KİRA SÖZLEŞMESİNDE UZAYAN DÖNEM İÇİN KEFİLİN SORUMLU OLDUĞU SÜRE VE KEFALET MİKTARI AÇIKÇA KARARLAŞTIRILMADIĞINDA YENİLENEN DÖNEME AİT KİRA PARASINDAN KEFİL SORUMLU DEĞİLDİR

KİRA SÖZLEŞMESİNDE UZAYAN DÖNEM İÇİN KEFİLİN SORUMLU OLDUĞU SÜRE VE KEFALET MİKTARI AÇIKÇA KARARLAŞTIRILMADIĞINDA YENİLENEN DÖNEME AİT KİRA PARASINDAN KEFİL SORUMLU DEĞİLDİR

T.C.

Yargıtay

8. Hukuk Dairesi         

2018/9388 E. 

2018/12781 K.

    MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : İtirazın Kaldırılması ve Tahliye


    Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
    K A R A R
    Davacı alacaklı 01.10.2011 başlangıç tarihli yazılı kira akdine dayanarak 24.12.2014 tarihinde haciz ve tahliye talepli olarak başlattığı icra takibi ile 2014 yılı Haziran ayından Aralık ayına kadar ki kira alacağı, 810,00TL serbest alan bedeli ve işlemiş faiziyle birlikte 16.275,63 TL’nin tahsilini talep etmiş, ödeme emri davalı borçlu kiracı ve kefile 05.01.2015 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davalı borçlular vekili 09.01.2015 tarihli itiraz dilekçesinde; 2014 yılı Haziran, Temmuz, Ağustos ayları kira bedellerinin alacaklının banka hesabına yatırıldığını, bu nedenle asıl alacak bakımından 6.150,00 TL fazla talepte bulunulduğunu, asıl alacağı 8.815,00 TL olarak kabul ettiklerini, bu miktarın üzerindeki alacak talebine itiraz ettiklerini, “Serbest alan 1” olarak gösterilen 810 TL bedelli alacak kaleminin ne olduğu ve kaynağı anlaşılamadığından itiraz ettiklerini, takipte işletilen faiz oranına da itiraz ettiklerini, işletilmesi gereken faiz oranının yasal faiz olan % 9 olduğunu ileri sürerek kısmi borca ve faize itiraz etmiştir. Ödeme emrine davalı borçlular tarafından itiraz edilmesi üzerine, davacı alacaklı icra mahkemesine başvurarak itirazın kaldırılması ve tahliye isteminde bulunmuştur.
    Mahkemece, alacaklı ile borçlu arasında yazılı kira sözleşmesi bulunduğu, takibe dayanak icra dosyasında bulunan Örnek 13 ödeme emrinin borçlulara 05.01.2015 tarihinde tebliğ edildiği ve borçlular vekilinin süresi içerisinde itiraz ederek asıl alacağı 8.815,00 TL olarak kabul ettikleri, ”serbest alan 1” açıklamasıyla gösterilen 810.00 TL alacak kaleminin ne olduğunu anlayamadıklarını, bu nedenle kabul edilen kısım dışındaki alacak kalemlerinin istenemeyeceğini ileri sürdüğü, benimsenen bilirkişi raporuna göre, takip tarihi itibariyle talep edilebilecek kira bedellerinin toplam 10.865,00 TL, işlemiş faizin 204,49 TL olduğu; öte yandan 810,00 TL tutarındaki damga resminin borçlulardan istenemeyeceğinin belirtildiği, borçlunun varlığını kabul ettiği kira sözleşmesinden doğan borcunun sona erdiğini yasal belgelerle ispatlayamadığı gerekçesiyle davalının itirazının kaldırılmasına ve ihtar süresi içinde paranın ödenmemesi nedeniyle kiralanan taşınmazın tahliyesine karar verilmiş, karar davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, kira alacağının tahsili için başlatılan takibe itirazın kaldırılması ve tahliye istemlerine ilişkindir.
    1-Dosya kapsamına, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerekçelere göre temyiz eden davalı tarafın tahliyeye yönelik temyiz itirazları yerinde değildir.
    2-Davalılar vekilinin kefil yönünden temyiz itirazlarının incelenmesinde;
    Taraflar arasında düzenlenen 01.10.2011 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesini davalı … müteselsil kefil sıfatıyla imzalamıştır. Davacı alacaklı, davalı kiracı ve kefil aleyhine 24.12.2014 tarihinde başlatmış olduğu icra takibi ile 2014 yılı Haziran ayından Aralık ayına kadarki kira alacağını talep etmiştir. Sözleşme tarihine göre uygulanması gereken ve kefalette şekil şartını düzenleyen TBK.583.maddesi (BK.484.md) hükmüne göre kefillerin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe kefalet geçerli olamaz. Müteselsil kefillerin sorumluluğu kira sözleşmesinde belirtilen süre için geçerlidir. Yenilenen dönemlerde de sorumlu tutulabilmesi için kefalet süresi ile kefil olunan miktarın açıkça kararlaştırılması gerekmektedir. Davacının dayandığı kira sözleşmesinde uzayan dönem için kefilin sorumlu olduğu süre ve kefalet miktarı açıkça kararlaştırılmadığına göre, yenilenen döneme ait kira parasından kefilin sorumlu tutulması doğru olmadığından kefil hakkındaki davanın reddi gerekir.
    3-Davalılar vekilinin davalı kiracı yönünden temyiz itirazlarının incelenmesinde;
