İŞÇİDEN 'KIDEM TAZMİNATIN ÖDENECEK' SÖZÜ İLE İSTİFA DİLEKÇESİ ALINABİLİR Mİ?

İŞÇİDEN 'KIDEM TAZMİNATIN ÖDENECEK' SÖZÜ İLE İSTİFA DİLEKÇESİ ALINABİLİR Mİ?

Bazı işverenler, işçisinden 'kıdem tazminatın ve izin alacakların ödenecek' diyerek istifa dilekçesi alabiliyor. Peki, istifa dilekçesinin ardından işveren çalışanın kıdem ve diğer alacaklarını ödemezse ne olacak?

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, bu konuda emsal niteliğinde bir karara imza attı.

Bir özel hastanede çalışan doktor, işverenin 'kıdem tazminatı' ve diğer alacaklarının tam olarak ödeneceği sözü üzerine, istifa dilekçesi verdi. İşveren ise, doktorun kendi rızası ile istifa ettiğini belirterek kıdem, ihbar ve izin gibi ücretlerini ödemedi. Konu davalık oldu.

İş Mahkemesi, alacaklarının bir kısmının ödenmesi yönünde karar verdi.

Yargıtay Dokuncu Hukuk Dairesi ise, olayın 'işçinin iradesinin fesada uğratılarak istifa dilekçesi alma' kapsamında olduğunu hükmetti. Ve bu iş mahkemesinin kararının bozulması yönünde hüküm kurdu.

Yargıtay, işçinin iradesinin fesada uğratılarak alınan istafa dilekçelerinin geçerli olmayacağı ve bu kapsamdaki istifalarda da alacaklarının tamamının ödenmesi gerektiğini hükmetti.

Kararın ayrıntıları ise şöyle:

T.C.

YARGITAY

DOKUZUNCU HUKUK DAİRESİ

YARGITAY KARARI

A) Davacı İsteminin Özeti:

Davacı vekili, davacının davalı şirkete ait ... Hastanesi’nde belirsiz süreli iş sözleşmesi imzalayarak pratisyen hekim olarak 15.10.2009 tarihinde işe başladığını, 15.10.2010 tarihinde imzalanan 3 yıl süreli belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışırken iş akdinin işveren tarafından haksız ve bildirimsiz olarak 11.05.2012 tarihinde feshedildiğini ileri sürerek, kıdem, ihbar tazminatları ile fazla mesai ücreti, ulusal bayram genel tatil ücreti, bakiye süre ücreti ve yıllık izin ücreti alacaklarının davalıdan tahsilini istemiştir.

B) Davalı Cevabının Özeti:

Davalı vekili, davacının işyerinden istifa ederek ayrıldığını, kıdem tazminatı ödenmesini gerektiren mutlak emredici hükümler arasında istifa etmek suretiyle işten ayrılmanın kıdem tazminatı ödenmesini gerektiren hallerden olarak sayılmadığını, davacının istifa etmek ve müvekkili şirketi ibra etmek suretiyle işten ayrıldığını, bu nedenle kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve boşta geçen süre taleplerinin yasaya aykırı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:

Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacının ödenmeyen işçilik alacakları nedeniyle iş akdini 11.05.2012 tarihinde haklı nedenle sona erdirdiğinin kabulünün dosya kapsamı ile uyumlu olduğu, davacının kıdem tazminatına hak kazandığı, iş akdini haklı nedenle de olsa sona erdiren tarafça ihbar tazminatına hak kazanılamayacağı, davacı yanca matbu ibranamenin içesinde yer almasına rağmen yıllık izin ücretlerini aldığına yönelik şerh nedeniyle yıllık izin alacağı yönünden ibranameye geçerlilik tanınmasının somut olaya uygun düşeceği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

D) Temyiz:

Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir.

E) Gerekçe:

Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

Taraflar arasında, iş ilişkisinin işçinin istifası ile sona erip ermediği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Genel olarak iş sözleşmesini fesih hakkı, karşı tarafa yöneltilmesi gereken tek taraflı bir irade beyanı ile iş sözleşmesini derhal veya belirli bir sürenin geçmesiyle ortadan kaldırabilme yetkisi veren, bozucu yenilik doğuran bir haktır. İşçinin haklı nedenle iş sözleşmesini derhal feshi 4857 sayılı İş Kanununun 24 üncü maddesinde düzenlenmiştir. İşçinin önelli fesih bildiriminin normatif düzenlemesi ise aynı yasanın 17 nci maddesinde ele alınmıştır. Bunun dışında Yasada işçinin istifası özel olarak düzenlenmiş değildir.

İşçinin haklı bir nedene dayanmadan ve bildirim öneli tanımaksızın iş sözleşmesini feshi, istifa olarak değerlendirilmelidir. İstifa iradesinin karşı tarafa ulaşmasıyla birlikte iş ilişkisi sona erer. İstifanın işverence kabulü zorunlu değilse de, işverence dilekçenin işleme konulmamış olması ve işçinin de işyerinde çalışmaya devam etmesi halinde gerçek bir istifadan söz edilemez. Bununla birlikte istifaya rağmen tarafların belirli bir süre daha çalışma yönünde iradelerinin birleşmesi halinde, kararlaştırılan sürenin sonunda iş sözleşmesinin ikale yoluyla sona erdiği kabul edilmelidir.

