kamu makamlarının başvurucunun kamu güvenliğine tehdit oluşturduğu şeklindeki değerlendirmesinin hukuka uygun olduğuna karar veren idare mahkemesi, yeniden durumunu inceletme güvencesine aykırı davranmamıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle yerleşme hürriyetiyle bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.

---

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

GENEL KURUL

 

KARAR

 

WISAM SULAIMAN DAWOOD EAQADAH BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/2831)

 

Karar Tarihi: 15/2/2023

R.G. Tarih ve Sayı: 11/5/2023 - 32187

 

GENEL KURUL

 

KARAR

 

Başkan

:

Zühtü ARSLAN

Başkanvekili

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Başkanvekili

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Basri BAĞCI

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Sinan ARMAĞAN

Başvurucu

:

Wısam Sulaıman Dawood EAQADAH

Vekili

:

Av. Mustafa PEK

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; kötü muameleye maruz kalma riski bulunan ülkeye sınır dışı etme kararı verilmesi nedeniyle kötü muamele yasağının, sınır dışı etmenin usul güvencelerine aykırı olması nedeniyle de yerleşme hürriyeti ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 25/1/2021 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Başvurucu, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün (İçtüzük) 73. maddesi uyarınca sınır dışı işleminin yürütmesinin tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

5. Komisyon, ileri sürülen iddialar ve ibraz edilen belgeler itibarıyla başvurucunun yaşamına ya da maddi veya manevi bütünlüğüne yönelik ciddi bir tehlike altında olmadığını değerlendirdiğinden başvuru dosyasını tedbir incelemesi için Bölüme göndermemiştir. Diğer taraftan Komisyon başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.

7. İkinci Bölüm başvurunun Genel Kurul tarafından incelenmesine karar vermiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Genel Bilgiler

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve ilgili kurumlardan temin edilen bilgilere göre olaylar özetle şöyledir:

9. Başvurucu 1974 doğumlu bir erkek olup Irak Cumhuriyeti vatandaşıdır.

10. Başvurucu; Irak'ın Musul şehrinde yaşamaktayken iç karışıklıklar ve mezhep çatışmalarında evinin ve işyerinin yakılıp yağmalandığını, bunun üzerine eşi ve üç çocuğuyla Türkiye'ye yasal yollarla giriş yaptığını beyan etmiştir.

11. Türkiye'ye geldikten sonra Çorum'a yerleştiğini belirten başvurucu, ikamet izni için idareye talepte bulunmuştur. Göç İdaresi Genel Müdürlüğünden gelen belgelere göre başvurucu için turizm amaçlı kısa dönem ikamet izni ilk kez 27/11/2017 tarihinde düzenlenmiştir. Her yıl uzatılan ikamet izninin sonuncusunun geçerlilik tarihi 3/11/2020'dir.

12. Çorum Cumhuriyet Başsavcılığınca başvurucunun da aralarında olduğu bazı kişiler hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçu kapsamında soruşturma açılmış, bu kapsamda 27/7/2020 tarihinde Bahçelievler Polis Merkezi Amirliğinde başvurucunun bilgisine başvurulmuştur. Başvurucu; tercüman eşliğinde verdiği ifadesinde yaklaşık üç yıl önce hava yoluyla Ankara'ya geldiğini, geçerli bir ikamet izni olduğunu, neden sınır dışı edilmek istendiğini bilmediğini, genel güvenliğe aykırı herhangi bir şey yapmadığını söylemiştir.

13. Başvurucu, ifade işlemi sonrasında Çorum İl Göç İdaresi Müdürlüğüne (Göç İdaresi) götürülmüştür. Bir tercüman aracılığıyla 28/7/2020 tarihinde il göç uzmanıyla mülakat yapan başvurucu; beyanlarının bir bölümünde Irak'ta konfeksiyon işiyle uğraştığını, 2017 yılında yasal yollarla ailesiyle birlikte ikamet izni almak amacıyla Türkiye'ye geldiğini, daha sonra akrabalarının olduğu Çorum'a yerleştiğini, yakınlarının veya kendisinin herhangi bir örgütle bağlantısının olmadığını, ülkesinden çıkarken bir zorluk yaşamadığını, dinî inancı nedeniyle ülkesinde bir baskıyla karşılaşmadığını ifade etmiştir.

14. Çorum Valiliğinin 28/7/2020 tarihli kararıyla başvurucu hakkında 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 54. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) bendi uyarınca sınır dışı etme ve idari gözetim altına alma kararları tesis edilmiştir.

15. Başvurucu, hakkındaki idari gözetim kararı sonrasında Çorum Geri Gönderme Merkezinde tutulmaya başlanmıştır.

B. İptal Davası Süreci

16. Başvurucu, sınır dışı etme kararının iptali için 6/8/2020 tarihinde Çorum 1. İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) dava açmıştır.

17. Başvurucu; dava dilekçesinde özetle Türkiye'ye gelmeden önce yaşadığı (bkz. § 10) süreçten bahsederek hakkında kamu düzeni ve güvenliği nedeniyle alınan sınır dışı etme kararının hukuka aykırı olduğunu, kendisinin veya ailesinin buna sebep olacak herhangi bir eylemi olmadığını, hakkında açılan ceza soruşturmasında aleyhinde hiçbir delil bulunmadığını ve hakkında iddianame düzenlenmediğini belirtmiştir. Başvurucu ayrıca birçok akrabasının DAEŞ terör örgütü tarafından öldürüldüğünü, farklı bir mezhepten olması nedeniyle geri gönderildiği takdirde ülkesinde baskı göreceğini, eşinin babasının ülkenin eski lideri Saddam Hüseyin'e bağlı bir general olması nedeniyle baskının daha da şiddetli olacağını iddia etmiştir.

18. Davalı Çorum Valiliği sunduğu cevap dilekçesinde özetle kararın hukuka uygun olduğunu, başvurucunun yasal yollarla ülkeye giriş yaptığını, 27/7/2017 tarihinde kısa dönem ikamet izni talebinde bulunduğunu, Emniyet Genel Müdürlüğünün 29/6/2020 tarihli yazısı üzerine hakkında G-87 tahdit kodu konulduğunu ve yapılan değerlendirme sonucunda başvurucu hakkında sınır dışı etme kararı alındığını belirtmiştir.

19. Cevap dilekçesi ekine konulan belgelere göre başvurucunun ikamet izni, hakkında tahdit kaydı ve sınır dışı etme kararı bulunması nedeniyle 28/7/2020 tarihinde iptal edilmiştir.

20. İdare Mahkemesi 18/11/2020 tarihli ara kararıyla davalı idareden başvurucu hakkında konulan tahdit kaydının dayanağını, Çorum Cumhuriyet Başsavcılığından (Başsavcılık) ise başvurucu hakkında yürütülen soruşturmanın akıbetini sormuştur. Mahkeme ayrıca başvurucudan şu hususlara ilişkin bilgi ve belge talep etmiştir:

"a)Sınırdışı edildiği halde ülkesi Irak'ın içinde bulunduğu çatışma ve savaş ortamı nedeniyle can güvenliğinin bulunmadığı iddiasına ilişkin olarak; yakınlarından bir kısmı Irak'ın farklı bölgelerinde halen yaşamını devam ettirebildiği halde kendisinin Irak'a sınırdışı edilmesi durumunda neden can güvenliği olmadığının bilgi ve belgeye dayalı olarak ayrıntılı olarak açıklanmasının istenilmesine,

b)Vatandaşı olduğu Irak ülkesinde herhangi bir suç ya da suçlardan yargılanıp yargılanmadığı, hakkında kesinleşmiş bir idam hükmünün bulunup bulunmadığı, var ise bu idam hükmünün hangi suç ya da suçlara ilişkin olduğunun açıklanarak, buna ilişkin belgelerin okunaklı örneklerinin dosyaya ibraz edilmesinin istenilmesine..."

