TAKSİ ŞOFÖRÜNÜN YANINDA ÇALIŞTIĞI KİŞİNİN ESNAF MI TACİR Mİ OLDUĞUNUN TESPİTİNİN GEREKTİĞİ

TAKSİ ŞOFÖRÜNÜN YANINDA ÇALIŞTIĞI KİŞİNİN ESNAF MI TACİR Mİ OLDUĞUNUN TESPİTİNİN GEREKTİĞİ

T.C.

YARGITAY

9. HUKUK DAİRESİ

2017/11854 E.

2019/9376 K.

22.04.2019 T.

Özet: 5362 sayılı Yasa m. 3’te belirtilen esnaf ve sanatkar faaliyeti kapsamında kalan iş yerinde üç kişinin çalışması halinde, 4857 sayılı Yasa m. 4/ı bendi uyarınca, bu iş yeri İş Kanunu’nun kapsamının dışında kalmaktadır. Maddede üç işçi yerine “üç kişi”den söz edilmiştir. Bu ifade, iş yerinde bedeni gücünü ortaya koyan meslek ve sanat erbabını da kapsamaktadır. İşinde bedeni gücü ile çalışmakta olan esnaf dahil olmak üzere toplam çalışan sayısının üçü aşması durumunda iş yeri 4857 sayılı Yasa’ya tabi olacaktır. Somut uyuşmazlıkta; mahkemece talep edilen alacaklar yönünden kısmen kabul kararı verilerek işin esasına girilmişse de işverenin niteliği ve buna bağlı olarak görev yönünden araştırma yapılması gerektiğinden kararın bozulması gerekmiştir.

 

MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraflar vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

YARGITAY KARARI

A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili; davacının, davalıya ait … plakalı araçta şöför olarak işe başladığını 15.01.2007-15.07.2012 tarihleri arasında çalıştığını, davacının sigortasının eksik yatırıldığını fark etmesi üzerine davalıdan eksik sigortaları yatırmasını istediğini,  davalının ise kabul etmediğini ve iş akdine son verdiğini, kıdem ve ihbar tazminatı, fazla mesai, ulusal bayram genel tatil günü ücreti, hafta tatili ücreti talepleri olduğunu, taleplerini otogar giriş-çıkış belgeleri, akaryakıt faturaları otobüs seyir fişleri ile kanıtlayabileceklerini ileri sürerek; davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.


B) Davalı Vekilinin Cevabının Özeti:
Davalı vekili; görev itirazında bulunduklarını, davalının ekonomik faaliyetini sermayesi ile beden çalışmasına dayandırdığını bu nedenle genel mahkemede dava açılması gerektiğini, davacının kendi yanında 2011 Mayıs ve Kasım ayları arasında muavin olarak çalıştığını ve bu dönemler için sigorta kaydının yaptırıldığını, davacının otogarda gelmeyen, hasta olan şöför ve muavinlerin yerlerine çalıştığını yevmiye usulü daha fazla kazandığını beyan ederek işten ayrıldığını, ayrılmasından sonra davalınında aracını acil işi çıkması hallerinde kullandığını, iş sözleşmesi için süreklilik olması gerektiğini ancak davacının günde 3 farklı araçla sefere çıktığını, davacının iş akdini kendisinin sonlandırdığını kıdem ve ihbar tazminatı alamayacağını ayrıca belirtilen dönemde günde bir defa sefere çıktığını ve bu şekilde fazla mesai yapmasının mümkün olmadığını, davanın kısmi dava olarak açılamayacağını savunarak; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.


C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, iş akdinin ihbar ve kıdem tazminatı gerektirmeyecek şekilde feshinin davalı işveren tarafından ispatlanması gerektiğini davalı iş verenin akdin feshine dair yazılı belge ibraz edemediğini, uzun yıllar aynı iş yerinde çalışmış bir kişinin tazminat haklarını bertaraf ederek işten istifa ile ayrılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bu nedenle kıdem ve ihbar tazminatının kabulüne, otogar giriş çıkış kayıtlarına göre davacının fazla mesai alacağı ve haftanın 7 günü çalışmamış olduğundan hafta sonu tatil ücreti alacağının olmadığını, ancak; yine otogar giriş-çıkış kayıtlarına göre davacının bazı genel tatil günlerinde çalıştığını bu nedenle kıdem ve ihbar tazminatı ile ulusal bayram ve genel tatil günü ücretlerinin kabulü ile fazla mesai ve hafta sonu alacaklarının reddine karar verilmiştir.


D) Temyiz:
Karar süresinde davacı ve davalı vekillerince temyiz edilmiştir.


