KÂR PAYI ALACAĞI LİKİT OLDUĞUNDAN İCRA İNKAR TAZMİNATINA HÜKMEDİLMESİ GEREKİR

KÂR PAYI ALACAĞI LİKİT OLDUĞUNDAN İCRA İNKAR TAZMİNATINA HÜKMEDİLMESİ GEREKİR

T.C.

Yargıtay

11. Hukuk Dairesi        

2012/16448 E. 

2014/6370 K.

    MAHKEMESİ : GEBZE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 05/06/2012
    NUMARASI : 2009/584-2012/245

    Taraflar arasında görülen davada Gebze 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 05.06.2012 tarih ve 2009/584-2012/245 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi asıl ve birleşen davada davalı şirket vekili ile davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 01.04.2014 günü hazır bulunan davacı vekili Av. Z.. Ç.. ile davalılar vekili Av. Z.. Ö.. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Davacı vekili, asıl davasında müvekkilinin davalı şirkete %5 hisse ile ortak olduğunu, %95 hissenin de ‘H.’ soyadlı diğer davalılara ait bulunduğunu, ancak aile niteliğindeki bu davalıların pay çokluğunu kullanarak müvekkilinin hakların ihlal ettiklerini, kâr payı ödemediklerini ileri sürülerek, şimdilik şirketin 2004 yılı sonunda birikmiş dağıtılabilir kârı olan 5.704.204,84 YTL’nin %5’i 285.212,04 YTL, 2005 yılı sonunda birikmiş dağıtılabilir kârı olan 2.607.579,88 YTL’nin %5’i 130.378 YTL, 2006 yılı sonunda birikmiş dağıtılabilir kârı olan 2.271.185 YTL’nin %5’i 136.059,25 YTL ile 2007 yılı sonunda birikmiş dağıtılabilir kârı olan 584.448 YTL’nin %5’i olan 29.222,43 YTL olmak üzere toplam 580.871,72 TL’nin faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiş, birleşen davasında ise, 2003 ve 2004 yılı kar payının tahsili için yapılan icra takibinin haksız itirazla durduğunu ileri sürerek, itirazın iptaline, %40 inkar tazminatına hükmedilmesini ve takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalılar vekili, müvekkilleri gerçek kişilere husumet düşmeyeceğini, istemin zamanaşımına uğradığını, esasen davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
    Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davaların BK’nın 126/4 düzenlemesine göre 5 yıllık zaman aşımı süresine tabi olduğu, her iki dava yönünden de zaman aşımı süresinin dolmadığı, asıl davada husumet itirazında bulunulduğu, davalı şirket dışındaki davalılara husumet yöneltilemeyeceği, 2006 ve 2007 yıllarına ilişkin kâr payı dağıtım kararı olmadığı, asıl davanın kısmen ve birleşen davanın tamamen subut bulduğu, birleşen davada borcun varlığının yargılamayı gerektirir mahiyette olduğu, inkar tazminatı koşullarının bulunmadığı gerekçesiyle asıl dava yönünden davalı şirket dışında kalan davalılar hakkındaki davanın husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine, 253.112,63 TL alacağın 08/09/2006 tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline, birleşen davanın kabulüne, davalının itirazının iptaline, takibin devamına, inkar tazminatı isteminin reddine karar verilmiştir.
    Kararı, asıl ve birleşen davada davalı şirket vekili ile davacı vekili temyiz etmiştir.
    1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekili ile asıl ve birleşen davada davalı şirket vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamları dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
    2-Asıl dava, 2004-2005-2006 ve 2007 yılları kâr payının tahsili, birleşen dava ise, 2002 ve 2003 yıllarına ilişkin kar payının tahsiline yönelik yapılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