21. Davalı idarenin 21/12/2020 tarihli cevap yazısında Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Başkanlığının 29/6/2020 tarihli yazısı üzerine başvurucuya tahdit kaydı konulduğu, yazı içeriğinin bu kurumdan istenebileceği belirtilmiştir.

22. Başsavcılık 23/11/2020 tarihli yazısıyla başvurucunun da yer aldığı soruşturmanın devam ettiğini bildirerek soruşturma dosyasındaki bazı belgeleri göndermiştir. Söz konusu belgelerden biri de Çorum İl Emniyet Müdürlüğünün tahkikat evrakını konu alan ve Başsavcılığa hitaben düzenlenen 1/9/2020 tarihli üst yazıdır. İlgili yazının içeriği şu şekildedir:

"Çorum Emniyet Müdürlüğünün 25.06.2020 tarih ve 202....7 sayılı yazıları ile Emniyet Genel Müdürlüğünün 24.06.2020 tarih ve 202...6 sayılı yazılarında MİT Başkanlığınca Suriye Haseke Daşişa'da da bulunan DEAŞ Terör Örgütü karargahında 2018 yılında gerçekleştirilen bir baskında Terör örgütü mensuplarına ait olduğu değerlendirilen isim listesinde adı geçtiği bildirilen (Y.K. Np:99...8) Wisam Sulaıman Dawood EAQADAH, ... şahıslar hakkında İlgi sayılı Cumhuriyet Savcısı görüşme tutanağında bilgileri yazılı şahısların belirtilen eylem ve faaliyetleri, adlarına kayıtlı ve kullanmakta oldukları GSM hatları, İlimizdeki gelir durumları ile gelir durumlarının yaşantıları ile orantılı olup olmadığı ve daha önceden hakların Terör Örgütü ile bağlantılı adli işlem kaydı bulunup bulunmadığı hususlarının araştırılması istenmiş olup,

Alınan talimatlar doğrultusunda düzenlenen tahkikat evrakı yazımız ekinde sunulmuştur.

..."

23. Başvurucu; İdare Mahkemesinin ara kararına karşı (bkz. § 20) sunduğu dilekçede özetle Irak'ta akrabalarının yaşadığını fakat riskin kendisinin değil eşinin soyuyla ilgili olduğunu, eşi N.M.A.nın babası M.A.nın Irak'ın eski lideri Saddam Hüseyin'in generali olduğunu, bu kişinin damadı olduğunu Irak'taki yönetimin bildiğini, yoğun olarak tehditler alması üzerine ailesiyle Türkiye'ye geldiğini ve uluslararası koruma talebinde bulunduğunu, ülkesinde herhangi bir suçtan yargılanmadığını veya hakkında idam hükmü bulunmadığını beyan etmiştir. Başvurucu, kayınbabası olduğunu belirttiği kişinin bir fotoğrafını da dilekçesine eklediğini söylemiştir.

24. İdare Mahkemesinin 23/12/2020 tarihli kararıyla başvurucunun açtığı dava kesin olarak reddedilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"... Olayda, davacının; sınır dışı edilmesine dayanak tahdit kodu konulmasına dair iş ve işlemler ile hakkında DAEŞ silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan yürütülmekte olan Çorum Cumhuriyet Başsavcılığı dosyalarının akıbetleri ve ayrıca sınırdışı edildiği halde ülkesi Irak'ın içinde bulunduğu çatışma ve savaş ortamı nedeniyle can güvenliğinin bulunmadığı iddiasına ilişkin olarak ayrıntılı izahatı ile dayanağı bilgi ve belgelerin istenilmesine dair Mahkememizin 18/11/2020 tarihli ara kararına cevaben gönderilen bilgi ve belgelerin tetkikinden; davacı hakkında tahdit kodu düşülmesinin ve aynı şekilde hakkında adli tahkikat yapılması nedenlerinin; Mit Başkanlığı yazısı ile Suriye/Haseke-Daşişa'da bulunan DEAŞ Terör Örgütü karargahına yönelik 2018'de gerçekleştirilen bir baskında örgüt mensuplarına ait olduğu değerlendirilen isim listesinde davacının da adına yer verilmesi, başka bir deyişle adı geçen örgüt üyesi olduğu belirtilen şahıslar arasında yer alması olup, aynı zamanda konuyla alakalı olarak Çorum Cumhuriyet Başsavcılığı'nca 2020/11614 soruşturma sayılı dosyada soruşturmanın halen devam ettiği, diğer yandan davacının sınır dışı edildiği takdirde ülkesinde can güvenliğinin bulunmadığına, işkenceye, insanlık dışı ve onur kırıcı muameleye maruz kalacağına, ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşüncelerinden dolayı zulme uğrayacağına ilişkin somut bilgi, belge sunamadığı, sadece kayınpederinin Irak eski devrik lideri Saddam'ın generallerinden olduğunu, bundan dolayı can kaybı korkusu taşıdığını beyan ettiği anlaşılmaktadır.

...

Bakılan uyuşmazlıkta; davacının, 2017 yılında Irak'tan yasal yollardan çıkış yaparak, ailesi ile birlikte kısa dönem ikamet izni almak için Türkiye'ye geldiğini iddia ettiği, ancak, ülkesi olan Irak'ta zulme ve kötü muameleye maruz kaldığı yönünde beyanı olmadığı, davacının devlet yetkilileriyle herhangi bir problemi olmadığı, ülkeden çıkışında herhangi bir güçlükle karşılaşmadığı, ülkesine geri gönderilmesi durumunda zulme uğrayacağına ilişkin somut ve inandırıcı bilgi ve belgelerin de bulunmadığı, davacı hakkında mevcut olduğu anlaşılan Ç-87(Genel güvenlik açısından tehlike arz edilen kişiler) kodunun yabancıların yurda girişlerinde gerekli denetimlerin sağlanması ve gerekli makamlardan izin alınması hususlarını düzenlemek adına uygulandığı ve uyuşmazlıkta emniyet birimlerinin istihbarati bilgileri ve hakkında adli takibat başlatılması doğrultusunda tahdit kodlarının konulduğu, her ne kadar davacı hakkında DAEŞ silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan yapılan soruşturmanın devam ettiği belirtilse de, kovuşturmaya konu suça ilişkin davacı hakkında yapılan tespit ve devletlerin kendi hükümranlık hakları kapsamında hakkında şüphe bulunan yabancıyı sınır dışı edebilmek hususunda geniş takdir yetkisinin bulunduğu göz önüne alınarak, davacının kamu düzeni ve kamu güvenliği açısından tehlike oluşturduğu gerekçesiyle sınır dışı edilmesi yönünde tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır..."

