HUKUKA AYKIRI DELİL HÜKME ESAS ALINMAZ

HUKUKA AYKIRI DELİL HÜKME ESAS ALINMAZ

T.C.

YARGITAY

18. CEZA DAİRESİ

E. 2019/919

K. 2020/3694

T. 5.2.2020

DAVA : Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi, kararın niteliği, suç tarihine göre dosya görüşüldü.

KARAR : A-)Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan doğrudan zarar görmeyen Maliye Hazinesinin kamu davasına katılmasına karar verilmiş olması bu suçtan kurulan hükümleri temyize hak vermeyeceğinden,

Av.....'ın, sanık ... müdafii sıfatı bulunmadığından,

Maliye Hazinesi vekili ile Av. ...'ın temyiz isteğinin 5320 Sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 Sayılı CMUK'nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE,

B-)Diğer hükümlerin temyizinde;

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler, gerekçe içeriğine göre ve iletişimin tespiti kararlarının verildiği tarihlerde tefecilik suçunun CMK'nın 135. maddesindeki katalog suçlar arasında yer almaması nedeniyle iletişimin tespiti kararlarıyla elde edilen görüşme kayıtlarının, bu suç açısından yasal delil niteliğine haiz olmadığı anlaşılmakla, bu kayıtlar değerlendirme dışı bırakılarak, yapılan incelemede;

1-)Sanık ...hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve tefecilik, sanık ... hakkında ise tefecilik suçlarından kurulan hükümlerin temyizinde;

a-)Sanıklar ...ile ...'e yükletilen “tefecilik” eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerin ve bu eylemlerin sanıklar tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,

Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,

Tekerrüre esas sabıkası bulunan sanık ...hakkında TCK'nın 58. maddesinin uygulanmasına karar verilmemiş ise de, aleyhe temyiz olmadığından bozma yapılamayacağı,

Tefecilik suçundan hapis cezasının kanuni sonucu olarak sanıklar ...ile ... hakkında TCK'nın 53/1. maddesinde belirtilen hak yoksunluklarının uygulanmasına karar verilmemiş ise de, bu hususun infaz aşamasında resen dikkate alınabileceği,

b-)Sanık ...hakkında “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” suçundan verilen beraat kararının, usul ve Kanuna uygun olduğu,

Anlaşıldığından, O Yer Cumhuriyet Savcısı, katılan Maliye Hazinesi vekili ve sanıklar ...ile ... müdafisinin ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmediğinden tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKÜMLERİN ONANMASINA,

2-)Sanıklar ..., ..., ... ile ... hakkında suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma ve ... hakkında “tefecilik” suçlarından kurulan hükümlerin temyizinde;

Sanıklara atılı suçlara ilişkin yasa maddesinde öngörülen cezaların üst sınırı uyarınca, TCK'nın 66/1-e ve 67/2. maddelerine göre, suçların tabi bulunduğu 8 yıllık olağan dava temyiz sürecinde gerçekleştiği anlaşıldığından O Yer Cumhuriyet Savcısı ile katılan Maliye Hazinesi vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmekle, 5320 Sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca, tebliğnameye aykırı olarak, başkaca yönleri incelenmeksizin hükümlerin (BOZULMASINA), ancak, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususta CMUK'nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak karar verilmesi mümkün olduğundan sanıklar ..., ..., ..., ... ile ... hakkında açılan kamu davalarının gerçekleşen olağan dava zamanaşımı nedeniyle, TCK'nın 66/1-e ve CMK'nın 223/8. maddeleri gözetilerek ayrı ayrı (DÜŞMESİNE),

3-)Sanıklar ... ile ... hakkında “tefecilik” suçundan kurulan hükümlerin temyizinde;

a-)Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada; "suçsuzluk" ya da "masumiyet karinesi" olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; "in dubio pro reo" olarak ifade edilen "şüpheden sanık yararlanır" ilkesidir. Bu ilkenin özü, bir ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık lehine değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmiş ise sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp diğer kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa imkân vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.

Yukarıda yapılan açıklamalar dikkate alındığında, sanıkların tefecilik suçunu reddetmeleri, müşteki ve tanıkların sanıkları suçlayıcı beyanlarının bulunmaması ve yasal delil niteliğinde olmamaları nedeniyle TAPE'lerin inceleme dışı bırakılmış olması karşısında, sanıklar ... ile ...'ın tefecilik eylemlerini gerçekleştirdiklerine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve cezalandırmaya yeterli delillerin neler olduğu açıklanmadan CMK'nın 230/1-b maddesine aykırı olarak mahkûmiyet kararı verilmesi,

b-)Kabule göre de;

Hapis cezasının kanuni sonucu olarak TCK'nın 53/1. maddesindeki hak yoksunluklarına karar verilmemesi,

SONUÇ : Kanuna aykırı ve katılan Maliye Hazinesi vekili, sanıklar ... ile ... müdafisinin ileri sürdüğü nedenler yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 05/02/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.