AYNI EŞ İLE İKİ KERE EVLENMEDE MAL DAVASINDA ZAMANAŞIMI

AYNI EŞ İLE İKİ KERE EVLENMEDE MAL DAVASINDA ZAMANAŞIMI

TC

YARGITAY

8. HUKUK DAİRESİ

2020/317 E.

2020/5382 K.

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katkı Payı Alacağı


Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, bozma sonrası yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş olup, hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Davacı ... vekili, çalışarak elde ettiği gelir, ziynet eşyaları ve müştereken çocuğun sünnetinde takılan takılarla davalı eş adına edinilen taşınmaza katkısı olduğunu açıklayarak, 10.000,00 TL alacağın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş, 30.10.2017 tarihli dilekçeyle talep miktarını 12.288,00 TL'ye yükseltmiştir.
Davalı ... vekili, davacının talebinin zamanaşımına uğradığını, katkısının olmadığını açıklayarak, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemenin 09.05.2013 tarihli ilk kararında, davacının davasının 1 yıllık zamanaşımı dolduktan sonra açıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin temyizi üzerine yapılan inceleme sonucunda Dairenin 05.12.2016 tarihli ilamı ile tarafların 19.11.1987 tarihinde evlendiği, boşanma davasının 10.06.2003 tarihinde kesinleştiği, davanın açıldığı 18.01.2012 tarihine kadar 10 yıllık zamanaşımının dolmadığı gerekçesiyle karar bozulmuştur. Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda 18.06.2019 tarihli kararla, tarafların iki kez evlenip boşandığı, dava konusu taşınmazın ilk evlilik döneminde satın alındığı, 29.09.2000 tarihli boşanma ile bu taşınmaz için tasfiye davası açma hakkının kazanıldığı, zamanaşımının bu süreden sonra başlaması gerektiği, ancak Yargıtay ilamında ikinci boşanma tarihi olan 10.06.2003 tarihinden itibaren zamanaşımının başlaması gerektiği belirtildiğinden ikinci evlilik kapsamında tasfiye talebinin değerlendirilmesi gerektiği, taşınmaz ikinci evlilik kapsamında edinilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 Sayılı HMK mad.33). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, katkı payı alacağı isteğine ilişkindir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nda mal rejiminin tasfiyesi davaları için herhangi bir zamanaşımı süresi düzenlemesi getirilmemiştir. Bu gibi durumlarda TMK’nin 5. maddesi yollamasıyla 6098 sayılı TBK uygulanmalıdır. Zira; TBK'nin 646.maddesine göre Borçlar Kanunu, Medeni Kanun'un tamamlayıcısı olarak kabul edilmiştir. Buna göre, TBK'nin 146. maddesinde yer alan 10 yıllık zamanaşımı süresi mal rejiminin tasfiyesi davalarında da uygulanmalıdır.
Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun (17.04.2013 tarihli ve 2013/8-375 Esas, 2013/520 Karar sayılı kararı) ve Dairemizin uygulaması da bu yöndedir. Her ne kadar, Dairemiz önceki uygulamalarında, edinilmiş mallara katılma rejiminin boşanmayla sona ermesi durumunda, TMK'nin 178. maddesindeki 1 yıllık zamanaşımı süresini kabul etmiş ise de; Yargıtay HGK'nin yukarıda açıklanan içtihadı doğrultusunda görüş değişikliğine gidilmiştir.
TBK'nin 149/1. maddesine göre, zamanaşımı, alacağın muaccel olmasıyla işlemeye başlar. Aynı Kanun'un 153/3.maddesine göre de, evlilik devam ettiği sürece, eşlerin diğerinden olan alacakları için zamanaşımı işlemeye başlamaz, başlamışsa da durur.
Somut olayda, taraflar, ilk olarak 19.11.1987 tarihinde evlenmiş, 2000 yılında açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, 31.10.2000 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlar, ikinci olarak 15.12.2000 tarihinde evlenen taraflar arasındaki bu evlilik de, 11.11.2002 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, 10.06.2003 tarihinde kesinleşmesiyle sona ermiş, iş bu temyize konu dava ise 18.12.2012 tarihinde açılmıştır. Tasfiyeye konu 534 ada 13 parsel sayılı taşınmaz 18.04.1994 tarihinde davalı eş adına satın alınmıştır.
Mahkemece, yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmişse de, dosya kapsamı itibariyle bu gerekçeye katılma olanağı yoktur. Şöyle ki her ne kadar 05.12.2016 tarihli bozma ilamında ilk boşanma dava ve kesinleşme tarihine değinilmeden ikinci boşanma dava tarihinin kesinleşme tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı dolmadığı belirtilmekle yetinilmiş ise de, mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanması gerektiğine (TMK mad.179) göre, tafiyeye konu taşınmazın tarafların ilk evlilik döneminde edinildiği de dikkate alındığında, taşınmazın ilk evlilik döneminde edinilen malın tasfiyesine yönelik olduğunun kabulü gerekir. Diğer yandan, evlilik devam ettiği sürece, eşlerin diğerinden olan alacakları için zamanaşımı işlemeye başlamayacağı, başlamışsa da duracağına yönelik TBK'nin 153/1. Fıkrasının 3. Bendinde yer alan düzenlenme gereğince de ilk boşanma davasının kesinleşme tarihi olan 31.10.2000 tarihinde işlemeye başlayan zamanaşımı ikinci evlilik tarihi olan 15.12.2000 tarihinde durmuş olup, ikinci boşanma davasının kesinleşme tarihi olan 10.06.2003 tarihinde kaldığı yerden itibaren yeniden işlemeye başladığına göre, 10 yıllık zamanaşımı süresi temyize konu davanın açıldığı 18.12.2012 tarihine kadar henüz dolmamıştır. O halde, mahkemece iddia ve savunma kapsamında deliller toplanarak sonucuna göre talep hakkında bir karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeplerle 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK'un 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 24.09.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.