25. Verilen karar, başvurucuya 20/1/2021 tarihinde tebliğ edilmiştir.

26. Başvurucu 25/1/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

C. Ceza Soruşturması Süreci

27. Soruşturma kapsamında, Çorum Geri Gönderme Merkezinde bulunan başvurucunun ifadesi kolluk tarafından avukatının huzurunda ve tercüman eşliğinde şüpheli sıfatıyla alınmıştır. Başvurucu 12/11/2020 tarihli ifadesinin öz geçmişine ilişkin bölümünde DAEŞ'in 2014 yılında Musul'u ele geçirmesi sonrasında evinin bir bombardıman sırasında yıkıldığını, başka bir ev kiraladığını, DAEŞ'e katılması yönünde bir teklif almadığını, 2017 yılında Musul'dan Bağdat'a geldiğini, burada ailesinden birçok kişinin Saddam Hüseyin döneminde askerlik yapmış olması ve Sünni mezhebine mensubiyeti nedeniyle baskıya uğradığını beyan etmiştir. İfade sırasında başvurucuya Suriye'nin Haseke şehrinde DAEŞ terör örgütünün karargâhında ele geçirilen listede Abu Mahmud kod adıyla kendisinin yer alması da sorulmuştur. Başvurucu bu soruya verdiği yanıtta Arap geleneğinde çocuklarının adının başına Abu kelimesi getirilerek babalarına hitap edilebildiğini, üç erkek çocuğu olduğunu, bunlardan birinin adının Mahmut olduğunu, hayatı boyunca Irak dışına çıkmadığını, sahip olduğu tek pasaportla sadece Türkiye'ye geldiğini söylemiştir.

28. Başvurucu ve başka bir şüpheli hakkındaki soruşturma ana dosyadan 2/12/2020 tarihinde ayrılmıştır. Başsavcılık 3/12/2020 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"...

Şüpheli Wısam Sulaıman Dawood EAQADAH isimli şahıs hakkında yapılan araştırmalarda şahsın zaman zaman yevmiye karşılığı çeşitli işlerde çalıştığı, şüphelinin ilgili listede adının geçmesinin dışında DEAŞ terör örgütü ile bağlantılı olduğu yönünde herhangi bir somut delilin elde edilemediği, şüphelinin maddi ve ayni yardım aldığı, sosyal yaşantısının gelir durumu ile orantılı olduğunun tespit edildiği,

...

Şüphelilerin kullandığı tespit edilen hatlara ilişkin olarak alınan HTS dökümlerinin incelenmesinde şüpheli ... isimli şahsın Deaş terör örgütü kapsamında işlem yapılan herhangi bir şahıs ile irtibatının bulunmadığı, şüpheli Wısam Sulaıman Dawood EAQADAH isimli şahsın ise Deaş terör örgütü ile irtibatlı M.Y.A.A. isimli şahıs ile 2 defa irtibatının bulunduğu hususunun tespit edildiği,

Her ne kadar şüpheliler hakkında istihbari bilgi doğrultusunda soruşturma başlatılmış ise de, gerek şüphelilerin alınan ifadesi gerekse hakkında yapılan araştırmalarda şüphelinin DEAŞ terör örgütü üyesi olduğuna ilişkin somut delilin bulunmadığı, şüpheli Wısam Sulaıman Dawood EAQADAH isimli şahsın HTS dökümlerinde tespit edilen iki irtibatında şüphelinin DEAŞ terör örgütü üyesi olduğuna ilişkin yeterli delil teşkil etmeyeceği anlaşılmakla;

Şüphelilerin üzerine atılı bulunan suçu işlediğine dair herhangi bir somut delilin bulunmaması nedeniyle şüpheliler hakkında KAMU ADINA KOVUŞTURMA YAPILMASINA YER OLMADIĞINA..."

D. Başvurucunun Sunduğu Belgeler

29. Başvurucu, eşinin babasına ait olduğu değerlendirilen vatandaşlık belgesinin onaylı bir tercümesini bireysel başvuru formuna eklemiştir. M.A.A. isimli kişiye ait olan Irak vatandaşlık belgesinde bu kişinin bedensel özellikleri, inancı, ikamet yeri ile doğum yeri ve tarihine ilişkin bilgiler bulunmaktadır. 1956 yılında düzenlenen belgede ayrıca kişinin mesleği öğrenci olarak gösterilmiştir. Belgeden, söz konusu kişinin başvurucunun iddiasında belirttiği gibi general olarak görev yapmış olduğu anlaşılamamıştır.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

30. 6458 sayılı Kanun’un “Geri gönderme yasağı” kenar başlıklı 4. maddesi şöyledir:

"Bu Kanun kapsamındaki hiç kimse, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye tabi tutulacağı veya ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatının veya hürriyetinin tehdit altında bulunacağı bir yere gönderilemez."

31. 6458 sayılı Kanun'un “İkamet izni” kenar başlıklı 19. maddesi şöyledir:

"Türkiye’de, vizenin veya vize muafiyetinin tanıdığı süreden ya da doksan günden fazla kalacak yabancıların ikamet izni almaları zorunludur. İkamet izni, altı ay içinde kullanılmaya başlanmadığında geçerliliğini kaybeder."

32. 6458 sayılı Kanun’un 6/12/2019 tarihli ve 7196 sayılı Kanun'un 75. maddesiyle değişik “Sınır dışı etme kararı” kenar başlıklı 53. maddesi şöyledir:

"(1) Sınır dışı etme kararı, Genel Müdürlüğün talimatı üzerine veya resen valiliklerce alınır.

 (2) Karar, gerekçeleriyle birlikte hakkında sınır dışı etme kararı alınan yabancıya veya yasal temsilcisine ya da avukatına tebliğ edilir. Hakkında sınır dışı etme kararı alınan yabancı, bir avukat tarafından temsil edilmiyorsa kendisi veya yasal temsilcisi, kararın sonucu, itiraz usulleri ve süreleri hakkında bilgilendirilir.

 (3) Yabancı veya yasal temsilcisi ya da avukatı, sınır dışı etme kararına karşı, kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde idare mahkemesine başvurabilir. Mahkemeye başvuran kişi, sınır dışı etme kararını veren makama da başvurusunu bildirir. Mahkemeye yapılan başvurular on beş gün içinde sonuçlandırılır. Mahkemenin bu konuda vermiş olduğu karar kesindir. Yabancının rızası saklı kalmak kaydıyla, dava açma süresi içinde veya yargı yoluna başvurulması hâlinde yargılama sonuçlanıncaya kadar yabancı sınır dışı edilmez."

33. 6458 sayılı Kanun’un “Sınır dışı etme kararı alınacaklar” kenar başlıklı 54. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “(1) Aşağıda sayılan yabancılar hakkında sınır dışı etme kararı alınır:

...

d) Kamu düzeni veya kamu güvenliği ya da kamu sağlığı açısından tehdit oluşturanlar

..."

34. 6458 sayılı Kanun'un "Sınır dışı etme kararı alınmayacaklar" kenar başlıklı 55. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) 54 üncü madde kapsamında olsalar dahi, aşağıdaki yabancılar hakkında sınır dışı etme kararı alınmaz:

a) Sınır dışı edileceği ülkede ölüm cezasına, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalacağı konusunda ciddi emare bulunanlar

..."

B. Uluslararası Hukuk

1. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve İlgili Ek Protokoller

35. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "İşkence yasağı" kenar başlıklı 3. maddesi şöyledir:

"Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlere tabi tutulamaz."

36. Sözleşme'ye ek (7) No.lu Protokol'ün "Yabancıların sınır dışı edilmelerine ilişkin usulü güvenceler" kenar başlıklı 1. maddesi şöyledir:

"1. Bir devletin ülkesinde kurallara uygun olarak ikamet eden bir yabancı, yasaya uygun şekilde verilmiş bir kararın uygulanması dışında sınır dışı edilemez ve bu durumda bir kimse,

a) sınır dışı edilmesine karşı gerekçeler öne sürebilme,

b) durumunu yeniden inceletme,

c) yukarıdaki amaçlarla, yetkili bir merci önünde veya bu merci tarafından tayin edilecek biri ya da birileri önünde kendini temsil ettirme hakkını haiz olacaktır.

