CİNSEL SALDIRI ANINDA FAİLİN İLİŞKİYE GİREMEDEN BOŞALMASI NİTELİKLİ CİNSEL İSTİSMARA TEŞEBBÜS SUÇUNU OLUŞTURUR

CİNSEL SALDIRI ANINDA FAİLİN İLİŞKİYE GİREMEDEN BOŞALMASI NİTELİKLİ CİNSEL İSTİSMARA TEŞEBBÜS SUÇUNU OLUŞTURUR

TC

YARGITAY

14. CEZA DAİRESİ

2019/554 E.

2019/11956 K.

    MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
    SUÇ : Çocuğun nitelikli cinsel istismarı, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma
    HÜKÜM : Sanığın atılı suçlardan mahkumiyetine dair İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 15.02.2018 gün ve 2015/236 Esas, 2018/28 Karar sayılı hükümlere ilişkin istinaf başvurusunun çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan kurulan hüküm yönünden esastan reddine, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan hüküm yönünden ise istinaf başvurusunun kabulüyle hükmün kaldırılarak bu suçtan beraatine

    Bölge Adliye Mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle başvurunun muhtevası nazara alınarak dosya tetkik edildi, gereği görüşüldü:
    Bölge Adliye Mahkemesince yapılan yargılamada hükmün verildiği duruşmaya katılan Cumhuriyet savcısının adı, soyadı ve sicil bilgilerinin gerekçeli karar başlığında gösterilmemesi, mahallinde ikmali mümkün yazım eksikliği kabul edilmiştir.
    Sanık müdafisi, katılan mağdure vekili ile Katılan Bakanlık vekilinin temyiz istemlerinin incelenmesinde;
    İlk derece mahkemesince kurulan hükümlere ilişkin olarak Bölge Adliye Mahkemesince verilen 16.07.2018 günlü karardan sonra sanığın 18.07.2018, 06.08.2018 tarihli dilekçeleri ve buna istinaden alınan 05.02.2019 günlü imzalı beyanı ile temyiz isteminden vazgeçmesi ve sonradan 01.07.2019 tarihli dilekçesinde belirtildiği gibi vazgeçmeden tekrar vazgeçmenin mümkün olmaması karşısında sanık müdafisinin ve 5271 sayılı CMK'nın 294/1. maddesinde yer alan “Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır” şeklindeki düzenleme nazara alındığında sundukları temyiz dilekçelerinde herhangi bir temyiz sebebi göstermeyen katılan Bakanlık vekili ile katılan mağdure vekilinin temyiz istemlerinin aynı Kanunun 298. maddesi uyarınca REDDİNE,
    Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Savcısının sanık hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan kurulan hükme yönelik temyiz isteminin incelenmesine gelince;
    5271 sayılı CMK'nın 288 ve 294. maddelerinde yer alan düzenlemeler nazara alınıp aynı Kanunun 289. maddesinde sayılan kesin hukuka aykırılık halleri ile Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Savcısının temyiz dilekçesinde belirttiği nedenler de gözetilerek yapılan
    değerlendirmede, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından gerçekleştirilen inceleme neticesinde vaki istinaf başvurusunun esastan reddine dair kurulan hükme yönelik temyiz sebepleri yerinde görülmediğinden, Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Savcısının temyiz isteminin 5271 sayılı CMK'nın 302/1. madde ve fıkrası gereğince esastan reddiyle hükmün ONANMASINA, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 15. Ceza Dairesine gönderilmesine, 24.10.2019 tarihinde temyiz isteminin reddi kararı yönünden oy birliğiyle, onama kararı yönünden ise üyeler ... ile ...’un karşı oyları ve oy çokluğuyla karar verildi.