    Davacının, davalı anonim şirketin ortağı olduğu, 2006 ile 2007 yıllarına ilişkin olarak kâr payı dağıtılmasına ilişkin bir genel kurul kararı bulunmadığı hususları uyuşmazlık konusu değildir. Diğer ticaret şirketlerinde olduğu gibi anonim şirketin de asıl amacı kâr elde etmek ve bunu ortaklarına dağıtmaktır. Başta yönetim kurul olmak üzere, anonim şirketin tüm organları kâr elde etmek için faaliyet göstermek durumundadır. Kâr payı alma hakkı, ortakların temel hakları arasındadır. Kâr payının dağıtılmasına karar vermek yetkisi genel kurula ait olup, anılan yetki devredilemez niteliktedir. Esasen, davalı şirketin anaszöleşmesinin 30 ve devamı maddelerinde karın dağıtılmasına, dağıtım şekline ve tarihinin belirlenmesine karar vermek yetkisinin genel kurula ait olacağı etraflıca hüküm altına alınmıştır. Mahkemece, 2004 ve 2005 yıllarına ilişkin kâr paylarının dağıtılmasına ilişkin olarak 07.09.2006 tarihli genel kurulda karar verildiği kabul edilerek yazılı şekilde asıl davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Ancak, anılan genel kurul kararının salt geçmiş yıl karlarının dağıtılmasıyla ilgili yönetim kuruluna yetki verilmesine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Alınan kararda bu yetkinin anasözleşme hükümlerine uygun olarak ne zaman ve hangi şekilde kullanılacağına dair bir açıklık bulunmamaktadır. Yetkinin ne olduğu, hangi şartlarda kullanılacağı ve kapsamı belirsizdir. Esasen, kâr payı dağıtımı için bu şekilde yönetim kuruluna yetki verilmesi de doğru değildir. O halde, 2005 ve 2004 yılları kâr payı dağıtılmasına ilişkin olarak geçerli bir genel kararının bulunmadığı sonucuna varılmalıdır.
    Bu durum karşısında, davalı şirketin genel kurulunda 2005 ve 2006 yılları kâr payının dağıtılmasına ilişkin olarak somut uyuşmazlığa uygulanması gereken mülga 6762 sayılı TTK ve anasözleşme hükümlerine uygun şekilde alınmış geçerli bir karar olmadığı, davacının anılan yıllar itibariyle de kâr payı talep edemeyeceği dikkate alınıp, asıl davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın davalı şirket yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
    3-Birleşen davanın kısmen kabulüne mesnet davalı şirketin 29.12.2004 tarihli genel kurulunun 6. gündem maddesinde dağıtılmayan eski yıllar kârlarından 2002 yılı karından yatırım indiriminden faydalanılmış bölümünden net 440.000.000.000 TL’nin (yeni 440.000 TL) yönetim kurulunun önerisi doğrultusunda ortaklara dağıtılmasına karar verilmiştir. Anılan karara dayanarak davacının kâr payı talep etmesinde kural olarak bir yanlışlık bulunmamaktadır. Ancak, bu karar uyarınca davacının ortaklık payı dikkate alındığında kendisine 22.000 TL (yeni) ödenmesi gerekmektedir. Davacı icra takibinde şahsi alacak adıyla 31.657.84 TL’nin işlemiş faiziyle birlikte tahsilini talep etmiştir. Dava dilekçesinde ise bu alacağın 9.657.84 TL’lik kısmının 2003 yılında dağıtılmasına ilişkin kâr payı olduğu ifade edilmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise anılan tutarın 331.92 koduyla 01.01.2002 tarihinde davacı adına alacak kaydının yapıldığı, 2009 yılına kadar defter ve kayıtlarda taşındığı açıklanmıştır. Ancak, bu alacağın ne olduğu, kâr payı dağıtılması kararlarının bu kısım alacağı kapsayıp kapsamadığı yönünde inceleme yapılmamış, davalı şirketin anılan alacağa yönelik itirazları üzerinde durulmamıştır.
    O halde, birleşen davada talep edilen alacağın 9.657.84 TL’lik kısmıyla ilgili olarak gerektiğinde davacı vekiline açıklama yaptırılıp, anılan alacağın hangi nedenle talep edildiği tespit edilip, zamanaşımı def’i dahil davalı savunmaları üzerinde durulup, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı hüküm kurulması da yanlış olmuş, kararın davalı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
    4-Ayrıca, davacının birleşen davada talep ettiği kâr payının likit olduğu, hesaplanabilir nitelikte bulunduğu dikkate alınıp, inkar tazminatına hükmedilmesi koşullarının bulunduğu dikkate alınmadan, yazılı şekilde hüküm kurulması da doğru görülmemiş, kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekili ile asıl ve birleşen davada davalı şirket vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2), (3) ve (4) numaralı bentte açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASINA, takdir olunan 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin herbir yandan alınarak yek diğerine verilmesine, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz eden asıl ve birleşen davada davalı şirkete ve davacıya iadesine, 01.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.