2. Sınır dışı edilmenin kamu düzeni yararı ya da ulusal güvenlik nedenleri açısından gerektiği hallerde, bir yabancı yukarıdaki 1. maddenin a, b ve c bentlerinde öngörülen haklarını kullanmadan sınır dışı edilebilir."

2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihatı

37. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ek (7) No.lu Protokol'ü onaylamış bir ülkede sınır dışı edilmeyle karşı karşıya kalan bir yabancının protokolün 1. maddesindeki güvencelerden yaralanabilmesi için kurallara uygun olarak o ülkede ikamet etmesinin zorunlu olduğunu kararlarında vurgulamaktadır (Ljatifi/Makedonya (Eski Yugoslavya Cumhuriyeti), B. No: 19017/16, 17/5/2018, § 32, C.G. ve diğerleri/Bulgaristan, B. No: 1365/07, 24/4/2008, § 70). İkametin kurallara uygun olup olmadığı ilgili devletin mevzuatına göre belirlenir (Sharma/Letonya, B. No: 28026/05, 24/3/2016, § 73).

38. AİHM, sınır dışı etme talebinin veya dava dilekçesinin yabancıya tebliğ edilip edilmediği (Lupsa/Romanya, B. No: 10337/04, 8/6/2006, § 59), sınır dışı etme kararına yapılan itirazın esası hakkında bir denetim yapılıp yapılmadığı (Baltaji/Bulgaristan, B. No: 12919/04, 12/7/2011, § 57), sınır dışı etme kararının dayandığı somut sebeplerin bildirilmemesi nedeniyle yabancının karara karşı gerekçelerini sunup sunamadığı gibi sorunların (Ahmed/Bulgaristan, B. No: 34621/03, 13/7/2010, § 53) ek (7) No.lu Protokol'deki usul güvenceleri kapsamında incelenmesi gerektiğini değerlendirmiştir.

39. Ulusal güvenlik gerekçesiyle sınır dışı etme işlemi bağlamında, ulusal güvenliğe ilişkin tehdidin çeşitli ve öngörülemez niteliği dikkate alındığında yasanın öngörülebilir olduğunu kabul etmek için devletlerin bu sebebe dayanan bütün davranışları kanunlarında detaylı olarak listelemesi beklenemez (Ljatifi/Makedonya (Eski Yugoslavya Cumhuriyeti),§ 35).

40. Muhammad ve Muhammad/Romanya ([BD], B. No: 80982/12, 15/1/2020) kararında AİHM, sınır dışı etme kararını konu olan yargılamalarda yabancının karara dayanak olan somut unsurlardan haberdar olma, ayrıca ilgili bilgi ve belgelere erişim hakkı olduğunu kabul etmiştir (Muhammad ve Muhammad/Romanya, §§ 126-129). Bununla birlikte bilgi ve belgelere erişim hakkına Sözleşmeci devletlerin özellikle millî güvenlik kaygısıyla kendi mevzuatları uyarınca getirdikleri belirli ölçüdeki sınırlamaların anlaşılabilir olduğunu belirten AİHM, yabancının usul güvenceleri kapsamında sahip olduğu kabul edilen haklarına konulan sınırlamaların güvenceleri etkisiz kılmayacak şekilde olması gerektiğini, bu bağlamda incelediği dosyalarda ilk önce sınırlamaların makul olup olmadığına dair inceleme yapan bağımsız makamın bir karar alıp almadığını, sonrasında ise sınırlama sebebiyle maruz bırakılan zorluğun dengeleyici unsurlarla telafi edilip edilmediğini denetlediğini söylemiştir (Muhammad ve Muhammad/Romanya, §§ 132, 133).

3. Ek (7) No.lu Protokol'e İlişkin Açıklayıcı Rapor

41. Ek (7) No.lu Protokol'e ilişkin açıklayıcı raporun 7. ve 16. paragraflarında protokolün 1. maddesiyle ilgili olarak sırasıyla şu açıklamalar yapılmıştır:

"Bu madde lehlerine tanınan haklar göz önünde bulundurularak yabancıların bir Akit Tarafın ülkesinden sınır dışı edilmeleri durumunda bu kişilere asgari güvenceler sağlamak için AİHS'e konulmuştur. Bu maddenin eklenmesi, diğer uluslararası belgelerde yer almayan durumlarda koruma sağlanmasına ve bu korumanın AİHS'de öngörülen kontrol sistemi kapsamına alınmasına imkan vermektedir."

"Avrupa İnsan Hakları Komisyonu 7729/76 numaralı başvuruda bir kişiyi sınır dışı etme kararının, Sözleşme'nin 6. maddesi anlamında medeni hak ve yükümlülüklerinin belirlenmesini veya kendisine karşı herhangi bir suç isnadını içermediğini belirtmiştir. Söz konusu madde 6. maddenin bu şekildeki yorumunu etkilemez."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

42. Anayasa Mahkemesinin 15/2/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

43. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve masraflarını karşılama imkânının bulunmadığını belirterek adli yardım isteminde bulunmuştur.

44. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

45. Başvurucu; eşinin babasının Irak'ın eski lideri Saddam Hüseyin döneminde general olarak görev yapması nedeniyle ülkesine geri gönderilmesinin hayatını tehlikeye sokacağını, idam edileceğini, ayrıca farklı mezhepten olması nedeniyle ülkesinde baskı göreceğini iddia etmiştir.

46. Bakanlık görüş yazısında özetle başvurucu hakkında düzenlenen sınır dışı etme kararı ve buna ilişkin iptal davası sürecinden bahsedilmiş, Sözleşme ve mevzuatın ilgili hükümleri ile Anayasa Mahkemesinin daha önce benzer olaylarda belirlediği kriterlerin dikkate alınması gerektiğinden söz edilmiştir.

2. Değerlendirme

47. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun sınır dışı edilmesi hâlinde öldürülebileceğine ilişkin iddiası kötü muamele yasağı kapsamında değerlendirilmiş, yaşam hakkı bakımından ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

48. Anayasa vatandaşlara ülkeye giriş ve ülkeden çıkarılma konusunda mutlak bir hak vermiş iken yabancılar farklı bir rejime tabi tutulmuştur. Uluslararası hukukta da kabul edildiği üzere bu husus, devletin egemenlik yetkisi kapsamında kalmaktadır. Dolayısıyla devletin yabancıları ülkeye kabul etmekte veya sınır dışı etmekte takdir yetkisinin bulunduğu kuşkusuzdur. Ancak anılan işlemlerin Anayasa'da güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklere müdahale oluşturması hâlinde bireysel başvuruya konu edilebilmesi mümkündür (A.A. ve A.A. [GK], B. No: 2015/3941, 1/3/2017, § 54).

49. Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında yaşam hakkının yanında maddi ve manevi varlığı koruma ve geliştirme hakkı da güvence altına alınmıştır. Aynı maddenin üçüncü fıkrasında ise kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan cezaya veya muameleye tabi tutulamayacağı hükmüne yer verilmiştir. Maddenin sistematiğinden de anlaşılacağı üzere birinci fıkrada genel olarak güvence altına alınan bireyin maddi ve manevi varlığı üçüncü fıkrada kötü muamelelere karşı özel olarak korunmuştur (A.A. ve A.A., § 55).

50. Anılan maddede, devlete getirilen kötü muamelede bulunmama (negatif) yükümlülüğünün herhangi bir istisnasına yer verilmemiştir. Temel hak ve özgürlüklerin savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hâllerde kullanılmasının durdurulmasına imkân veren Anayasa'nın 15. maddesinde de maddi ve manevi varlığın bütünlüğüne dokunulamayacağı belirtilmiştir. Bu durum, kötü muamele yasağının mutlak nitelikte olduğunun açık göstergesidir (A.A. ve A.A., § 56).

