EMEKLİLİK SEBEBİ İLE İŞ AKDİNİ FESHEDEN İŞÇİ BAŞKA BİR İŞYERİNDE ÇALIŞMAYA BAŞLAR İSE KIDEM TAZMİNATINI İADE ETMESİ GEREKMEZ

EMEKLİLİK SEBEBİ İLE İŞ AKDİNİ FESHEDEN İŞÇİ BAŞKA BİR İŞYERİNDE ÇALIŞMAYA BAŞLAR İSE KIDEM TAZMİNATINI İADE ETMESİ GEREKMEZ

T.C.

YARGITAY

22. HUKUK DAİRESİ

E. 2015/27869

K. 2018/8778

T. 17.4.2018

DAVA : Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalı vekilince istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 17/04/2018 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı asil ve davalı vekili ile karşı taraf adına vekili geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor sunuldu, öncelikle ek karar yönünden dosyanın incelenmesi sonucunda;

Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kabulüne dair verilen karar, davalı vekilince temyiz edilmiştir. Mahkemenin 09/09/2015 tarihli ek kararıyla, davalı vekilinin 05/04/2012 tarihli dilekçesiyle temyiz hakkından feragat ettiği gerekçesiyle, temyiz talebinin reddine karar verilmiştir.

Ek karar da süresi içerisinde davalı vekilince temyiz edilmiştir.

6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 321. maddesinin 2. fıkrasında, "Kararın tefhimi, mahkemece hükme dair tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanması ile gerçekleşir. Ancak zorunlu hallerde, hakim bu durumun sebebini de tutanağa geçirmek suretiyle, sadece hüküm özetini tutanağa yazdırarak kararı tefhim edebilir. Bu durumda gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekir." hükmü düzenlenmiştir. Bu sebeple, basit yargılamada 6100 Sayılı Kanun'un 297/2. maddesindeki unsurları taşıyan hükmün, 6100 Sayılı Kanun'un 321. maddesi uyarınca gerekçeli olarak açıklanması zorunludur.

Somut olayda, Mahkemece, esas hakkındaki nihai karar taraflar vekillerinin hazır olduğu 29/03/2012 tarihli celsede tefhim edilmiştir. Tefhim edilen kararda, gerekçe açıklanmamıştır. Henüz gerekçeli kararın tebliğ edilmediği 05/04/2012 tarihinde, davalı vekili dilekçe sunarak kararı temyiz hakkından feragat ettiğini bildirmiştir. Takip eden safhada ise, 18/08/2015 tarihinde gerekçeli kararın davalı vekiline tebliğ edilmesi üzerine, davalı vekili 19/08/2015 havale tarihli dilekçesiyle kararı temyiz etmiştir.

Karar, 29/03/2012 tarihli celsede taraflar vekillerine tefhim edilmiş ise de, hükme dair tüm hususlar gerekçesi ile birlikte açıklanmadığından, tefhim, 6100 Sayılı Kanun'un 321. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca usulsüzdür. Bu halde, temyiz süresi gerekçeli kararın tebliğinden itibaren başlayacaktır. Henüz gerekçeli kararın tebliğ edilmediği bir tarihte gerçekleşen temyizden feragat ise, doğmamış haktan vazgeçilemeyeceği kuralı dikkate alındığından geçersizdir. Anılan sebeplerle, davalı vekilinin temyizi süresinde ve geçerlidir. Mahkemece, davalı vekilinin temyiz isteminin reddine dair tesis edilen ek karar usul ve kanuna aykırı olduğundan, davalı vekilinin ek karara yönelik temyiz isteminin kabulüyle 09/09/2015 tarihli ek kararın BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA karar verildi. Dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkili işverene ait işyerinde çalışan davalı işçinin iş sözleşmesini yaş dışında kalan emeklilik koşullarını sağlaması sebebiyle yazılı dilekçeyle feshettiğini, müvekkilince davalıya 28.812,36 TL tutarında kıdem tazminatı ödendiğini, ancak daha sonra öğrenildiği üzere, işçinin fesihteki gerçek sebebinin başka bir işyerinde çalışmak amacını taşıdığını, hakkın kötüye kullanımı sebebiyle kıdem tazminatının haksız yere ödendiğini ileri sürerek, ödenen meblağın ödeme tarihinden itibaren kanuni faiziyle birlikte tahsilini istemiştir.

Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

Taraflar arasında, iş sözleşmesinin işçi tarafından yaş dışında kalan emeklilik koşullarını sağlaması sebebiyle feshedilip feshedilmediği ve buna göre kıdem tazminatı hakkının doğup doğmadığı konularında uyuşmazlık bulunmaktadır.

