SERİ DAVALARIN İHTİYARİ DAVA ARKADAŞLIĞININ BİR TÜRÜ OLMASI - SERİ DAVALARDA AVUKATLIK ÜCRETİ

SERİ DAVALARIN İHTİYARİ DAVA ARKADAŞLIĞININ BİR TÜRÜ OLMASI - SERİ DAVALARDA AVUKATLIK ÜCRETİ

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
2019/22-337 E.
2021/1571 K.
2.12.2021 T.

İŞÇİLİK ALACAKLARININ TAHSİLİ İSTEMİ ( Mahkemece Dava Sonunda Diğer Bir İfadeyle Hüküm Verildiği Tarihte Yürürlükte Olan AAÜT'nin 22. Maddesine Göre Tam Vekâlet Ücreti Üzerinden Seri Dosya Sayısına Göre Yapılacak Oranla Hesaplanacak Vekâlet Ücretine Hükmedilmesi Gerektiği - Direnme Kararının Bozulması Gerektiği )

SERİ DAVALARIN İHTİYARİ DAVA ARKADAŞLIĞININ BİR TÜRÜ OLMASI ( İster Ayrı Dava Konusu Yapılsın İster Bir Davada Birleştirilsin Toplamda Yirmi Dosyaya Kadar Açılan Seri Davalarda Her Bir Dosya İçin Ayrı Ayrı Tam Avukatlık Ücretine Hükmolunacağı )

SERİ DAVALARDA AVUKATLIK ÜCRETİ ( Toplamda Altmışbeş Dosyaya Kadar Açılan Seri Davalarda Her Bir Dosya İçin Ayrı Ayrı Tam Ücretin %70'i Oranında Avukatlık Ücretine ve Toplamda Yüzdoksan Dosyaya Kadar Açılan Seri Davalarda Her Bir Dosya İçin Ayrı Ayrı Tam Ücretin %60'ı Oranında Avukatlık Ücretine ve Toplamda Yüzdoksandan Fazla Açılan Seri Davalarda Her Bir Dosya İçin Ayrı Ayrı Tam Ücretin %40'ı Oranında Avukatlık Ücretine Hükmedileceği - Duruşmalı İşlerde Dosyaya İlişkin Tüm Duruşmaların Aynı Gün Aynı Mahkemede Yapılması Gerektiği )

1136/m. 164, 168

ÖZET : Dava,işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir. İhtiyari dava arkadaşlığının bir türü olan seri davalar ister ayrı dava konusu yapılsın ister bir davada birleştirilsin toplamda yirmi dosyaya kadar açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam avukatlık ücretine, toplamda altmışbeş dosyaya kadar açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin %70'i oranında avukatlık ücretine, toplamda yüzdoksan dosyaya kadar açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin %60'ı oranında avukatlık ücretine, toplamda yüzdoksandan fazla açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin %40'ı oranında avukatlık ücretine hükmedilir. Duruşmalı işlerde bu şekilde avukatlık ücretine hükmedilmesi için dosyaya ilişkin tüm duruşmaların aynı gün aynı mahkemede yapılması gerekir.

Olayda mahkemece dava sonunda, diğer bir ifadeyle hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan AAÜT'nin 22. maddesine göre tam vekâlet ücreti üzerinden seri dosya sayısına göre yapılacak oranla hesaplanacak vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğinden direnme kararı bozulmalıdır.

DAVA : 1. Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 8. İş Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