51. Ancak bu yasakla korunan hakların gerçek anlamda güvence altına alındığından bahsedilebilmesi için devletin kötü muamelede bulunmaması yeterli değildir. Devletin aynı zamanda bireyleri kendi görevlilerinin ve üçüncü kişilerin kötü muamele oluşturabilecek eylemlerine karşı da koruması gerekir (A.A. ve A.A., § 57).

52. Bu çerçevede sınır dışı etme işlemi sonucunda yabancının gönderileceği ülkede kötü muamele yasağının ihlal edileceğinin iddia edilmesi hâlinde idari ve yargısal makamlar tarafından söz konusu ülkede gerçek bir ihlal riskinin bulunup bulunmadığı ayrıntılı şekilde araştırılmalıdır (A.A. ve A.A., § 62).

53. Her sınır dışı işleminde yukarıda belirtilen şekilde devletin araştırma yükümlülüğü bulunmamaktadır. Bu yükümlülüğün ortaya çıkabilmesi için öncelikli olarak başvurucu tarafından savunulabilir (araştırılabilir/tartışılabilir/araştırmaya değer/makul şüphe uyandıran) bir iddia ortaya konmalıdır. Bu doğrultuda başvurucu, geri gönderileceği ülkede var olduğunu iddia ettiği kötü muamele riskinin ne olduğunu makul şekilde açıklamalı; (varsa) bu iddiayı destekleyen bilgi ve belgeleri sunmalı; bu iddialar belirli bir ciddilik seviyesinde olmalıdır. Ancak savunulabilir iddianın ortaya konması somut olayın özelliğine göre farklılık gösterebileceğinden her olayda ayrıca değerlendirme yapılmalıdır (A.A. ve A.A., § 63).

54. Somut olayda başvurucu, ülkesine geri gönderilmesi durumunda karşılaşacağı riski iki nedene dayandırmıştır: Bunlardan birincisi eşinin babasının Irak'ın eski lideri döneminde general olmasıdır. Başvurucu, bu kişinin damadı olması nedeniyle ülkesinde baskı gördüğünü iddia etmektedir. Bireysel başvuru formunda yer alan vatandaşlık belgesinin eşinin babasına ait olduğu gerekçesiyle başvurucu tarafından dosyaya eklendiği değerlendirilmiştir. Söz konusu belgenin eşinin babasına ait olduğu kabul edilse dahi sunduğu belgenin içerdiği bilgiler itibarıyla bu kişinin gerçekten Irak'ta general olduğunu ortaya koymaya elverişli olmadığı görülmüştür. Diğer taraftan kayınbabası nedeniyle idam edilebileceğini ileri süren başvurucu, bu nedene dayalı olarak evliliği süresince ülkesinde gördüğü baskıya ilişkin bir açıklama yapmamıştır. 2017 yılına kadar ülkesinde yaşamaya devam eden başvurucunun kayınbabası nedeniyle risk altında olduğuna ilişkin herhangi bir belgeye veya rapora dayanmayan soyut iddiasının araştırma yapmaya yeter seviyede ciddi olmadığı anlaşılmıştır.

55. Başvurucu ayrıca farklı mezhepten olması nedeniyle ülkesinde baskıya maruz kalacağını ileri sürmektedir. Başvurucu bu konudaki iddiasıyla ilgili başka bir bilgi vermemiştir. Başvurucu şüpheli sıfatıyla verdiği ifadesinde (bkz. § 27) mezhebiyle ilgili bilgi vermiş ise de bireysel başvuru formunda veya iptal davasındaki dilekçesinde bu konuda açıklama yapmaktan kaçınmıştır. Dahası başvurucunun İdare Mahkemesinin ara kararı uyarınca verdiği yazılı beyanında (bkz. § 23) ya da göç uzmanıyla yaptığı mülakatta (bkz. § 13) mezhebi nedeniyle ülkesinde sorun yaşadığına ilişkin bir anlatımı yoktur. Dolayısıyla kendisiyle ilgili bilgi verme ve makul seviyede açıklama yapma yükümlülüğü bulunan başvurucunun bu yükümlülüğüne aykırı hareket ettiği, ayrıca beyanlarının birbiriyle çeliştiği görülmüştür.

56. Bunların yanında geri gönderilmesi hâlinde ülkesinde kötü muamele göreceğini belirten başvurucunun bu konudaki iddialarını kamu makamlarına ilk kez sınır dışı etme kararından sonra açtığı iptal davasında dile getirdiğinin altı çizilmelidir.

57. Sonuç olarak başvurucunun ülkesine geri gönderilmesi hâlinde kötü muameleye maruz kalacağına ilişkin iddialarının araştırmaya değer nitelikte ve yeterlilikte olmadığı anlaşılmıştır. Nitekim İdare Mahkemesinin kararında da başvurucunun somut veriler sunmadığı hususuna vurgu yapılmıştır (bkz. § 24). İdare Mahkemesinin yaptığı değerlendirmeden ve ulaştığı sonuçtan ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmamaktadır.

58. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının savunulabilir nitelikte olmadığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Sınır Dışı Etme İşlemlerindeki Usul Güvenceleri Kapsamında Yerleşme Hürriyetiyle Bağlantılı Olarak Etkili Başvuru Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

59. Başvurucu; herhangi bir olumsuz eylemi olmamasına rağmen hakkında yürütülen ceza soruşturması ve konulan tahdit kaydı nedeniyle sınır dışı edilmek istendiğini, örgüt üyesi olduğuna ilişkin hiçbir delil bulunmaması nedeniyle sınır dışı etme kararının dayanaksız olduğunu, İdare Mahkemesinin yeterince araştırma yapmadan, sadece kamu makamlarının değerlendirmelerini temel alarak davasını reddettiğini belirterek hukuk devleti ilkesi, adil yargılanma hakkı ve masumiyet karinesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.

2. Değerlendirme

60. Başvurucu; sınır dışı etme kararına ilişkin açtığı davada herhangi bir araştırma yapılmaksızın davasının reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının, terör örgütü üyesi olarak gösterilmiş olması nedeniyle de masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de sınır dışı etme işlemlerine ilişkin yargılamaların adil yargılanma hakkının konusunu oluşturmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının güvencesi olan masumiyet karinesine ilişkin iddialar incelenmemiştir. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). İnceleme yalnızca yabancıların sınır dışı edilmelerindeki usul güvenceleri kapsamında, yerleşme hürriyetiyle bağlantılı olarak etkili başvuru hakkı yönünden yapılacaktır.

a. Uygulanabilirlik Yönünden

61. Anayasa'nın "Yerleşme ve seyahat hürriyeti" kenar başlıklı 23. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Herkes, yerleşme ve seyahat hürriyetine sahiptir.

 (2) Yerleşme hürriyeti, suç işlenmesini önlemek, sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek ve kamu mallarını korumak;

...

Amaçlarıyla kanunla sınırlanabilir.

...

 (5) Vatandaş sınır dışı edilemez ve yurda girme hakkından yoksun bırakılamaz."

62. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bir bireysel başvurunun incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Sözleşme'ye ek protokoller kapsamına girmesi yeterli olmayıp ayrıca Anayasa’da güvence altına alınmış olması dagerekir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).