4857 Sayılı İş Kanunu'nun 120. maddesi uyarınca yürürlüğü devam eden mülga 1475 Sayılı İş Kanunu'nun 14. maddesinin birinci fıkrasının dördüncü bendinde, işçinin bağlı bulunduğu kurum veya sandıktan yaşlılık, emeklilik veya malullük aylığı yahut toptan ödeme almak amacıyla ayrılması halinde, kıdem tazminatına hak kazanılabileceği hükme bağlanmıştır. O halde anılan hüküm uyarınca, fesih bildiriminde bulunulabilmesi için işçinin bağlı bulunduğu kurum veya sandıktan yaşlılık, emeklilik, malullük ya da toptan ödemeye hak kazanmış olması şarttır.

Mülga 1475 Sayılı Kanun'un 14. maddesinin birinci fıkrasının ( 5 ) numaralı bendinde, işçinin emeklilik konusunda yaş hariç diğer şartları yerine getirmesi halinde kendi istemi ile işten ayrılması imkanı tanınmıştır. Başka bir anlatımla, sigortalılık süresini ve prim ödeme gün sayısını tamamlayan işçi, yaş şartı sebebiyle emeklilik hakkını kazanamamış olsa da, anılan bent gerekçe gösterilmek suretiyle iş yerinden ayrılabilecek ve kıdem tazminatına hak kazanabilecektir. Ancak, işçinin iş yerinden ayrılmasının yaş hariç emekliliğe dair diğer kriterleri tamamlaması üzerine çalışmasını sonlandırması şeklinde gelişmesi ve bu durumu işverene bildirmesi gerekir.

Somut olayda, davalı işçi, davacı işverene sunduğu 24/01/2011 tarihli dilekçesiyle, iş sözleşmesini yaş dışında kalan emeklilik koşullarını sağladığı gerekçesiyle feshetmiştir. Fesih bildirimi ekinde, koşulların sağlandığına dair Sosyal Güvenlik Kurumu'ndan alınan belge sunulmuştur. Davacı işverence de, davalı işçiye 28.812,36 TL kıdem tazminatı ödemesi yapılmıştır.

Hizmet döküm cetvelinde, davacının 09/02/2011 tarihinde dava dışı bir işverene ait işyerinde işe girdiği kayıtlıdır.

Mahkemece, davalı işçinin fesihten kısa süre sonra başka bir işyerinde çalışmaya başlamış olduğuna dikkat çekilerek, feshin hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olduğu kabul edilmiş ve bu sebeple de işverence ödenen kıdem tazminatının, davalı işçiden tahsiline karar verilmiştir.

İşçinin, iş sözleşmesini emeklilik sebebine dayalı olarak feshetmesine rağmen, başka bir işte çalışmaya başlamasının kanuni hakkın kötüye kullanımı olup olmadığı uyuşmazlığın çözümü açısından tartışılması gereken noktayı oluşturmaktadır.

İşçinin emeklilik sebebi ile iş sözleşmesini feshetmesinden sonra, yeniden çalışmasını gerektirecek durumlar ortaya çıkabileceği gibi, işçinin bu hakkını kendisi için daha olumlu sonuçlar doğurabileceğini düşündüğü bir başka iş yerinde çalışma amacı ile de kullanması mümkündür. Mülga 1475 Sayılı İş Kanunu'nun 14/1-5 maddesindeki düzenleme açısından, kanun koyucunun amacının, işçinin çalışma yaşamını aktif olarak sonlandırması olduğundan bahsedilemez. Çalışmakta olduğu iş yerinde yıpranmış olan ve bu arada sigortalılık yılı ile prim ödeme süresine dair yükümlülüklerini tamamlayan işçinin, kendisi için çalışma şartlarının daha olumlu olduğunu düşündüğü bir iş yerinde çalışma amacı ile bu hakkını kullanması halinde, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesinde öngörülen dürüstlük kuralına aykırı davranmış olduğu kabul edilemez. Kanunen tanınmış emeklilik sebebiyle fesih hakkının kullanması ile birlikte kıdem tazminatına hak kazanılacağının kabulü gerekir. İşçinin hangi amaçla bu hakkı kullandığı, kıdem tazminatına hak kazanması açısından önem arz etmemektedir. Anılan sebeple, davalı işçinin kıdem tazminatına hak kazandığı, işverence de kıdem tazminatının ödendiği ve ödemenin yersiz olmadığı anlaşılmaktadır. Bu halde, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kabulüne karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarda yazılı sebepten BOZULMASINA, davalı yararına takdir edilen 1.630,00 TL duruşma vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde ilgiliye iadesine, 17.04.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.