KARAR : I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı adına üyesi olduğu Türk Harb-İş Sendikası (Sendika) vekili dava dilekçesinde, müvekkilinin davalı Milli Savunma Bakanlığına bağlı işyerinde çalışmakta olup sendika üyesi olarak işletme toplu iş sözleşmesinden yararlandığını, Sağlık Kuralları Bakımından Günde Ancak Yedi Buçuk Saat Veya Daha Az Çalışılması Gereken İşler Hakkında Yönetmelik (Yönetmelik) kapsamında bir işte çalıştırıldığını, Yönetmeliğe göre günde en fazla 7,5 saat çalıştırılması gerekirken 8,5 saat çalıştırıldığını, günde 1 saat yapılan fazla çalışmasının karşılığının ödenmediğini ileri sürerek fazla çalışma ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; alacağın zamanaşımına uğradığını, davacının yaptığı işin 15.11.2008 tarihinden itibaren Yönetmelik kapsamında değerlendirilerek davacının çalışma süresinin 7,5 saat ile sınırlandırıldığını, ancak Sendika ile yapılan protokol hükümlerine göre işçilerin başvurmaları sonucunda günlük 8,5 saat çalıştırılmalarında hukuka aykırılık bulunmadığını, toplu iş sözleşmesinin 60. maddesinin (d) bendi gereği ödenen teşvik priminin de fazla çalışma ücretinden mahsubunun gerektiğini, 37,5 saat ile 45 saat arasında gerçekleşen haftalık çalışmaların fazla sürelerle çalışma olduğunu, ayrıca 1 saat ara dinlenme haricinde çalışma sürelerinin ortalarında 15'er dakika dinlenme için paydos verildiğini belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemenin Birinci Kararı:

6. Ankara 8. İş Mahkemesi'nin 06.02.2013 tarihli ve 2010/1029 E., 2013/88 K. sayılı kararı ile; haftanın 5 günü günde 8,5 saatlik sürelerle çalıştırılan davacının ara dinlenme sürelerinin 30 dakikalık kısmının çalışma süresinden sayılması sebebiyle fiilen çalışmasının 8 saat, haftalık çalışmasının ise 40 saat olduğu, bu belirlemeye göre de günde 7,5 saati geçen 30 dakikalık çalışmanın fazla çalışma olduğu, Yargıtay kararları ile toplu iş sözleşmesi gereğince fazla çalışma sürelerine 28.02.2007 öncesi dönem için %80, 01.03.2007 sonrası dönem için ise %25 oranlarında zamlı saat ücreti uygulanarak hesaplama yapıldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:

7. Ankara 8. İş Mahkemesi'nin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesince 08.05.2014 tarihli ve 2014/10128 E., 2014/11945 K. sayılı kararı ile; “…Somut olayda, davacının Sağlık Kuralları Bakımından Günde Ancak 7,5 Saat veya Daha Az Çalıştırılması Gereken İşler Hakkında Yönetmelik kapsamına giren bir işyerinde günde sekizbuçuk saat çalıştırıldığı dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Bu tür işlerde günlük yedibuçuk saati aşan çalışma, fazla mesai olarak nitelendirilmektedir. Buna göre davacı günlük yedibuçuk saati aşan çalışma için fazla çalışma ücretine hak kazanmıştır.

4857 Sayılı İş Kanunu'nun 41. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, fazla çalışma saat ücreti, normal çalışma saat ücretinin yüzde elli fazlasıdır.

Kanunda öngörülen yüzde elli fazlasıyla ödeme kuralı nispi emredici niteliktedir. Tarafların sözleşmeyle bunun altında bir oran belirlemeleri mümkün değilse de, daha yüksek bir oran tespiti mümkündür.

İşyerinde uygulanan toplu iş sözleşmesinin 60. maddesinin (e) bendinde ise çalıştıkları normal mesai günleri için işbaşında kaldıkları saat başına, günlük mesai süresi sekizbuçuk saat ve üzerinde olan işçilere saat ücretlerinin %15'i, günlük normal çalışma süresi yedibuçuk saat ve altında olan işçilere ise saat ücretlerinin %10 oranında verimliliği teşvik primi ödeneceği, fazla mesai çalışması yapılan süreler için bu primin ödenmeyeceği yönünde düzenleme yapılmıştır.

Mevcut hukuki ve fiili olgulara göre; davacının fazla sürelerle çalışma ücreti toplu iş sözleşmesi uyarınca hesaplanmalı, ancak bu çalışması nedeniyle ödenen saat ücretinin %5'i oranında verimliliği teşvik primi mahsup edilerek sonuca ulaşılmalıdır. Mahkemece davacının verimliliği teşvik primi alıp almadığının araştırılmaması, almışsa miktarı tespit edilerek hesaplanan fazla sürelerle çalışma ücretinden mahsup edilmemesi isabetsizdir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

9. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin yukarıdaki belirtilen bozma kararına karşı davacı vekilinin maddi hataya dayalı düzeltim talebi Özel Dairenin 04.03.2015 tarihli 2015/4084 E., 2015/8853 K. sayılı kararı ile kararda maddi hata bulunmadığı belirtilerek reddedilmiştir.