63. Yerleşme hürriyeti Anayasa ile Sözleşme'nin ortak koruma alanında yer alan hak ve hürriyetler kapsamında olmadığından başlı başına yerleşme hürriyeti ile ilgili yapılan başvurularda Anayasa Mahkemesince konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemezlik sonucuna varılmaktadır ( Servet Sancar, B. No: 2013/2734, 20/4/2016, §§ 39-45).

64. Bununla birlikte ülkeden çıkarmaya dair işlemlerden doğan davaların bir medeni hak ve yükümlülüğe ilişkin olmaması nedeniyle Sözleşme'nin 6. maddesindeki güvencelerden yabancıların yararlanamamasını sorun olarak kabul eden Sözleşme'ye taraf devletler -bazı yabancılara- sınır dışı edilmeye karşı koruma imkânı sunabilecek birtakım özel düzenlemeler ihdas etmek istemiştir (bkz. § 41). Bu fikir çerçevesinde hazırlanan ek (7) No.lu Protokol sınır dışı etme işlemlerinde bazı usul güvenceleri içermektedir. Ek (7) No.lu Protokol'ün "Yabancıların sınır dışı edilmesinde usul güvenceleri" kenar başlıklı 1. maddesinin ilk fıkrasında kurallara uygun olarak ülkede ikamet eden yabancının ancak kanuna uygun şekilde alınmış bir karar uyarınca sınır dışı edilebileceği hükme bağlanmıştır. Bunun yanında protokol, hakkında sınır dışı etme kararı alınan yabancıya a) sınır dışı edilmesine karşı gerekçeler sunma, b) durumunu yeniden inceletme, c) bu amaçlarla, yetkili bir makam veya bu makam tarafından tayin edilen kişi veya kişiler huzurunda temsil edilme şeklinde güvenceler sağlamaktadır. Söz konusu protokolün 1. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ise hakkında sınır dışı etme kararı alınan yabancının hangi durumlarda bu güvencelerden yararlanamayacağına ilişkin istisnaya yer verilmiştir. Buna göre bir yabancının sınır dışı edilmesi kamu çıkarları açısından gerekliyse veya ulusal güvenlik nedenlerinden kaynaklanıyorsa bu kişi belirtilen usul güvencelerini kullanmadan önce sınır dışı edilebilecektir.

65. 10/3/2016 tarihli ve 6684 sayılı 11 No.lu Protokol ile Değişik İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşme'ye ek 7 No.lu Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun 25/3/2016 tarihli ve 29664 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Protokol, Türkiye açısından 1/8/2016 tarihinden itibaren bağlayıcı hâle gelmiştir.

66. Buna göre sınır dışı edilmelerine karar verilen yabancıların ek (7) No.lu Protokol'de yer alan güvenceler kapsamındaki şikâyetlerine dair bireysel başvuruların Anayasa Mahkemesince incelenebilmesi için öncelikle bu usul güvencelerinin Anayasa'da da koruma altına alınmış olduğunun tespiti gerekir.

67. Yukarıda belirtildiği üzere Anayasa'nın 23. maddesinde herkesin yerleşme ve seyahat hürriyetine sahip olduğu hüküm altına alınmıştır. Anayasa hükmünün açık lafzına göre bu haklar vatandaş yabancı ayrımı yapılmaksızın ülkede bulunanların tamamı tarafından kullanılabilir. Maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarında genel sınırlama sebeplerine yer verilmiş, son fıkrasında ise vatandaşın sınır dışı edilemeyeceği hüküm altına alınmıştır. Buna göre yabancıların sınır dışı edilmesi anayasal bağlamda yasaklanmamıştır. Sınır dışı etme konusunun bu madde altında düzenlenmesi bir yana fiilen ülkeden çıkma/ayrılma sonucunu doğuran sınır dışı etme işleminin -yerleşme imkânına sahip olduğu takdirde- o kişinin yerleşme hürriyetine müdahale/sınırlama oluşturacağı açıktır.

68. Yabancılar açısından üzerinde durulması gereken bir diğer önemli husus Anayasa'nın 16. maddesidir. Burada temel hak ve özgürlüklerin yabancılar için vatandaşlardan farklı şekilde sınırlanabileceği ifade edilmiş, bunun da uluslararası hukuka uygun olarak ancak kanunla yapılabileceği belirtilmiştir. Dolayısıyla yabancıların yerleşme hürriyeti belirtilen koşullarla Türk vatandaşlarından farklı şekilde sınırlandırılabilir. Bu durumun bir sonucu olarak kanun koyucunun takdirinde -ve yukarıda belirtilen koşullarla- olmak üzere ülkedeki yabancıların tamamına yerleşme hürriyeti sağlanmayabilir. Diğer taraftan her somut olayın özelliğine ve yabacının hukuki durumuna göre yerleşme hürriyetine sahip olunup olunmadığı değerlendirilebilir ise de bir yabancıya hukuka uygun şekilde yerleşme hürriyeti tanındığı kabul edilirse sınır dışı etme işlemiyle artık bu özgürlüğe müdahale edildiği konusunda tartışma olmayacaktır.

69. Bir yabancının yerleşme hürriyetine sınır dışı etmegibi bir işlemle müdahale edildiğinde Anayasa'nın 40. maddesindeki etkili başvuru hakkı olarak ifade edilen haktan o yabancının faydalanması mümkün hâle gelir. Etkili başvuru hakkı anayasal bir hakkının ihlal edildiğini ileri süren herkese hakkın niteliğine uygun olarak iddialarını inceletebileceği makul, erişilebilir, ihlalin gerçekleşmesini veya sürmesini engellemeye ya da sonuçlarını ortadan kaldırmaya (yeterli giderim sağlamaya) elverişli idari ve yargısal yollara başvuruda bulunabilme imkânı sağlanması olarak tanımlanabilir (Y.T. [GK], B. No: 2016/22418, 30/5/2019, § 47; Murat Haliç, B. No: 2017/24356, 8/7/2020, § 44). Anlaşıldığı üzere etkili başvuru hakkı, kişiye ihlal edildiği iddia edilen anayasal hakkına kavuşabilmesi için birtakım güvence ve çözümler sağlamaktadır.

70. Ek (7) No.lu Protokol'ün 1. maddesinin hukuka uygun şekilde ikamet eden yabancıya yetkili merci önünde temsil olunarak sınır dışı etme işleminin hukuka aykırılığına ilişkin gerekçeler öne sürebilme ve durumunu yeniden inceletme hakkı şeklinde birtakım usul güvenceleriyle koruma sağladığı görülmektedir. Bununla birlikte yerleşme hürriyeti tanınan bir yabancının bu hakla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkı çerçevesinde bu güvencelere anayasal düzeyde de sahip olduğunu kabul etmek gerekir. Dolayısıyla protokolde yer alan güvencelerin bu bağlamda Anayasa'da karşılığı bulunmaktadır. Bu nedenlerle protokolün 1. maddesinde yer alan güvencelerin ortak koruma alanında kaldığı değerlendirildiğinden sınır dışı edilen yabancıların bireysel başvuru yoluyla bu haklarını ileri sürebilmeleri mümkündür.