Şarta bağlı istifa ise kural olarak geçerli değildir. Uygulamada en çok karşılaşılan şekliyle, işçinin ihbar ve kıdem tazminatı haklarının ödenmesi şartıyla ayrılma talebi istifa olarak değil, ikale (bozma sözleşmesi) yapma yönünde bir icap olarak değerlendirilmelidir.

İşçinin istifa dilekçesindeki iradesinin fesada uğratılması da sıkça karşılaşılan bir durumdur. İşverenin tazminatların derhal ödeneceği sözünü vermek ve benzeri baskılarla işçiden yazılı istifa dilekçesi vermesini talep etmesi ve işçinin buna uyması halinde, gerçek bir istifa iradesinden söz edilemez. Bu halde feshin işverence gerçekleştirildiği kabul edilmelidir.

İşverenin baskı uygulaması sonucu düzenlenen istifa dilekçesine değer verilemez. Dairemizce bu gibi hallerde feshin işverence gerçekleştirildiği, bununla birlikte işveren feshinin haklı olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği kabul edilmektedir (Yargıtay 9.HD. 3.7.2007 gün 2007/14407 E, 2007/21552 K.).

İşçinin haklı nedenle derhal fesih nedenleri mevcut olduğu ve buna uygun biçimde bir fesih yoluna gideceği sırada, iradesi fesada uğratılarak işverence istifa dilekçesi alınması durumunda da istifaya geçerlilik tanınması doğru olmaz. Bu durumda işçinin haklı olarak sözleşmeyi feshettiği sonucuna varılmalıdır.

İstifa belgesine dayanılmakla birlikte, işçiye ihbar ve kıdem tazminatlarının ödenmiş olması, Türkiye İş Kurumuna yapılan bildirimde işveren feshinden söz edilmesi gibi çelişkili durumlarda, her bir somut olay yönünden bu çelişkinin istifanın geçerliliğine etkisinin değerlendirilmesi gerekir.

İstifa belgesindeki ifadenin genel bir içerik taşıması durumunda, işçinin dava dilekçesinde somut sebepleri belirtmesinde hukuka aykırı bir yön bulunmamaktadır. Bu halde de istifanın ardındaki gerçek durum araştırılmalıdır.

İş sözleşmesinin istifa ile sona ermesi halinde, işçinin iş güvencesi hükümlerinden yararlanması mümkün olmadığı gibi, ihbar ve kıdem tazminatlarına da hak kazanamaz. İstifa durumunda işçinin işverene ihbar tazminatı ödemesi yükümü ortaya çıkabileceğinden, istifa türündeki belgelerin titizlikle ele alınması gerekir. İmzaya itiraz ya da metin kısmına ilaveler yapıldığı itirazı mutlak olarak teknik yönden incelenmelidir.

İstifa halinde dahi işçiye kıdem tazminatı ödeneceğini öngören sözleşme hükümleri ile işyeri uygulamaları, 4857 sayılı Yasaya göre geçerli olup, bu halde kıdem tazminatı 1475 sayılı Yasanın 14 üncü maddesine göre hesaplanmalı ve anılan maddedeki kıdem tazminatı tavanı gözetilmelidir. Belirtmek gerekir ki, sözü edilen Yasada düzenlenen kıdem tazminatı tavanı mutlak emredici niteliktedir.

Somut uyuşmazlıkta; dosyada mevcut davacının imzasını havi ve davacı tarafından imza inkarında bulunulmayan 11.05.2012 tarihli istifa dilekçesi içeriğinde istifa edildiğinin yazılı olduğu ve bir sebep belirtilmediği görülmüştür.

Dava dilekçesinde, davalı şirket tarafından iş akdinin 11.05.2012 tarihinde haksız ve bildirimsiz olarak feshedildiği iddia edilmiş, davalı tarafından dosyaya sunulan istifa dilekçesine karşı, söz konusu belgenin işverence tazminat ve işçilik alacaklarının ödeneceği söylenerek irade fesadı altında imzalatıldığı, bunun gerçek bir istifa olmadığı beyan edilmiştir.

Dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, istifa dilekçesinin içeriği ve özellikle davacı tanığı Özgür’ün beyanlarına göre davalı işverenin tazminatların derhal ödeneceği sözünü verdiği ve davacıdan baskı altında istifa dilekçesi aldığı, davacının iradesi fesada uğratıldığından ortada gerçek bir istifa iradesi bulunmadığı, feshin işverence gerçekleştirildiği ve haksız olduğu anlaşılmıştır. Buna göre davacının ihbar tazminatı talebinin kabulü yerine, yanılgılı değerlendirme ile talebin reddine karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.

F) Sonuç:

Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 06/02/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.