    Takipte dayanılan ve karara esas alınan 01.10.2011 başlangıç tarihli 1 yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Takip ile 2014 yılı Haziran ayından Aralık ayına kadarki kira alacağı ve damga vergisinin işlemiş faiziyle birlikte tahsili talep edilmiştir. Davalı borçlular itirazında 2014 yılı Haziran, Temmuz, Ağustos ayları kira bedellerinin ödendiğini bildirerek takibe konu kira alacağının 6.150,00 TL’lik kısmına ve damga vergisine ilişkin alacak talebine itiraz etmişler, geri kalan 2014 yılı Eylül, Ekim, Kasım, Aralık ayları kira alacağı 8.815,00 TL üzerinden takibi kabul etmişlerdir. Davacı alacaklı dava dilekçesi ile, davalının 2014 yılı Ağustos, Eylül, Ekim, Kasım, Aralık ayları 5 aylık kira bedelleri toplamda 10.865,00 TL kira bedelini ödemediğini ileri sürerek Ağustos ayı kira bedeli 2.050,00 TL ve damga vergisi 810,00 TL olmak üzere toplamda 2.860,00 TL üzerinden itirazın kaldırılmasına ve davalıların itiraz etmiş olduğu 2.860 TL üzerinden %20’den az olmamak üzere icra-inkar tazminatı ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Kira sözleşmesinin 10.maddesi ile, “kontratoya yapıştırılması icap eden damga pulları ve kontrol bedel ve harçları ve belediye ve noter dairelerine ödenecek harç ve resimler kiracıya/mal sahibine aittir” düzenlemesine yer verilmiştir. Davacı vekili tarafından icra takibine dayanak yapılan 01.10.2011 başlangıç tarihli kira sözleşmesi nedeniyle davacının … … Vergi Dairesi Başkanlığına 23.12.2014 tarihli alındı makbuzu ile 809,38 TL damga vergisi ödediği anlaşılmaktadır. 488 Sayılı Damga Vergisi Kanunun vergi ve cezada sorumluluk başlıklı 24. maddesinin değişik 2 fıkrası ile “Birden fazla kişi tarafından imza edilen kağıtlara ait vergi ve cezanın tamamından imza edenler müteselsilen sorumludurlar. Bunlar arasında vergiden müstesna olanların bulunması damga vergisinin noksan ödenmesini gerektirmez. Damga vergisinden muaf kuruluşlarca kişilerin (1) sayılı tabloda yer alan işlemleriyle ilgili olarak düzenlenen ve sadece bu kurumların imzasını taşıyan kağıtlara ait verginin tamamı kişiler tarafından ödenir. Ancak bu kağıtlara ait verginin hiç ödenmemesi veya noksan ödenmesi halinde vergi ve cezanın tamamından kişilerle birlikte kurumlar müteselsilen sorumludurlar” düzenlemesine yer verilmiştir. Hem kira sözleşmesinin 10.maddesi, hem de ilgili yasanın 24. maddesi uyarınca damga vergisinden kiracı ve kiraya verenin müteselsil sorumlu olduğu, anlaşılmaktadır.
    Borca itiraz eden davalının kira bedelinin ödendiğini veya sair bir sebeple istenemeyeceğini İİK.’nun 269/c maddesindeki belgelerle ispat etmesi gerekir. Davalı borçlu İİK.’nun 269/c maddesinde belirtilen makbuz ve belgelerden biri ile itiraz ettiği Ağustos ayı kira bedeli ile damga vergisinin yarısı ödediğini kanıtlayamadığına göre, mahkemece Ağustos ayı kira alacağı, damga vergisinin yarısı ve işlemiş faizinin gerektiğinde bilirkişi incelemesi yapılarak hesap edilmesi ve bu miktar üzerinden itirazın kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
    4-Davalı vekilinin icra-inkar tazminatına ilişkin temyiz itirazlarına gelince;
    Icra ve İflas Kanunu’nun 68 .maddesinin son fıkrası gereğince, icra tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun itirazının kötüniyetli olması ise yasal koşul değildir. İcra tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan başka, alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur.
    Somut olayda: davacı vekili, 24.12.2014 tarihinde başlattığı icra takibi ile 2014 yılı Haziran ayından Aralık ayına kadarki kira alacağının tahsilini istemiş ise de, davalı borçlu itiraz dilekçesi ile 2014 yılı Haziran, Temmuz ve Ağustos ayları kira alacağı ile damga vergisine itiraz etmiş, davacı alacaklı dava dilekçesi ile Ağustos ayı kira bedeli 2.050,00 TL ve damga vergisi 810,00 TL olmak üzere toplamda 2.860,00 TL üzerinden itirazın kaldırılmasına ve davalıların itiraz etmiş olduğu 2.860 TL üzerinden %20’den az olmamak üzere icra-inkar tazminatı ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Bu durumda borçlunun itirazı ile dava konusu edilen asıl alacak olan 2014 yılı Ağustos ayı kira miktarı üzerinden davacı yararına icra tazminatına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde 11.675,00 TL üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmesi doğru değildir.
    SONUÇ; Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin tahliyeye yönelik temyiz itirazlarının reddine, (2)-(3)-(4) nolu bentte yazılı nedenle davalılar vekilinin alacağa ve icra-inkar tazminatına ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen Geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428 ve İİK.nın 366.maddesi uyarınca kararın hasren BOZULMASINA, taraflarca İİK’nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 16.05.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.