71. Somut olayda Irak vatandaşı olan başvurucu, Türkiye'ye giriş yaptıktan sonra kamu makamlarına başvurarak 3/11/2020 tarihine kadar geçerli ikamet izni almıştır. Kısa dönem ikamet izni sınır dışı etme kararı sonrasında yahut aynı gün iptal edilmiş ise de bu durum başvurucunun yasal olarak Türkiye'de ikamet ettiğini kabul etmeye engel değildir. Dolayısıyla başvurucunun Anayasa'nın da koruduğu ek (7) No.lu Protokol'ün 1. maddesi kapsamındaki usul güvencelerinden faydalanması gerektiğinin kabulü gerekir.

b. Kabul Edilebilirlik Yönünden

i. Genel İlkeler

72. Ek (7) No.lu Protokol'ün 1. maddesindeki usul güvencelerinin Anayasa'da da koruma altına alındığı kabulü sonrasında söz konusu usul güvencelerinin kapsamının belirlenmesi gerekir. Protokolün lafzından sınır dışı edilen yabancılara, işleme karşı koymak için gerekçeler sunabilme veya bu sırada yetkili merci önünde temsil olunma imkânından yararlanma gibi bazı haklar sağlandığı açıkça anlaşılabiliyor ise de her somut olay bağlamında ileri sürülen iddianın usul güvenceleri kapsamında kalıp kalmadığı veya bu güvencelere aykırılık oluşturup oluşturmayacağı değerlendirilmelidir.

73. Sınır dışı etme kararı alınan yabancının ek (7) No.lu Protokol'deki usul güvencelerinden faydalanabilmesi için öncelikle kurallara uygun olarak ülkede ikamet etmesi gerekmektedir. Ülkede yerleşme hürriyeti tanınmadığı takdirde yabancı protokol kapsamındaki güvencelerin korumasından yararlanamaz. Her somut olayda yabancının yerleşme hürriyetine sahip olup olmadığı genel olarak yabancıların ikametlerini düzenleyen 6458 sayılı Kanun veya varsa ilgili mevzuat kapsamında ortaya konulmalıdır.

74. Ülkede ikamet eden yabancıyı koruma altına alan ilk husus, sınır dışı etme kararının kanuna uygun şekilde alınmış olması gereğidir. Sınır dışı etme kararının kanuna uygun olarak alındığından söz edebilmek için kanun metninin ve uygulamasının yabancıların davranışlarının sonucunu öngörebileceği kadarhukuki belirlilik taşıması gerekir. Bir diğer ifadeyle kanunun kalitesi de kanunilik koşulunun sağlanıp sağlanmadığının tespitinde önem arz etmektedir (aynı yöndeki bir değerlendirme için bkz. Necmiye Çiftçi ve diğerleri, B. No: 2013/1301, 30/12/2014, § 55). Bunun bir sonucu olarak müdahale yani sınır dışı etmeye ilişkin kanun yeterince erişilebilir ve öngörülebilir olmalıdır (benzer bir değerlendirme için bkz. Türkiye İş Bankası A.Ş. [GK], B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 44).

75. Sınır dışı etme kararını düzenleyenlerin tutum ve uygulamaları da kanunun kalitesi kadar önemlidir. Kamu makamları sınır dışı etme kararına gerekçe teşkil eden eylem ve davranışları somut şekilde belirlemeli, ayrıca bunlar da 6458 sayılı Kanun'un 54. maddesinin (1) numaralı fıkrasında düzenlenen sınır dışı sebepleriyle makul seviyede ilintili olmalıdır.

76. Diğer taraftan ek (7) No.lu Protokol'ün 1. maddesinin (a) ve (b) bentleri kapsamında sınır dışı edilmenin muhatabı olan yabancıların yetkili bir merci -hâlihazırdaki mevzuata göre mahkeme- önünde verilen karara karşı gerekçeler sunabilmesi ve durumunun yeniden incelenmesini isteyebilmesi için ilk aşamada sınır dışı etme kararının kendisine hukuka uygun şekilde tebliğ edilmesi ve kararın dayanağını oluşturan fiilî sebeplerin neler olduğunu -bazı sınırlamalarla dahi olsa- öğrenebilmesi gerekmektedir. Bunlarla birlikte usul güvencelerinin etkili bir şekilde koruma sağlaması için şeklî bir incelemenin ötesinde yabancının öne sürdüğü iddiaların esası hakkında bir değerlendirme yapılması da şarttır. Ayrıca yabancı, argümanlarını hazırlayıp sunabilmesi için yargılamanın imkân ve kolaylıklarından faydalanabilmelidir. Bu doğrultuda özellikle ülkenin dilini ve hukukunu bilmeyen bir yabancıya davadaki usul kuralları aşırı bir külfet yükleyecek ölçüde katı yorumlanmadan davanın ilerlemesi sağlanmalıdır.

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

77. Başvurucu hakkında alınan sınır dışı etme kararının 6458 sayılı Kanun'un 54. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) bendi uyarınca kamu düzeni veya kamu güvenliğine tehdit oluşturduğu gerekçesiyle alındığı görülmüştür. İdarenin sunduğu cevap dilekçesi, Başsavcılığın soruşturma içeriği ve İdare Mahkemesinin gerekçesinden anlaşılacağı üzere 2018 yılında Suriye'nin Haseke şehrindeki DAEŞ terör örgütüne ait bir karargâha yapılan baskında örgüt üyelerine ait olduğu değerlendirilen bir listede başvurucunun ismine rastlanmış, bunun üzerine bu bilgi istihbarat yetkilileri tarafından diğer kamu kurumlarıyla paylaşılmıştır. Söz konusu bilgiye dayanılarak başvurucu hakkında tahdit kaydı konulmuş, sonrasında adli makamlar tarafından soruşturma başlatılmıştır.

78. Başvurucu hakkında adli soruşturma devam etmekteyken Çorum Valiliği başvurucunun sınır dışı edilmesi gerektiğine karar vermiştir. Söz konusu kararın iptal edilmesi için başvurucuya İdare Mahkemesinde dava açabilme imkânı tanınmış; başvurucu, avukat ile temsil edilmiş ve dava sonuna kadar fiilen sınır dışı edilmemiştir.

79. Başvurucunun sınır dışı etme kararının hiçbir haklı gerekçesi olmadığıyla, diğer bir deyişle keyfî olarak sınır dışı edilmek istendiğiyle ilgili şikâyeti usul güvencelerinden kanunilik kapsamında incelenecek, sonrasında diğer şikâyetleri ele alınacaktır.

80. Başvurucu hakkında 6458 sayılı Kanun'un 54. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) bendi kapsamında sınır dışı kararı tesis edilmiştir. Söz konusu bende göre kamu düzeni veya kamu güvenliği ya da kamu sağlığı açısından tehdit oluşturanlar hakkında sınır dışı etme kararı alınmaktadır. Diğer bentlerde sınır dışı etme sebepleri daha somut şekilde düzenlenmiş iken kanun koyucunun burada farklı bir tercihte bulunması nedeniyle kanunun öngörülemez olduğundan söz edilemez. Kamu düzeni veya güvenliğine tehdit oluşturan eylem ya da davranışların çeşitli ve öngörülemez niteliğinden kaynaklanan durum nedeniyle kanun koyucunun bu kavramların içeriğini tek tek belirlememesi, diğer yandan egemenlik yetkisi kapsamında da bu sebeplere dayalı olarak bir yabancıyı sınır dışı etmek istemesi makul karşılanmalıdır. Bu kavramların hangi eylem ve davranışlara karşılık geldiğini tahdidî şekilde belirlemek şart değilse de önemli olan, idarenin bu çerçevede yaptığı iş ve işlemlerin öngörülebilirlik sorununa yol açmamasıdır.