    KARŞI OY
    Mağdurenin beyanı, intikal şekli, muayene raporu, sanık savunması ve dava dosyasına göre; sanığın sosyal medya sayfasındaki profil fotoğrafını değiştirmek için yardım istediği komşusunun kız kardeşi mağdurun evine gelmesi ve profil fotoğrafını değiştirdikten sonra ondan hoşlandığını söyleyerek yatak odasına götürüp ağzını kapattıktan sonra yüzüstü yatırıp cinsel organını mağdurenin anüsüne sokmak için uğraştığı, mağdurenin direnmesi üzerine penetrasyon gerçekleşemeden sanığın boşaldığı, cinsel tatmine ulaşan sanığın mağduru bıraktığı ve mağdurun önce bir komşusuna ve onun vasıtasıyla da annesine durumu anlatıp olayı aynı gün intikal ettirdiği iddia ve kabul edilen olayda; tartışılan sorun sanığın mağdura karşı işlediği fiilin "basit cinsel saldırının tamamlanmış hali" mi yoksa "organ veya cisim sokmaya (tecavüz) teşebbüs nitelikli hali" mi olduğundan ibarettir.
    Cinsel saldırı ve çocuğa cinsel istismar suçlarında teşebbüs hükümlerinin uygulanıp uygulanamayacağı doktrinde tartışmalı olup 5237 sayılı TCK'nın sistemi ve suçların düzenlenme şekline göre cinsel saldırı ve istismarın organ veya cisim sokarak işlenen nitelikli haline teşebbüsün mümkün olmadığı bu görüşlerden biridir. Uygulamada ise cinsel dokunulmazlığa karşı suçların bütününde olduğu gibi bu konuda da kafa karışıklığı devam etmektedir. Cinsel suçların tasnif ve kanundaki düzenleme şekline göre organ veya sair bir cisim sokarak işlenen nitelikli cinsel saldırı veya cinsel istismar suçlarında teşebbüs hükümlerinin uygulanmasına hukuken imkan yoktur. Daha önceden kanunda bulunmayan sarkıntılık ile ilgili düzenlemenin getirilmesi, cinsel saldırı veya istismar suçlarının en ileri şekli olan penetrasyon (tecavüz) ile suçların basit halinin tek suç tipi olarak birleştirilmesi ve tek suç tipi olarak kanunda düzenlenmesi nedeniyle organ veya cisim sokarak işlenen nitelikli hale teşebbüs hukuken imkansızdır.
    1-) Türk Ceza Kanununun 102 ve 103. maddelerde, suçların "sarkıntılık", "basit cinsel saldırı/istismar" ve "nitelikli hali" düzenlenerek hareketin ulaştığı neticeye göre suçun hafif, basit ve ağır nitelikli halleri tasnif edilmiştir. Cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda kanun, gerek cinsel saldırı ve gerekse cinsel istismar suçlarında dış dünyada gerçekleşen doğal neticeye göre failin fiilini sarkıntılık, cinsel saldırı/istismar veya organ veya cisim sokmak suretiyle nitelikli hali olmak üzere üç değişik şekilde "birleştirici modeli" esas alarak düzenlemiştir. Kanunun bu düzenleme şekline göre henüz cinsel saldırı veya istismar boyutuna varmayan hafif cinsel dokunuşlar sarkıntılık kabul edilirken mağdurun anüs, vajina veya ağzına organ veya cisim sokma fiili de nitelikli hali kabul edilmiştir. Bunun dışında kalan bütün temaslar, cinsel saldırı veya istismar suçunu oluşturan hareketler sayılmıştır. Bir suçun basit hali işlenmişse faile daha fazla ceza verebilmek için fiil tahmini yorumla nitelikli hale teşebbüs sayılamaz. Böyle bir yorum kanun sistematiğine, kanunda kabul edilen birleştirici modele ve suçları kanunun tasnif şekline aykırılık oluşturur.
    2-) Kişinin vücuduna bir organ veya cisim sokarak işlenen fiiller, 765 sayılı eski TCK'da 414, 416/1. maddelerde müstakil suç olarak düzenlenmişti. Müstakil suç olarak düzenlendiği ve diğer ırza tasaddi ve benzeri suçlardan ayrı bir suç tipi olduğu için ırza geçme suçuna teşebbüste mümkün idi. Ancak ırza tasaddi suçu ile ırza geçme suçuna teşebbüs ayrımında objektif bir kriter bulunmadığı için bu ayrımdan vazgeçilerek birleştirici modelin kabul edildiği ileri sürülmüştü. İki suçun birbirinden ayrılması için failin cinsel davranışını ne kadar ileriye götürdüğü yönünde yapılan araştırmanın mağdur kadının mahremiyetinin bir kez daha adli makamlar önünde ihlal edilmesi ve bunun verdiği acının ikinci bir mağduriyete yol açması birleştirici modelin kabul edilmesinin gerekçelerinden biri idi. 5237 sayılı TCK, cinsel suçlarda reform iddiasıyla yeni düzenlemelere gitmiştir. Bu yeniliklerden biri de cinsel saldırı ve istismar suçları asıl suç tipi kabul edilerek organ veya cisim sokma müstakil suç olmaktan çıkarılıp bu suç tiplerinin nitelikli şekli olarak 102/2 ve 103/2. fıkralar olarak düzenlenmiştir. Müstakil suç olmadıkları için artık organ veya cisim sokmaya teşebbüs imkanı kalmamıştır. Eski kanun dönemindeki yorum ve uygulamanın tesiri altında kalan hukukçuların görüşlerine bu nedenle itibar edilemez.
