İŞE ALMA VE İŞTEN ÇIKARMA YETKİSİ BULUNAN İNSAN KAYNAKLARI MÜDÜRÜ İLE PERSONEL MÜDÜRÜ, İŞYERİNİN TÜMÜNÜ YÖNETMEDİĞİNDEN İŞ GÜVENCESİ HÜKÜMLERİNDEN YARARLANABİLECEKTİR

İŞE ALMA VE İŞTEN ÇIKARMA YETKİSİ BULUNAN İNSAN KAYNAKLARI MÜDÜRÜ İLE PERSONEL MÜDÜRÜ, İŞYERİNİN TÜMÜNÜ YÖNETMEDİĞİNDEN İŞ GÜVENCESİ HÜKÜMLERİNDEN YARARLANABİLECEKTİR

T.C.

Yargıtay

9. Hukuk Dairesi       

2015/24643 E. 

2015/35812 K.

    MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
    DAVA : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.
    Yerel mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    A) Davacı İsteminin Özeti:
    Davacı vekili, davacının 11/06/2011 tarihinden itibaren davalıya bağlı olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin işveren tarafından haklı veya geçerli bir neden olmaksızın fesh edildiği 21/11/2013 tarihine kadar genel müdür unvanıyla çalıştığını, davalı şirketin merkez birimini İzmir’e nakletmek istediklerini maliyet açısından müvekkilinden daha düşük ücretle istihdam edebilecekleri bir çalışan aradıklarını beyanla müvekkiliyle anlaşarak ayrılmak konusunda niyetlerini bildirdiklerini, 28/10/2013 tarihinde e posta yolu ile karşılıklı anlaşmaya dayalı fesih anlaşma metni gönderdiklerini, müvekkilinin çekimser kalması üzerine davalı şirketin 21/11/2013 tarihli fesih bildirimi ile müvekkilinin iş sözleşmesini feshettiğini iddia ederek feshin geçersizliğinin tespitine, işe iadesine ve tazminat haklarının hüküm altına alınmasını istemiştir.
    B) Davalı Cevabının Özeti:
    Davalı vekili, davacının genel müdür olduğunu, işten çıkarmanın haklı sebebe dayandığını, işe iadesinin mümkün olmadığını, işe iade şartlarının oluşmadığını, fesih bildiriminin süresi içinde yapıldığını, … İş Mahkemesinin 2014/38 Esas sayılı dosyasında müvekkili aleyhine kıdem ihbar tazminatı ve erken fesih sebebiyle 6 aylık tazminat talebinde bulunduğunu, bunun bile davayı redde yeterli olduğu ve davanın samimiyetsiz olduğunu, davacının görev tanımında belirtilen yükümlülüklerini yerine getiremediğini savunularak davanın reddini talep etmiştir.
    C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
    Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davacının şirketin genel müdürü olmayıp Türkiye’deki genel müdür unvanında çalıştığı ve Almanya’ya bağlı olduğu görüldüğünde iş güvencesi kapsamına girdiği davacının A grubu imza yetkisine sahip olmadığı, B grubu imza yetkisine sahip olduğu, davacının yönetici kurul yetkisine sahip olmadığı, dolayısıyla iş kanununa göre verilen güvence kapsamında olduğu görüldüğünden genel müdürün açtığı bu davanın süre içinde ve güvence kapsamında olduğu görülmüş davacıdan şirkete uğrattığı iddia edilmesine rağmen herhangi bir savunmanın alınmaması ve fesih sebebinin ispatlanamaması gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    D) Temyiz:
    Kararı davalı temyiz etmiştir.
    E) Gerekçe:
    İş sözleşmesinin geçerli neden olmadan davalı işveren tarafından feshedildiğini belirten davacı işçi, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
    Mahkemece davacının işveren vekili sayılamayacağı tespitinde bulunularak iş sözleşmesinin geçersiz nedenle feshedildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    4857 sayılı İş Kanunu’nun 18. maddesi uyarınca işçinin iş güvencesi hükümlerinden yararlanabilmesi işçinin işletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili ve yardımcıları veya işyerinin bütününü sevk ve idare eden ve işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekili konumunda bulunmaması gerekir.
    İş güvencesinden yararlanamayacak işveren vekilleri her şeyden önce, işletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekilleri ile yardımcıları olduğuna göre, işletmenin tümünü yöneten genel müdürler ile yardımcıları iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacaktır. Ancak belirtelim ki, işyerinde genel müdür veya genel müdür yardımcısı unvanının kullanılması tek başına iş güvencesi kapsamı dışında bulunma sonucunu doğurmaz. Önemli olan, kendisine temsil yetkisi verilip verilmediği ve işletmenin bütününü yönetip yönetmediğidir; bu hususta görev tanımı ve konumuna bakmak gerekir.
    İş güvencesinden yararlanamayacak işveren vekillerinin ikinci grubunu, işletmenin değil de işyerinin bütününü yöneten ve işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekilleridir. Buna göre, işletmenin bütününü sevk ve idare edenler, başka bir şart aranmaksızın işveren vekili sayılırken; işletmenin değil de işyerinin bütününü sevk ve idare edenlerin 18’nci madde anlamında işveren vekili sayılabilmesi için ilave olarak, işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisini haiz olması şartı aranır. İşyerinin tümünü sevk ve idare ile işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi katlanmış olarak, birlikte aranır. Bu işyeri işletmeye bağlı bir işyeri de olabilir. Dolayısıyla bir banka şubesi müdürü ile fabrika müdürü, işyerini sevk ve idare etmekle beraber, özgür iradesi ile işçi alma ve işten çıkarma yetkisi yoksa İş Kanunu’nun 18’nci maddesi anlamında işveren vekili sayılmaz. İş güvencesinden yararlanır. Aynı şekilde, işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan insan kaynakları müdürü ile personel müdürü, işyerinin tümünü yönetmediğinden iş güvencesi hükümlerinden yararlanabilecektir. Ancak işletmeye bağlı bir işyerinde, bu işyerinin tümünü sevk ve idare eden, ayrıca işe alma ve işten çıkarma yetkisi olan işçi, iş güvencesi hükümlerinden yararlanamaz. Dairemizin uygulaması da bu yöndedir. (26.05.2008 gün ve 2007/35929 Esas, 2008/12484 Karar sayılı ilamımız).
    Dosya içeriğine göre; davacının istihdam edildiği davalı Şirketin yurtdışı bağlantılı bir şirket olduğu ve Türkiye içinde de işletme düzeyinde faaliyette bulunduğu anlaşılmaktadır. Davalı işyerinin işletme düzeyinde olması ve davacının işletme düzeyinde bu işyerinde genel müdürü sıfatı ile işveren vekili olması nedeniyle işe alım çıkarma yetkisinin olmasına gerek yoktur. İşveren vekili olan davacının iş güvencesi hükümlerinden yararlanma olanağı yoktur. Davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi hatalıdır.
    Belirtilen nedenlerle, 4857 sayılı İş Kanunun 20.maddesinin 3.fıkrası uyarınca, hükmün bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması ve aşağıdaki gibi karar verilmesi gerekmiştir.
    F) HÜKÜM:Yukarda açıklanan gerekçe ile;
    1. Mahkemenin kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
    2. Davanın REDDİNE
    3. Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
    4. Davacının yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, davalının yaptığı 316.00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
    5. Karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre 1500,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
    6. Peşin alınan temyiz harcının isteği halinde davalıya iadesine,
    Kesin olarak 17/12/2015 günü oybirliği ile karar verildi.