81. Bir uyuşmazlıkta uygulanacak hukuk kurallarının ve özellikle müdahalenin kanuni dayanağını oluşturan kanun hükümlerinin yorumlanması derece mahkemelerinin takdirindedir. Derece mahkemelerince ilgili hakka yapılan müdahalenin kanuni dayanağını oluşturduğu ifade edilen hükümlerle ilgili olarak geliştirilen yorumların isabetli olup olmadığını denetlemek Anayasa Mahkemesinin görevi değildir. Bununla birlikte derece mahkemelerinin yorumlarının kanunun açık lafzıyla çeliştiği veya kanun metni dikkate alındığında bireyler tarafından öngörülmesinin mümkün olmadığı sonucuna ulaşıldığı hâllerde yapılan müdahalenin kanuni dayanağının bulunmadığı kanaatine varılması mümkündür (mahkemeye erişim hakkı yönünden benzer bir değerlendirme için bkz. Ziya Özden, B. No: 2016/67737, 19/11/2019, § 59).

82. İdare Mahkemesi iptal davasına ilişkin yargılamada istihbarat birimlerinin kamu makamlarıyla paylaştığı bilgiler neticesinde başvurucu hakkında konulan tahdit kaydına atıfta bulunarak sınır dışı etme kararının kamu güvenliği sebebiyle tesis edildiğini belirtmiştir. Kamu güvenliği gerekçesine dayanan sınır dışı etme kararının keyfî olmadığını kabul edebilmek için başvurucuya isnat edilen eylemlerin kamu güvenliği kavramıyla gerçekten ilişkilendirilebilir, diğer bir ifadeyle öngörülebilir nitelikte olması gerekir.

83. Terörün veya terör örgütlerinin yol açtıkları hasarlar nedeniyle devletlerin bu tür oluşumları kamu düzeni veya güvenliğine bir tehdit olarak algılamaları ve bu doğrultuda vatandaşlarının yaşamlarını veya fiziksel bütünlüklerini korumak ve bu gruplarla mücadele etmek amacıyla birtakım tedbirler alıp elde ettikleri verilere göre bazı değerlendirmeler ve işlemler yapmaları olağan karşılanmalıdır. Başvurucunun adının terör örgütü mensuplarına ait olduğu öngörülen bir listede yer aldığının öğrenilmesi sonrasında kamu makamlarınca başvurucu ile terör örgütü arasında bir bağ kurulması -sonradan Başsavcılık tarafından hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesine rağmen- yersiz ve dayanaksız bir değerlendirme sayılamaz. Dolayısıyla idari ve yargısal makamların ulaştığı veriler ışığında sınır dışı etme işlemiyle ilgili yaptıkları değerlendirmeler öngörülebilir olmaktan öteye geçmemiştir. Bu durumda sınır dışı etme işleminin kanuni dayanağının olduğunu kabul etmek gerekir.

84. Başvurucunun terör örgütü üyesi olduğuna ilişkin hiçbir delil bulunmadığına ve sadece kamu makamlarının sunduğu delillere itibar edildiğine ilişkin iddiaları, durumunu yeniden inceletme güvencesi kapsamında değerlendirilecektir. Başvurucunun sınır dışı edilmesine dayanak olan tahdit kaydının hangi gerekçeyle konulduğu bilgisi Başsavcılığın 23/11/2020 tarihli yazısı üzerine iptal davası dosyasına girmiştir (bkz. § 22). Söz konusu yazının başvurucuya tebliğ edildiğinin dosyaya yansımadığı ve bu yazıdan yaklaşık bir ay sonra davanın reddedildiği görülmüştür. Öncelikle belirtmek gerekir ki adının terör örgütü listesinde geçtiğinin kamu makamlarınca değerlendirdiğine ilişkin olguyu ceza soruşturmasında öğrenmiş ise de tahdit kaydının bu gerekçeye dayandığını başvurucunun kesin olarak bildiği söylenemez. Bununla birlikte tahdit kaydından davalı idarenin ilk cevap dilekçesiyle haberdar olan başvurucu, bu işlemin hangi gerekçeyle yapıldığını ve ne gibi verilere dayandığını ne dava dilekçesinde ne de davanın ilerleyen aşamalarında öğrenmek için talepte bulunmuştur. Kaldı ki başvurucu; İdare Mahkemesi veya Başsavcılık soruşturmasındaki belgelere erişiminin kısıtlandığına, iptal davası dosyasındaki belgelerden haberdar olmadan hakkında karar verildiğine veya sınır dışı edilmesine gerekçe teşkil eden somut fiillerin neler olduğunu öğrenemediğine ilişkin bir iddia ileri sürmemiştir. Dahası en geç İdare Mahkemesinin gerekçesiyle tahdit kaydının dayanağını öğrenen başvurucu, bireysel başvuru aşamasında da adının geçtiği iddia edilen listenin gerçekten terör örgütü mensuplarına ait bir liste olup olmadığıyla ilgili bir araştırma yapılmadığına veya-adının geçtiği doğru kabul edilse dahi- sırf bu listede yer alması nedeniyle örgütle irtibatlandırılmasının hukuka uygun kabul edilip edilemeyeceğine ilişkin bir şikâyet dile getirmemiştir. Başvurucunun İdare Mahkemesinde ileri sürdüğü iddialar herhangi bir yasa dışı eylemi olmadığı ve ceza soruşturmasında aleyhinde bir delil bulunmadığıyla sınırlıdır.

85. Başvurucu, İdare Mahkemesinden sınır dışı etme işlemine gerekçe oluşturan tahdit kaydına dair verileri öğrenmek için talepte bulunmamış; bunları değersiz kılacak karşı iddialar öne sürmemiş veya lehine olup değerlendirilmesi gereken bir delil sunmamıştır. Dolayısıyla belirtilen hususlarda herhangi bir itiraz ve talepte bulunmayan veya lehine delil sunmayan başvurucunun sadece kamu makamlarının verilerine itibar edildiği iddiası dayanaksız gözükmektedir.

86. Başvurucu; dava dilekçesinde, herhangi bir olumsuz eylemi olmadığını ve terör örgütü üyesi olduğuna ilişkin bir delil bulunmadığını öne sürerek sınır dışı etme işleminin haksız olduğunu belirtmiştir. Sınır dışı etme işleminin kamu güvenliğine tehdit oluşturduğu gerekçesiyle tesis edildiği dikkate alındığında terör örgütü üyeliğine ilişkin bir araştırma yapılmamasının veya bu kapsamda açılan ceza soruşturmasında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesinin iptal davası yönünden bir önemi bulunmamaktadır. İdare Mahkemesinin kamu güvenliği gerekçesinin dayanağı olup olmadığıyla sınırlı bir inceleme yapması bu olgular özelinde yeterlidir. Bu hâliyle sınır dışı etme işlemine dayanak oluşturan bilgi ve belgeleri dosyaya celbederek -eldeki verilere göre başvurucunun kamu güvenliğine tehdit oluşturduğu şeklindeki kamu makamlarının değerlendirmesinin hukuka uygun olduğuna- karar veren İdare Mahkemesinin ileri sürülen iddialarla ilgili yaptığı denetim ve ulaştığı sonuç bağlamında yeniden durumunu inceletme güvencesine aykırı davrandığından söz edilemez.

87. Açıklanan gerekçelerle sınır dışı etme işlemlerindeki usul güvenceleri kapsamında başvurucunun yerleşme hürriyetiyle bağlantı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edilmediği açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

Zühtü ARSLAN, Engin YILDIRIM, M. Emin KUZ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ve Selahaddin MENTEŞ bu görüşe katılmamıştır.

VI. HÜKÜM

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. 1. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

2. Sınır dışı etme işlemlerindeki usul güvenceleri kapsamında yerleşme hürriyetiyle bağlantılı etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Zühtü ARSLAN, Engin YILDIRIM, M. Emin KUZ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ve Selahaddin MENTEŞ'in karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA

C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyete neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 15/2/2023 tarihinde karar verildi.