    3-) Cinsel saldırı ve istismar suçlarının basit ve nitelikli şekillerinin kanunda düzenleniş biçimine göre failin mağdurla cinsel ilişkiye girmeyi göze aldığını gösteren mağduru soymak, cinsel organını çıkarmak gibi bir hareketlerin her biri cinsel saldırı veya cinsel istismarın tamamlanmış şeklidir. Failde mağdura tecavüz kastı olsa bile fiilen gerçekleşmediği için hiç bir halde nitelikli cinsel saldırı veya istismara teşebbüs oluşmaz. Mağdurun mukavemeti, başkasının olay yerine gelmesi, yakalanma korkusu, failin mağdurun yalvarmasına dayanamayıp bırakması, failin boşalması sonucu tecavüz edememesi, iktidarsız olması, penisinin heyecan sebebiyle sertleşmemesi gibi her ne sebeple olursa olsun mağdurun vücuduna organ veya cisim sokulmadığı için yalnızca cinsel saldırı veya istismarın basit şekli tamamlanmıştır. Failin kendiliğinden veya harici bir mania yüzünden fiiline devam edememesi ve organ sokamaması artık farklı bir fiil ve suç sayılamaz. Ancak bu durum suçun basit halinde sanıktaki kastın yoğunluğu cezanın belirlenmesinde "takdir ve teşdit" nedeni olabilir.
    4-) Sarkıntılık düzenlemesinden önce de cinsel saldırı suçuna teşebbüs mantıken mümkün ise de organ veya cisim sokarak cinsel saldırının nitelikli haline (tecavüze) teşebbüs mantıken mümkün değildir. Organ veya cisim sokarak gerçekleştirilen cinsel saldırı ayrı bir suç olmayıp basit cinsel saldırı suçunun nitelikli halidir. Organ veya cisim sokulmuşsa nitelikli halden faile ceza verilir ve bu durumun herhangi bir nedenle gerçekleşmemesi halinde fail artık gerçekleştirdiği neticeye göre suçun basit halinden cezalandırılabilir. TCK'nın hiç bir maddesinde suçun basit hali ile nitelikli hali arasında böyle ayrıma gidilerek nitelikli hale teşebbüs kabul edilmemektedir. Cinsel suçlarda kanunun diğer suçlarda kabul etmediği bir hali içtihat haline getirip uygulamak kanunun bütünlüğüne aykırıdır.
    5-) Cinsel saldırı suçunun organ veya cisim sokarak işlenen nitelikli haline teşebbüs kabul edildiğinde fail, çoğu zaman suçun basit şeklinden daha az ceza almakta, basit cinsel saldırı veya basit cinsel istismarın tamamlanmış basit şeklinde çok daha ağır bir şekilde cezalandırılmaktadır. Uygulamada bu açmaza hukuki, mantıklı ve makul bir çözüm üretilememiş hakkaniyet ilkesine dayanmak zorunda kalınmıştır.