Mahkemenin İkinci Kararı:

10. Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda 28.02.2017 tarihli ve 2014/2105 E., 2017/139 K. sayılı kararı ile; alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:

11. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

12. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesince 21.09.2017 tarihli ve 2017/40787 E., 2017/18907 K. sayılı kararı ile; (1) numaralı bentte davalının sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra, “…2-Taraflar arasında fazla çalışma ücreti alacağı yönünden kurulan hükmün davalı yararına oluşan usulî kazanılmış hakları ihlal edip etmediği uyuşmazlık konusudur.

…Dairemizin mahkemece uyulmasına karar verilen bozma ilamında; davacının verimliliği teşvik primi alıp almadığının araştırılması, almışsa miktarı tespit edilerek hesaplanan fazla sürelerle çalışma ücretinden mahsup edilmesi gerektiği vurgulanmıştır.

Somut olayda, bozma ilamında hükme esas alınan bilirkişi raporundaki hesaplamanın bozma konusu yapılmadığı anlaşılmasına rağmen bozma sonrası alınan bilirkişi raporunda yeni bir hesaplama yapılarak verimliliği teşvik piriminin mahsup edilmesi ve hesaplanan bu miktarın hükme esas alınması hatalıdır.

Mahkemece davalı yararına oluşan usulî kazanılmış haklar gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozma nedenidir.

Ayrıca seri dosyalar halinde duruşma yapılıp karar verilmesi nedeniyle davacı lehine ücreti vekalet takdirinde Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 22. maddesinin dikkat alınmaması da bozma nedenidir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

13. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin yukarıdaki belirtilen bozma kararına karşı davacı vekilinin maddi hataya dayalı düzeltim talebi Özel Dairenin 04.07.2018 tarihli 2018/9369 E., 2018/16983 K. sayılı kararı ile kararda maddi hata bulunmadığı belirtilerek reddedilmiştir.

Direnme Kararı:

14. Ankara 8. İş Mahkemesi'nin 06.12.2018 tarihli ve 2018/54 E., 2018/489 K. sayılı kararı ile; davacının ödenen saat ücretinin %5i oranında verimliliği teşvik primi mahsup edilerek toplu iş sözleşmesi uyarınca fazla sürelerle çalışma ücretini hesaplayan bilirkişi raporu doğrultusunda fazla çalışma ücreti alacağı miktarının aynı rakam olarak hesap edildiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

15. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

16. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olayda;

1-) Mahkemece verilen ilk kararın Özel Dairece bozulmasından sonra bozma kararına uyulmasına rağmen bozma ilamında hükme esas alınan bilirkişi raporundaki hesaplamanın bozma konusu yapılmadığı hâlde bozma sonrası alınan bilirkişi raporunda yeni bir hesaplama yapıldıktan sonra verimliliği teşvik priminin mahsubu ile hesaplanan miktarın hüküm altına alınıp alınmadığı, mahkemece bozmaya uyularak verilen kararın davalı yararına oluşan usulî kazanılmış hakka aykırılık teşkil edip etmediği,

2-) Davacı lehine hükmedilen vekâlet ücretinin takdirinde seri dosyalar hâlinde duruşma yapılması sebebiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 22. maddesinin dikkate alınmasının gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

A. (1) numaralı uyuşmazlık yönünden;

17. Öncelikle usulî kazanılmış hak ile ilgili açıklamaların yapılmasında fayda vardır.

18. Türk hukuk sisteminde istikrarın sağlanması, kişilerin yargıya olan güveninin sarsılmasının önlenmesi amacı ile usulî kazanılmış hak müessesesi kabul edilmiştir. Usulî kazanılmış hak; bir davada, taraf veya mahkeme usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve uyulması zorunlu olan haktır. Usulî kazanılmış hak, mülga 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nda (HUMK) ve 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda (HMK) düzenlenmemiş olup; Yargıtay uygulamaları ile oluşturulmuş ve öğretide de kabul görmüştür.

19. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukukî alanda istikrar sağlamak ve kişilerin mahkeme kararlarına karşı güvenlerinin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.

20. Hemen belirtelim ki; bir mahkemenin Yargıtay dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukukî esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usulî kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu, mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 tarihli ve 1960/21E., 1960//9 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı).

21. Mahkemenin, Yargıtay'ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına usulî kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usulî kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün, bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme, kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usulî kazanılmış hak oluşturur.

22. Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 04.02.1959 tarihli ve 1957/13 E., 1959/5 K. sayılı kararında; “Temyizce bir kararın bozulması ve mahkemenin bozma kararına uyması hâlinde bozulan kararın bozma sebeplerinin şümulü dışında kalmış cihetlerinin kesinleşmiş sayılması, davaların uzamasını önlemek maksadiyle kabul edilmiş çok önemli bir usulü hükümdür. Bir cihetin bozma kararının şümulü dışında kalması da iki şekilde olabilir. Ya o cihet, açıkça bir temyiz sebebi olarak ileri sürülmüş fakat dairece itiraz reddedilmiştir, yahutta onu hedef tutan bir temyiz itirazı ileri sürülmemiş olmasına rağmen dosyanın Temyiz Dairesince incelendiği sırada dosyada bulunan yazılardan onun bir bozma sebebi sayılması mümkün bulunduğu hâlde o cihet Dairece bozma sebebi sayılmamıştır. Her iki hâlde de o konunun bozma sebebi sayılmamış ve başka sebeplere dayanan bozma kararına mahkemece uyulmuş olması, taraflardan birisi lehine usulî bir müktesep hak meydana getirir ki, bu hakkı ne mahkeme, ne de Temyiz Mahkemesi halele uğratabilir." denilmiştir.

23. Sözü edilen içtihadı birleştirme kararında, mahkemenin bozmaya uyması hâlinde, bozma kararı dışında kalan hususların kesinleşeceği ve kesinleşen bu hususların yargılama kapsamına alınmaması gerekeceği kabul edilmiştir. Bu kapsamda, bozmaya uyma ile bozma kararı dışında kalarak kesinleşen hususlar lehine olan taraf açısından usulî kazanılmış hakkın meydana geleceği açıklığa kavuşturulmuştur.

24. Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı veya geçmişe etkili yeni kanun çıkması, uygulanması gereken kanun hükmünün hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilmesi, görev, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve bozma kararının maddi hataya dayanması gibi hâllerde usulî kazanılmış hak oluşması mümkün değildir.

25. Öncelikle, Özel Daire bozma kararının 2. bendinin ilk paragrafında uyuşmazlığın “fazla çalışma ücret alacağı” olarak belirtilmesine rağmen sonrasında “fazla sürelerle çalışma ücretinden” verimliliği teşvik priminin mahsup edilmesinin belirtilmesi ve ilk bozma kararında da “fazla sürelerle çalışma ücreti” denilmesi karşısında alacağın fazla çalışma ücreti olduğu, Özel Daire bozma kararında “fazla sürelerle çalışma ücreti” olarak yazılmasının maddi hataya dayalı olduğu anlaşılmıştır.

26. Maddi hataya bu şekilde değinildikten sonra yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkemenin 06.02.2013 tarihli ilk kararının davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece hükme esas alınan bilirkişi raporunda hesaplanan fazla çalışma ücretinin gerek hesaplanmasına gerekse de miktarına yönelik bir bozma yapılmaksızın, sadece fazla çalışma nedeniyle ödenen saat ücretinin %5'i oranında verimliliği teşvik priminin mahsup edilmesi gerektiğinden davacının verimliliği teşvik primi alıp almadığının araştırılmamasının, almışsa miktarı tespit edilerek hesaplanan fazla çalışma ücretinden mahsup edilmemesinin hatalı olduğu gerekçesiyle bozulması üzerine mahkemece bozma kararına uyularak tesis edilen 28.02.2017 tarihli ikinci kararında yeniden bir hesap raporu alınarak karar verildiği görülmüştür.