E) Gerekçe:
Uyuşmazlık, taraflar arasındaki ilişkinin İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda iş mahkemesinin görevi noktasında toplanmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 1. maddesinin ikinci fıkrası gereğince, 4. maddedeki istisnalar dışında kalan bütün işyerlerine, işverenler ile işveren vekillerine ve işçilerine, çalışma konularına bakılmaksızın bu Kanunun uygulanacağı belirtilmiştir.
İş Mahkemelerinin bulunmadığı yerlerde iş davalarına bakmak üzere bir asliye hukuk mahkemesi görevlendirilir. İş davalarına bakmakla görevli asliye hukuk mahkemesine açılan dava “iş mahkemesi sıfatıyla” açılmamış ise, mahkeme görevsizlik kararı veremez. Bu durumda asliye hukuk mahkemesi tarafından, verilecek bir ara kararı ile davaya “iş mahkemesi sıfatıyla ” bakmaya devam olunur.
Davanın, İş Kanunu kapsamı dışında kalması halinde, Mahkemenin göresizliğine ve dosyanın görevli hukuk mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir. Davanın esastan reddi usule aykırıdır.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca, İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında, iş akdinden veya İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözüm yeri iş mahkemeleridir.
4857 sayılı Yasanın 4. maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendi uyarınca, 507 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Kanunu’nun 2. maddesinin tarifine uygun üç kişinin çalıştığı işyerlerinde bu kanun hükümleri uygulanmaz.
507 sayılı Kanunun 2. maddesinde “İster gezici olsun ister bir dükkân veya bir sokağın belli yerinde sabit bulunsunlar, ticarî sermayesi ile birlikte vücut çalışmalarına dayanan ve geliri o yer ve gelenek ve teamülüne nazaran tacir niteliğini kazanmasını icap ettirmeyecek miktarda sınırlı olan ve bu bakımdan ticaret sicili ve dolayısıyla ticaret ve sanayi odasına kayıtları gerekmeyen, ayni niteliğe (sermaye unsuru olsun olmasın) sahip olmakla beraber, ayrıca çalıştığı sanat, meslek ve hizmet kolunda bilgi, görgü ve ihtisasını değerlendiren hizmet, meslek ve küçük sanat sahipleriyle bunların yanında çalışanlar ve geçimini sınırlı olarak kamyonculuk, otomobilcilik ve şoförlükle temin eden kimselerin 1 inci maddede belirtilen amaçlarla kuracakları dernekler bu kanun hükümlerine tabidir” denilmektedir.
507 sayılı Kanun, 21.06.2005 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 76. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış ve maddenin ikinci cümlesi ile diğer yasaların 507 sayılı Yasaya yaptıkları atıfların 5362 sayılı Yasaya yapılmış sayılacağı açıklanmıştır. Bu durumda 4857 sayılı Yasanın 4. maddesinde 507 sayılı Yasaya yapılan atıf, 5362 sayılı Yasaya yapılmış sayılmalıdır. Bahsi geçen yeni yasal düzenlemede esnaf ve sanatkâr tanımı değiştirilmiştir. Yeni yasanın 3. maddesine göre esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dâhil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak belirtilmiştir. 507 sayılı Yasada yazılı olan “geçimini sınırlı olarak kamyonculuk, otomobilcilik ve şoförlükle temin eden kimselerin” sözcüklerine yeni yasada yer verilmemiştir. Yeni yasanın değinilen hükmü karşısında, 21.06.2005 tarihinden sonraki dönem açısından İş Kanunu’nun kapsamı belirlenirken, “geçimini münhasıran bu işten sağlama” ölçütü dikkate alınmamalıdır.
5362 sayılı Yasadaki düzenleme ile esnaf ve tacir ayrımında başka ölçütlere yer verilmiş olup, kamyonculuk, otomobilcilik ve şoförlük yapanların da ekonomik sermayesi, kazancının tacir sanayici niteliğini aşmaması ve vergilendirme gibi ölçütler çerçevesinde değerlendirilmesi gerekecektir. 507 sayılı Yasa döneminde esnaf sayılan kamyoncu, taksici, dolmuşçu gibi kişilerin de bu yeni ölçütler çerçevesinde esnaf sayılmama ihtimali ortaya çıkmaktadır. Ekonomik faaliyetini daha çok bedeni çalışmasına dayandıran düşük gelirli taksi ve minibüs işletmesi sahiplerinin esnaf olarak değerlendirilmesinin daha doğru olacağını belirtmek gerekir. Dairemizin 2008 yılında vermiş olduğu kararlar bu doğrultudadır (Yargıtay 9.HD. 28.4.2008 gün 2008/ 3568 E, 2008/ 10904 K.).
5362 sayılı Yasanın 3. maddesinde belirtilen esnaf ve sanatkâr faaliyeti kapsamında kalan işyerinde üç kişinin çalışması halinde, 4857 sayılı Yasanın 4. maddesinin (ı) bendi uyarınca, bu işyeri İş Kanunu’nun kapsamının dışında kalmaktadır. Maddede üç işçi yerine “üç kişi”den söz edilmiştir. Bu ifade, işyerinde bedeni gücünü ortaya koyan meslek ve sanat erbabını da kapsamaktadır. İşinde bedeni gücü ile çalışmakta olan esnaf dahil olmak üzere toplam çalışan sayısının üçü aşması durumunda işyeri 4857 sayılı Yasaya tabi olacaktır.
Somut uyuşmazlıkta; Mahkemece talep edilen alacaklar yönünden kısmen kabul kararı verilerek işin esasına girilmişse de öncelikle yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde işverenin niteliği ve buna bağlı olarak görev yönünden araştırma yapılması gerektiğinden kararın bozulması gerekmiştir.


F) SONUÇ:
Temyiz olunan kararın açıklanan sebepten dolayı BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 22.04.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.