    6-) Cinsel suçların basit hali ile nitelikli haline teşebbüs arasında "hukuki belirlilik" ilkesine uygun bir kriter bulunamamaktadır. TCK'nın yürürlüğe girdiği 01.06.2005 tarihinden
    sonra öğretideki görüşler ve yargı organları, cinsel saldırı, cinsel istismar ve cinsel taciz tanımlarında bile uzlaşıp "istikrarlı bir uygulama standardı" geliştirememiştir. Sonra kanunda değişiklik yapılarak "sarkıntılık" aşamasında kalma durumunun suçlara ilavesi ile içinden çıkılmaz bir kargaşa uygulamaya hakim olmuştur. Doktrin ve Yargıtay'ın, "cinsel taciz", "sarkıntılık", "cinsel saldırı" ve "nitelikli cinsel saldırı" tanımlarında bile uzlaşma sağlayıp uygulamayı yönlendiremediği dikkate alındığında bu hallerin arasına bir de teşebbüs hükmünü ilave etmek, pratikte faydasızdır ve uygulamayı istikrarsızlığa sevk eder. Teorik planda kolay gibi görünse de pratikte, "cinsel tacizi sarkıntılığa teşebbüsten", "sarkıntılığı basit cinsel saldırıya teşebbüsten", "basit cinsel saldırıyı da organ veya cisim sokarak işlenen nitelikli cinsel saldırıya teşebbüsten" ayırabilecek kriterler üretmeye imkan yoktur. Teorik hiç bir kitap ve makalede cinsel saldırıda organ veya cisim sokmaya teşebbüsü mümkün görenler bunun ayrımını yapılabilmiş değildir. Böyle bir uygulama yargının işini zorlaştırır ve hukuki kargaşayı artırır. Bu nedenle teorik dolambaçlı yollara sapmadan failin fiili hangi aşamada kalmışsa suçun vasfını buna göre tayin ve takdir etmek en pratik ve kolay uygulama şeklidir.
    7-) Cinsel saldırı suçunun basit şeklinin mi yoksa nitelikli şekline teşebbüsün mü oluştuğunu incelerken TCK'nın benzer maddelerin yorumuna ve tatbikatına da bakılabilir. Bu konuda mesela TCK'nın 86 ile 87. m uygulaması önemli bir örnektir. Failin fiili işlemeden önce söylediği sözler ve aradaki husumet ne olursa olsun mağdura karşı gerçekleştirdiği basit yaralamanın, "yüzde sabit iz" oluşturabileceği yada "organ tatili doğurmaya" elverişli olduğu yada atılan cisim mağdura isabet etseydi "kemik kırığı" meydana getirebileceği ileri sürülerek fail nitelikli yaralamaya teşebbüsten cezalandırılmaz. Yaralama suçunda failin niyeti ve kastı yorumlanarak "nitelikli yaralamaya teşebbüs" kabul edilemezken cinsel suçlarda nitelikli hale teşebbüsün kabul edilmesi kanunun düzenleme ve sistematiğine aykırıdır. TCK'nın 102/2 ve 103/2. fıkralarının tatbikatında, henüz fiilen organ veya cisim sokma olmadığı halde failin amacı veya söylediği sözler aleyhe yorum ve kabul ile nitelikli cinsel saldırıya teşebbüs edildiği de kabul edilemez.
    8-) Yürürlükte olduğu dönemde cinsel saldırı suçu sonucunda mağdurun ruh ve beden sağlığı bozulmuşsa (TCK'nın 102/5. fıkra) nitelikli cinsel saldırı veya istismar suçuna teşebbüs hükümlerinin uygulaması da tuhaftı. Yargıtay uygulamasına göre, basit veya nitelikli saldırı suçundan tayin edilen ceza önce teşebbüs uygulanarak indirilmekte sonra birden ruh ve beden sağlığı bozulduğu gerekçesiyle astronomik şekilde arttırılıp sonra diğer uygulama maddelerine geçilmekteydi. Böylece failin fiili teşebbüs aşamasında kalmış kabul edildiği halde tamamlanmış suçun cezasıyla cezalandırılmakta ve tamamlanmış suçla teşebbüs aşamasında kalmış suçun cezasında hiç bir fark olmamakta idi. Halen lehe kanun değerlendirmesi ve uygulamasında bu tatbikat sürmektedir. Teşebbüs aşamasında kaldığı kabul edilen nitelikli cinsel saldırı suçunun ruh veya beden sağlığını bozduğu durumda sürdürülen uygulama, TCK sisteminde olmayan kanuna aykırı ve hukukun genel ilkelerini açıkça ihlal etmektedir. (Mesela TCK'nın 102/1. fıkraya göre verilen 2-7 yıl arası hapis, TCK'nın 35/2. fıkrasından (1/4) indirim 1 yıl 6 ay - 5 yıl 3 ay hapis, sonra TCK'nın 102/5 ten 10 yıl hapis, gibi) Uygulamanın mantıklı ve tutarlı olabilmesi için suçun bu nitelikli haline teşebbüsün mümkün olmadığı kabul edilmeliydi. Yine bu uygulama açıkça TCK'nın 61/1-4 fıkralarına aykırıdır. Kanunun cinsel suçlarda diğer suçlardan ayrı bir teşebbüs uygulaması belirlediğini ve uygulama getirdiğini izah zordur.