27. Bozmaya uyulduktan sonra alınan 14.09.2015 ve 14.03.2016 tarihli bilirkişi ek raporlarında davacının alabileceği fazla çalışma ücretinin yeniden hesaplandığı, hesaplamanın ilk hesap raporunda belirtilen miktarı aşar nitelikte olduğu hatta ilk raporda hesap dönemi 15.09.2006-15.11.2008 tarihleri arasındaki dönem olmasına rağmen bozma sonrası alınan raporda 15.06.2006-15.11.2008 tarihleri arasındaki dönem için hesaplama yapıldığı tespit edilmiştir.

28. Yukarıda anlatıldığı üzere, bozma kararı dışında kalarak kesinleşen hususlarda lehine olan taraf açısından usulî kazanılmış hak söz konusudur. Burada usulî kazanılmış hakkın gerçekleşmesine engel olacak istisnai bir durum da bulunmadığına göre, artık bozma kararı dışında kalarak kesinleşen bir hususta mahkemece yargılama yapılmaması gerekir.

29. Hâl böyle olunca mahkemenin birinci bozma kararında bozma sebebi yapılmayan fazla çalışma ücreti hesabının bozmaya uyulmasına rağmen yeniden hesaplanması hatalı olup mahkemece sadece uyulan bozma kararı doğrultusunda davacının verimliliği teşvik primi alıp almadığının araştırılması, almışsa miktarı tespit edilerek hesaplanan fazla çalışma ücretinden mahsup edilmesi gerekmektedir.

30. O hâlde Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

31. Bu sebeple direnme kararı bozulmalıdır.

B. (2) numaralı uyuşmazlık yönünden;

32. Vekil ile takip edilen davalarda kanun gereği aleyhine hüküm verilen taraftan alınarak kısmen veya tamamen lehine hüküm verilen tarafa verilecek vekâlet ücreti HMK'nın 323. maddesi kapsamında yargılama giderleri arasında sayılmıştır.

33. 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu'nun (1136 Sayılı Kanun/Avukatlık Kanunu) 164. maddesinde avukatlık ücretinin, avukatın hukukî yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade ettiği belirtilmiştir.

34. Mahkemece hükmedilmesi gereken vekâlet ücretinin miktarı konusunda da hem Avukatlık Kanunu'nda hem de her sene yayımlanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde hüküm bulunmaktadır.

35. Avukatlık Kanununun 168. maddesinin son fıkrasında; “Avukatlık ücretinin takdirinde, hukukî yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarife esas alınır.” düzenlemesi bulunmaktadır.

36. Bu düzenlemeye paralel olarak ikinci kararın verildiği tarihte yürürlükte olan 02.01.2017 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan 2017 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin (AAÜT) “Uygulanacak tarife” başlıklı 21. maddesinde de “(1) Avukatlık ücretinin takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan Tarife esas alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir.

37. 2017 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin “Seri davalarda ücret” başlıklı 22. maddesinde de “(1) İhtiyari dava arkadaşlığının bir türü olan seri davalar ister ayrı dava konusu yapılsın ister bir davada birleştirilsin toplamda yirmi dosyaya kadar açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam avukatlık ücretine, toplamda altmışbeş dosyaya kadar açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin %70'i oranında avukatlık ücretine, toplamda yüzdoksan dosyaya kadar açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin %60'ı oranında avukatlık ücretine, toplamda yüzdoksandan fazla açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin %40'ı oranında avukatlık ücretine hükmedilir. Duruşmalı işlerde bu şekilde avukatlık ücretine hükmedilmesi için dosyaya ilişkin tüm duruşmaların aynı gün aynı mahkemede yapılması gerekir.” şeklinde düzenleme öngörülmüştür.

38. Bu durumda somut olayda mahkemece dava sonunda, diğer bir ifadeyle hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan AAÜT'nin 22. maddesine göre tam vekâlet ücreti üzerinden seri dosya sayısına göre yapılacak oranla hesaplanacak vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekmektedir.

39. Açıklanan nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;

Yukarıda (A) ve (B) bölümünde açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 02.12.2021 tarihinde oybirliği ile kesin olarak karar verildi.