    9-) Yargıtay, kanun koyucu gibi hareket ederek içtihaden sanık aleyhine kural koyamaz. Organ veya cisim sokarak işlenmesi zorunlu olan nitelikli cinsel saldırıya, teşebbüsü mümkün kabul ederek geliştirilen uygulama, "Kanunda açıkça yazılı olmadıkça cezalar ne arttırılabilir ve ne eksiltilebilir, ne de değiştirilebilir." diyen TCK'nın 61/10. fıkrasını da ihlal etmektedir. Cinsel saldırıya teşebbüsten verilen ceza eğer cinsel saldırının basit halinden verilecek cezanın alt sınırının altında kalırsa bu defa kanuna aykırı olarak içtihaden hakkaniyet gereği olduğu gerekçesiyle cezanın artırılması yoluna gidilmektedir. Eğer cinsel saldırı suçunun nitelikli haline teşebbüsten verilen ceza cinsel saldırı suçunun basit halinden verilecek cezadan daha az ise TCK'nın 61/10. fıkrası esas alınarak ya hiç uygulamaya müdahale edilmemeli veya suçun teşebbüs aşaması değil basit şeklinin işlendiği kabul edilmeliydi. Cinsel suçların tiksindiriciliği ve çirkinliği, toplumda uyandırdığı infial ve nefret, faillerin daha fazla ceza almalarını sağlamak için yargının içtihat yoluyla aleyhe kural ihdasına bir gerekçe olamaz.
    10-) Cinsel saldırı suçunun organ veya cisim sokarak işlenen nitelikli haline teşebbüsü mümkün kılan görüş zincirleme suç uygulamasında mantık hatasına düşmektedir. Türk Ceza Kanununun 43. maddesine göre bir suçun basit ve nitelikli hali bir suç sayılarak zincirleme suç sebebiyle cezada belli bir artırım uygulanmaktadır. TCK'nın 43/1 fıkra 3. cümlesine göre, "bir suçun basit ve nitelikli hali aynı suç" kabul edilmektedir. Eğer organ veya cisim sokma ile cinsel saldırı veya istismar aynı suç değilse TCK'nın 102/2 ve 103/2. maddeleri ile ilk fıkralar teselsül de etmez. Cinsel suçlar, teselsülde aynı suç ama teşebbüste farklı suç muamelesine tabi tutulamaz. Kanun nazarında aynı maddede düzenlenen cinsel saldırının basit ile nitelikli halleri tek bir suçtan ibarettir. Uygulama da, kanunun bir suç saydığı nitelikli hali, bazen tek suçun nitelikli hali bazen ise farklı suç gibi kabul etmemeli, istikrarlı davranmalıdır.
    11-) "Basit cinsel saldırı" (TCK'nın 102/1. f) suçundan verilen süreli hapis cezalarının infazında hükümlü, özel tehlikeli suçlu sayılmamaktadır. Buna karşılık 5275 sayılı Kanunun 108/9. fıkrasına yapılan ekleme ile "organ veya cisim sokarak nitelikli cinsel saldırı" (TCK'nın 102/2. f) suçuna teşebbüsten verilen cezaların infazında hükümlü, özel tehlikeli suçlu muamelesi görmektedir. Bu nedenle süreli hapis cezasında şartla tahliye indirimi, 2/3 yerine 3/4 oranından yapılmakta ve hükümlüler daha uzun süreyi cezaevinde geçirmektedirler. İşlediği fiil organ veya cisim sokarak nitelikli cinsel saldırıya teşebbüs niteliğinde kabul edilen hükümlülerin özel tehlikeli suçlu sayılmasının bir diğer sonucu da süreli hapis cezasının infazından sonra "kimyasal kastrasyona" tabi tutulmalarıdır. Tedaviye tabi tutarak kısırlaştırma, mahkumiyet hükmünün infazından sonra uygulanan ek bir cezadır. Fiilen organ veya cisim sokmayan cinsel suç hükümlüsünün infaz sonrasında kısırlaştırma tedavisine tabi tutulması, kanun koyucunun bilinçli olarak arzu ettiği bir sonuç değildir. TCK'nın 102/2. fıkrasının uygulamada ayrı bir suç gibi işlem görmesi ve teşebbüsün mümkün kılınmasının tabi bir sonucu olarak istenmeyen ve öngörülemeyen aleyhe neticeler meydana gelmektedir.
    12-) Ceza normları kanunilik ilkesi gereğince dar yorumlanır. Cinsel saldırı veya istismarın organ veya cisim sokarak işlenebilen nitelikli haline teşebbüsün mümkün olduğunun kabulü halinde ceza normunun cezalandırdığı alan fiilen genişletilmektedir. Yargıtay 14. Ceza Dairesinin TCK'nın 102/2 ve 103/2. fıkrada yazılı nitelikli hale teşebbüsü mümkün kılan çoğunluk görüşü kabul edildiğinde, kanun koyucunun hiç arzulamadığı ve cezalandırmayı aklından bile geçirmediği suç teşkil etmeyen fiilleri cezalandırma tehlikesi doğmaktadır. İlk olarak kanunda suç olmayan eşe karşı işlenen basit bir cinsel saldırı fiili organ sokmaya teşebbüs kabul edilerek rahatlıkla suç haline getirilebilir ve fail eş cezalandırılabilir.
    Yine şikayete tabi olan TCK'nın 102. maddenin ilk fıkrasındaki basit cinsel saldırı fiili, nitelikli hale teşebbüs denilerek 102. maddenin ikinci fıkrasına sokulmak suretiyle şikayetten vazgeçme olsa bile fail cezalandırılabilir. Şüphesiz bunları kanun koyucu cezalandırmak istemiş değildir. Fakat, nitelikli cinsel saldırıya teşebbüsün mümkün olduğunu kabul etmekle bütün bu yollar açılmaktadır.
    13-) Failin mağdurun vücudu üzerindeki fiilini devam ettirme imkanı varken sürdürmeyerek bıraktığı hallerde TCK'nın 35/1. fıkrada tanımlanan bir teşebbüsten de söz edilemez. Bir suça teşebbüs için en önemli şart failin "elinde olmayan harici bir sebebin suçun tamamlanmasını" engellemesidir. Cinsel saldırı suçunda failin boşaldığı için eylemine son vermesi elinde olmayan ve nitelikli suçu işlemesini engelleyen bir neden değildir. Fail isterse mağdurun ağzına, anüsüne veya vajinasına organ veya bir cisim sokarak suçu tamamlayabilir. Failin cinsel doyuma ulaşarak boşalması suçun nitelikli halini işlemesine engel bir sebep olamaz. Failin elinde imkan olduğu halde daha ileri gitmeyip mağdura organ veya cisim sokmaması, artık lehine düşünmeyi ve değerlendirmeyi gerektirir. Fail, yalnızca cinsel saldırı ile yetinip devamını işlemediği suçtan, niyeti aleyhe yorumlanarak ağır şekilde cezalandırılamaz.
    Sonuç olarak basit cinsel saldırı (basit cinsel istismar dahil) suçunun nitelikli haline teşebbüsün kabul edilmesi, içinden çıkılmaz hukuki sorunlar doğurmaktadır. Kanunun sistematiği, suç tasnif sistemi, kanunun diğer maddeleriyle mantıki bütünlük ve tutarlılığı böyle bir yoruma imkan vermemektedir. Fail herhangi bir sebeple işleyemediği bir suçtan sorumlu tutulmamalı, suç yolunda ilerlediği ve o vakte kadar gerçekleştirdiği fiillerin meydana getirdiği tamamlanmış suçtan cezalandırılmalıdır. Failin içinde taşıdığı kötü niyeti zevahire göre aleyhine yorumlayarak cezalandırmak, kanunilik ilkesinin sınırlarını aşındırır. Bu görüş ve gerekçelerle sayın çoğunluğun organ sokarak cinsel saldırıya teşebbüs edildiğine dair düşüncesine iştirak etmiyoruz.